Demokrat olmaya itiliyorsunuz, bari bu şansı kullanın!

Kemal Kılıçdaroğlu, Meclis’teki “başörtülü” milletvekillerini ve Genel Kurul’daki olgun havayı işaret ederek, “Bugün çok mutluyum” dedi.

Mutludur inanıyorum ama Kamer Genç’in mutsuzluğuyla nasıl baş edecek?

Dilek Akagün Yılmaz’ı nasıl yatıştıracak?

Süheyl Batum’un karşılıksız “hırçınlıklarını” nasıl dizginleyecek?

Hüseyin Aygün’ü ne yapacak?

Mutlu olmaktan başka şansı var mı Kemal Bey’in?

İtiraz etme şansı var mı?

İtiraz etse bile, bunun toplumda karşılığı var mı?

Bugün mutluluk pırıltıları saçan Kemal Bey, başörtüsü sorununu da çözecek üç maddelik anayasa değişikliğini Anayasa Mahkemesi’ne götürüp iptal ettiren heyetin içinde yer alıyordu.

Mahkeme, dünya hukuk tarihinde görülmemiş bir uygulamaya imza atmış, anayasa değişikliğini “esastan” görüşerek, değiştirilmiş üç maddeyi anayasaya aykırı bulmuştu.

Kemal Bey mutlu olma şansını beş yıl kadar önce yakalamıştı ama elinin tersiyle itti...

Bugün mutsuzluğu seçmek, enikonu enerji gerektiriyor.

Bu enerji CHP’de yok.

Elbette “mutluymuş gibi” yapacaklar.

Hakkını yemeyelim yine de:

Başörtüsü sorunu üniversitelerde çözüldüyse, bunda Kemal Bey yönetimindeki CHP’nin önemli katkısı vardır. CHP üniversitelerde yaratılan fiili duruma göz yumarak, YÖK’ün “üniversitelerde kılık kıyafet serbesttir” kararına itiraz etmeyerek, yargıyı harekete geçirmeyerek, başörtülü avına çıkmayarak, durduk yerde hafiyeliğe soyunmayarak bu meselenin çözümünü hızlandırmıştır...

Diyebilirsiniz ki, “Başka seçeneği yoktu...”

Olabilir.

Bence de başka seçeneği yoktu.

Toplumun vardığı “kâmil nokta”, CHP’yi seçeneksiz ve çaresiz bıraktı çünkü.

Böyle bile olsa, başörtüsü karşıtlığının olumsuz getirisi olduğunu düşünmek de bir aşamadır.

Hatta olgunluktur...

Hatta gelişmişliktir.

Başörtüsü düşmanlığından ekmek çıkmayacağını idrak etmek, bu partinin en azından idrak sahibi olduğunu gösterir. Önemlidir...

Süheyl Batum kafasında devam etselerdi, yani başörtülü milletvekilleri konusunda rezalet çıkarmayı deneselerdi, evet bir sonuç elde edemeyeceklerdi, mağlubiyetlerine bir mağlubiyet daha ekleyeceklerdi ama durduk yerde can sıkmış olacaklardı.

CHP, bu gerilimin parçası olmak istemedi.

İyi yaptı...

Bundan sonra partiye önemli görevler düşüyor.

Süheyl Batum’a, “Sen çekil kenara” diyecekler... Her cümlesi küfür kıyamet olan Hüseyin Aygün’ü dizginleyecekler.Canan Arıtman gibilerin abuk sabuk konuşmalarını mutlaka müeyyideye bağlayacaklar. “Başörtüsüne karşı savaş verilmesini” isteyen Dilek Akagün Yılmaz’a “Sen de nerden çıktın? Azıcık sakin ol!” diyecekler.

Demokrat Parti ezan yasağını kaldırırken, CHP’liler itiraz edememişti.

Bu yasağın mucidiydiler.

Çaresiz ve seçeneksiz oldukları için, eserlerine sahip çıkamadılar.

Hatta, ezan yasağının kaldırılmasına (“itiraz etmeyerek”) zımni bir katkıda bulundular.

Ne yazık ki, itildikleri bu “olgun pozisyonu” devam ettiremediler.

Ülkeyi 27 Mayıs iklimine taşıyan nümayişlerin başlatıcısı ve tamama erdiricisi oldular.

Kaybettiler...

Kemal Bey’e “Bugün çok mutluyum” dedirten Genel Kurul fotoğrafı, kim ne derse desin, CHP adına bir “kazanım”dır.

Dilerim “itildikleri” olgun pozisyonun kıymetini bu kez bilirler ve gerçek bir parti olmayı başarırlar.

Dün de söylediğim gibi, bu ülkenin sağlıklı, saygılı, sağduyulu, olgun, ahlaklı, kaliteli, sorumlu bir muhalefete ihtiyacı var.