Demokrasi ‘kýsýr döngüsü’nün sebebini açýklýyorum


Demokrasi dýþý yönetimlere sahip ülkelerde hâlâ oluyor, ama onlar istisna; artýk halkýn yarýdan fazlasýnýn oyunu alarak iktidara eriþen pek az siyasi parti var. Avrupa ülkelerinde tek baþýna iktidarý mümkün kýlacak matematiksel kolaylýklar saðlayan seçim sistemleri yaygýnlaþtýðý halde, çok partili siyasi ortamlarda koalisyonlar artýk daha yaygýn...


Ak Parti’nin son genel seçimde aldýðý yüzde 50 civarýnda oyu baþka demokratik ülkelerdeki hiçbir parti lideri rüyasýnda bile göremiyor.


Her dört seçmenden üçünü sandýk baþýna gitmeye, onlarýn yarýsýný da kendisine oy vermeye ikna etmek gerçekten çok zor bugünün dünyasýnda... Siyasiler ve siyasi sistem hakkýnda insanlarýn zihinlerini çelip pek çoðunu kuþkulara sevkedecek o kadar çeþitli haber ve yorum ortalýðý kaplýyor ki, seçmen ne yapacaðýný bilemez hale geliyor.


Sandýk cazibesini kaybediyor, oylar bölünüyor...


Çok partili sistemlere sahip hangi ülkeye baksanýz, durum böyle...


Ýki partili ABD’de durum farklý mý sanki? Seçmenlerin yarýsý sandýk baþýna gitme zahmetine katlanmýyor, oylarýn yarýsýndan biraz fazlasýný alabilen Beyaz Saray’a yerleþiyor...


Kimsenin aklýna, Obama’ya dönüp “350 milyonluk bir ülkede, 241 milyon seçmenden yalnýzca 130 milyonun oyunu aldýn, halkýn üçte ikisi sana oy vermedi, ülkeyi yönetmeye hakkýn yok, gününü göreceksin” tehdidini savurmak gelmiyor.


Gelse, herhalde deli gömleði giydirirler...


Bizde böylelerinin çýktýðýný biliyoruz; hakettiði muameleyi görmedikleri için de, akýllara seza görüþlerini köþelerinden açýklamayý sürdürüyorlar. Hem de daha olmuþ bitmemiþ bir seçimin öncesinde...


‘Pop sosyolog’un son yazýsýnýn bir bölümünü okuyalým: “Bütün hesabýný yüzde 40 küsur oy almaya göre yapmýþ. /

Sanýyor ki, o oyu alýnca, her þey eskisi gibi olacak, her þey eski tas eski hamam kalacak.

/ Kalmayacak...

/ -Çünkü orada yüzde 40 küsur varsa, burada da yüzde 50 küsur olacak...

/ -O yüzde 50 küsur oy, artýk onun çok sevdiði deyiþle ‘baþýný uzatmýþ kurbanlýk koyun’ olmayacak.”


Akýllara seza yazý þu cümlelerle sonuçlanýyor: “-Çünkü o yüzde 50 küsur oy artýk korku duvarýný aþtý ve tarihimizin gördüðü bu en büyük istibdat rejimine ‘Dur’ deme þuurunu ve cesaretini kazandý.

/ O yüzden artýk eskisi kadar rahat uyuyamayacaksýn kardeþim...

/ Kendini hazýrla...”


Ne demek istiyor Allah aþkýna?


Ýktidarlarýn hatalarý olur. Siyasiler günahsýz deðillerdir. Demokrasilerde siyasetin kural-dýþý saydýðý, yasalarýn yasakladýðý davranýþlar ve icraatlarla hesaplaþmak için mekanizmalar vardýr; seçmen de oyuna ihanet edeni cezalandýrmaktan çekinmez zaten...


“Acaba Ak Parti oylarý 2002’den buyana yapýlan her genel seçimde neden artmýþ olabilir?” diye düþündüðümde, ülkeyi yöneten siyasi kadronun icraatlarýndan önce, kendinden geçmiþ çýlgýn kalemþorlarýn rolü aklýma geliyor.


Onlarýn çýlgýnlýðýnýn dozu arttýkça halk onlarýn kýzdýðý partiye oyunu veriyor; halk oyunu istemedikleri partiye verdikçe bu tipler biraz daha çýldýrýyor...


‘Demokrasinin bize özgü kýsýr döngüsü’diyebiliriz buna.


Tayyip Erdoðan iplerini çekiyor” deniyor ya, oysa ‘pskiyatrik müdahale’ gerektiren tiplerin yazmaya devam etmeleri Tayyip Bey’in siyasi ömrünü uzatýyor.


Herbirini balla börekle beslese yeridir.