Demokrasi karþýtlarýnýn acý günü

Seçim günleri demokrasi bayramlarýdýr. Ýnsanlarýn özgür bir ortamda sandýða gidip þehirlerini, ülkelerini yönetecek kiþileri seçmeleri demokrasinin olmazsa olmazýdýr.

Sandýk yoksa demokrasi yoktur. Sandýktan çýkan iradeyi kabullenemeyenin demokrasiyle iþi olmaz demektir.  

Sandýktan çýkan iradeyi beðenmeyebilir, eleþtirebilirsiniz; ama sandýða laf etmeye baþladýðýnýzda kendi ayaðýnýza da sýkmaya baþlamýþsýnýzdýr.

Bugün hepimiz seçim mahallerine gidip inandýðýmýz, ya da “eh iþte” dediðimiz yerel yöneticilerimiz için rey kullanacaðýz. Sandýktan kim çýkarsa çýksýn sonuçta millet iradesi tecelli etmiþ olacak.

Herkesi memnun edecek bir sistem henüz icat edilmedi. Edilene kadar bununla yetinmek durumundayýz.

Þunu da hatýrlayalým; büyük þehir yasasýyla birlikte yerel yönetimlerin yetkileri geniþletildi. Bugün oy kullanarak seçeceðimiz yerel yönetimler önceki dönemden daha fazla yetkilerle donatýlmýþ olacaklar.

Belediye meclisleri yerel yönetimlerin parlamentolarý iþlevi görecek. Bu sayede sandýktan birinci çýkamayan siyasi partilerin de yerel yönetimde etkin olmalarýna imkan tanýyacak.

Avrupa Birliði yerel yönetimler þartýndaki çekincenin kalmasý halinde ise daha ademi merkeziyetçi bir idari yapýya geçilmiþ olacak. Üniter yapýyý bozmadan yereli güçlendirmek demokrasimizi de güçlendirecek.

Ama son tahlilde bütün bunlar sandýkla mümkün olabilen þeyler.

Demokrasiden ödü kopanlar

Gördüðünüz gibi giderek otoriterleþiyoruz! Demokratikleþme paketleri, yerel yönetimlerin güçlendirilmesi, seçilmiþlerin atanmýþlarýn üstünde tutulmasý, bir oy için þehir þehir dolaþýlan seçim kampanyalarý düzenlenmesi, iþte bunlar hep otoriterleþme alametleri!

Ýnsan Türkiye’de yaþýyorsa gerçekten çokça hayret ediyor!

Demokrasiden korkan aydýnlarýn ülkesi Türkiye.

“Baþbakan, en iyi eðitimi almýþ, en iyi okullarda okumuþ, en medeni, en modern insanlarýn neden desteðini alamýyor” diye soruyordu Ertuðrul Özkök?

Demokrasiden korkan insanlarýn topluma bakýþlarýný anlatmak için bu örnek yeter.

Yüzde 1’lik bir aydýn despotizminin peþinden sürüklemeye çalýþtýðý yüzde 20’lik kesiminle birlikte Türkiye’nin kalanýný ‘terbiye’ etme arzusu.

Despotik bir ruh halinin yansýmasý, otoriterizmin alasý, seçkinciliðin daniskasý...

Türk solu’nun ruh hali

Sandýk demokrasisinin kötü yönü de bu iþte; bidon kafalýlarýn, göbeðini kaþýyan adamlarýn, þehrin en mutena yerlerinde donuyla denize girenlerin, danalarýyla mangal yapanlarýn, daðdaki çobanlarýn oyuyla Cihangir’de, Niþantaþý kafelerinde oturanlarýn oyunun bir sayýlmasý...

Çapulcularýn’ oyuyla Yenikapý’ya ‘uzun adamý’ dinlemeye giden makarna yemekten kýsa kalmýþ yýðýnlarýn oyu da ayný sayýlýyor, ne acý!

Maalesef böyle, demokrasilerde özgül aðýrlýk hesabý yapýlmýyor.

Sandýktan çýkacak sonuçtan ödü kopanlarýn hezeyaný Gobels’i örnek veriþlerinden okunuyor.

“Türk Saðý’nýn Üç Hali”ni yazan Tanýl Bora bir gün de Türk Solu’nun ruh halini yazsa ya...

Muhafazakar bizlerden daha çok kimsenin okumadýðý Birikim dergisinin bakiyesini de anmamak olmaz: “Yüzde 33’ün üzerindeki her oy Türk milletinin kalite endeksinden misliyle düþülmelidir.”

Sandýktan ödü kopan bir demokrat gördünüz mü hiç.

Bizde çok var bunlardan.

Ha bir de bunlarýn yanýnda hizalanan dünün kara derilileri var ki onlarýn hali daha da içler acýsý. “Erdoðan koltukta ýsrar ederse” diyecek kadar aklýný kaybetmiþ sözde islamcý-solcu-demokrat-liberal bir oksimoron.

Yarýn nasýl bir Türkiye’ye uyanacaðýmýzý hiç merak etmiyorum.

Sadece bu kifayetsiz muhterislerin yüz ifadesini merak ediyorum.

Ülkelerini ateþe atabilecek, en mahrem bilgilerini baþka ülkelere servis edebilecek kadar ihanete batmýþlarla yapýlan bu ittifakýn ortaklarý yarýn için ne planlýyorlar acaba?

Kaçacak yer mi?