Bugün yaþadýðýmýz çözüm süreci, AK Parti iktidarýnýn ulaþmaya çalýþtýðý ‘Büyük Türkiye’ idealine ulaþmak için kritik bir eþiktir. Bu süreci, terör gibi yýkýcý etkiler yapan ve istikrarý olumsuz etkileyen büyük bir sorundan kurtulma uðraþý olarak görmek de mümkündür, muasýr medeniyet seviyesinin üzerine çýkan ve ileri demokrasiye ulaþan bir Türkiye’yi oluþturma gayreti olarak görmek de mümkündür.
Çözüm süreci, demokrasi serüvenimizin ve siyasi dönüþümümüzün de önemli bir kilometre taþýdýr.
***
2002’de iktidara gelen AK Parti’nin ilk dönemi ülkeyi krizlerden ve darboðazlardan kurtarmak, ‘yönetilebilir bir Türkiye’ oluþturmak amacýný taþýyordu. Memurunun maaþýný ödeyemeyen devlet, her alanda felç olmuþtu. Hastayý yaþatmak ve ayaða kaldýrmak öncelikli vazifeydi. Bozulan dengeleri düzeltmek, ekonomik ve siyasi istikrarý saðlamak hükümetin önünde duran ilk görevdi. Paradan 6 sýfýrýn atýlmasýndan enflasyonun düþürülmesine, dýþ ticaret hacmi ve yabancý yatýrým miktarýnýn arttýrýlmasýna kadar birçok geliþmeler bu süreç içinde gerçekleþti, Türkiye özellikle ekonomik açýdan rahat bir nefes aldý.
AK Parti hükümetinin ikinci döneminde, iktidara musallat olan karanlýk odaklarý, vesayetçi anlayýþlarý, gayrý demokratik güç merkezlerini etkisizleþtirerek, siyaset kurumunu güçlendirmek öne çýktý.
Toplumsal ve siyasi restorasyon süreci, sistemi her açýdan rehabilite ederek taþlarý yerli yerine oturtmayý ifade ediyordu. Yaþanan krizler ilk dönemdeki gibi ekonomik deðil, siyasi mahiyet taþýyordu. Güç çekiþmesinden kaynaklanan sorunlarý çözmek, demokratik bir mücadeleyi gerektiriyordu ki, bunun da semeresi siyasi normalleþmeydi. 22 Temmuz seçimleri ve 12 Eylül referandumu, ‘demokratik devrim’ gibi bir etki yaparak siyaset kurumunu etkili, iktidarý muktedir hale getirdi.
AK Parti’nin Avrupa Birliði için ortaya koyduðu samimi gayretler, hem Türkiye’yi bu dönüþüm kulvarýnda tuttu, hem de AK Parti’yle ilgili önyargýlarýn aþýlmasýný saðladý.
Makro dengeleri saðlayarak her açýdan ayaklarý üzerinde doðrulan Türkiye, ayaklarýndaki prangalardan ve direnç noktalarýndan da kurtuldu. Bundan sonra daha büyük hedeflere koþar adým gitmek gerekiyordu.
Ýleri demokrasi yolculuðunda enerjimizi tüketen ve statükoyu besleyen kronik meselelerin üzerine gitmek bu dönemde kaçýnýlmaz olmuþtu.
Baþbakan Erdoðan çözüm süreciyle hem kanayan bir yarayý tedavi etmeyi, hem de bu dönemi bir deðiþim ve dönüþüm sürecine dönüþtürmeyi arzuluyordu.
***
Gelinen nokta, Türkiye’nin kendi iç dinamikleriyle ihtiyacý olan dönüþümü gerçekleþtirebileceðini ortaya koyuyor.
Kendi baðlamýnda devam eden ‘yeni anayasa’ konusu, birçok sorun gibi bu sorunun da aþýlmasý için önemli bir imkan oluþturuyor.
‘Ýnþa süreci’ olarak da yorumlanabilecek olan bu süreç, Türkiye’yi daha ileri standartlara ulaþtýrma, daha aydýnlýk bir gelecek inþa etme çabasýdýr. Bunun anayasal ve yasal ne gibi dönüþümleri gerektirdiði meselesi tüm siyaset kurumunun ve toplum kesimlerinin müzakere edeceði bir konudur. Türkiye’nin geleceði, herhangi bir örgüt, parti veya kesimin yönlendirmeleri veya dayatmalarýyla þekillenemez.
AK Parti iktidarý, silahýn devre dýþý kaldýðý, demokratik siyasetin imkan ve kabiliyetlerinin geliþtiði bir ortam oluþturmak için gayret göstermektedir. Türkiye’nin geleceðini þekillendirecek olan tartýþma ve müzakereler de bu çerçevede yapýlacaktýr. Bu sürecin muhatabý tüm millettir...