1960 yýlýnda Dominik Cumhuriyeti'nde Mirabel kýzkardeþlerin tecavüze uðrayýp, öldürülmeleri... Dominik Cumhuriyeti'nde baský rejimine karþý sokak gösterilerin baþlamasý... Ardýndan da Mirabel kardeþlerin hikayesinden yola çýkýlýp 1999 yýlýnda 25 Kasým gününün "Kadýna karþý Þiddetle Uluslararasý Mücadele Günü" olarak anýlmaya baþlanmasý...
Kadýna karþý þiddetle mücadele gününün öyküsü bu... Belirli günlerin kadýnlar, anneler, sevgililer günü gibi tanýmlamalarla "piyasa kurallarý ve tüketim toplumu çerçevesinde" anýlmalarýnýn ötesinde bir randevu bu... Ama yine de gerçek anlamda dertli olanlarýn sesi bu gün vesilesiyle ne derece duyuluyor, iþte orasý da tartýþmalý...
Farkýndalýk, tanýmlamalarý yerli yerinde yaparak sorun tespitini gerçekleþtirmek, hasarlarý onarmak ve tekrarlanmasýný engellemek. Yapacak iþ çok... Çünkü, çaðýmýzýn önde gelen ayrýmcýlýk uygulamalarý, dahasý insan hak ihlallerinin baþýnda kadýna karþý þiddet geliyor.
Bu önemli gün nedeniyle Denizli'de KADEM tarafýndan düzenlenen konferansa Aile ve Sosyal Politikalar eski Bakaný Sema Ramazanoðlu hanýmýn daveti üzerine katýldým. Ankara'dan rüzgar deðirmenleri fonunda güzel bir karayolu yolculuðunun ardýndan geldiðim Denizli'de, oldukça ilgili bir dinleyici grubu ile kadýna karþý þiddeti konuþtuk. Konferansa hazýrlanýrken yaptýðým taramalarda karþýlaþtýðým bulgu ise kadýna karþý þiddetin bir baþka baþlýðýydý adeta. Birleþmiþ Milletler, Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu verilerine baktýðýnýz zaman bile uluslararasý olarak kadýna karþý þiddetin tanýmý yapýlamýyor... Ortada belli baþlý bir veri de yok... Bunun sebebi ise "victim-blaming" olarak tanýmlanýyor. Yani kurbanýn suçlu görüldüðü hazin bir fotoðraf... Dünyanýn hiçbir yerinde net bir rakam verilmiyor... %19 gibi bir rakam var, 1/3 gibi bir baþka rakam var... Öldürülen kadýnlarýn neredeyse yarýsýnýn eþi ya da bir yakýný tarafýndan katledilmiþ olmasý sorunun boyutunu da ortaya koyuyor... Ortada ürkütücü bir hayalet dolaþýyor, ama kimse tanýmlamak ve o karanlýða ýþýk tutmaya cesaret edemiyor adeta... En çok da adýna uygar dünya dedikleri Batý coðrafyasýnda... Ýþ kadýna karþý þiddeti de aþýp, kýz çocuklarýný hedef almýþ neredeyse... Cinsel saldýrýda rýza yaþýný 11'e mi, 13'e mi indireceklerini tartýþýyorlar... Bir de küçük kýz çocuklarýna anne-babadan habersiz Doðum kontrol imkaný saðlamayý... Bütün bunlar, Avrupa'da yaþanýyor... Kadýna karþý þiddetin farklý boyutlarý olarak...
Medyanýn kadýna karþý þiddeti engellemek bir tarafa adeta teþvik edici bir rolünün olduðuna da dikkat çekmek gerekiyor bu noktada... Haber dilinden, dizi senaryolarýna, magazin figürlerinin izlenme, takip oranlarýna baktýðýmýz zaman þiddetin mazur görülme trendinin patolojik bir noktaya geldiðini görüyoruz... Bir kadýn cinayetine "aþk cinayeti", "namus cinayeti" gibi tanýmlayan ya da býçaklanarak öldürülmüþ bir kadýnýn kanlar içindeki yarý çýplak cansýz bedeninde haber deðeri gören sorunlu habercilik anlayýþý da kadýna karþý þiddette pay sahibi...
Konuþacak, yapacak çok þey var... Atacak çok adým var... Küresel sistemde rekabet, çatýþma ve göç dalgalarýnýn giderek atttýðý günümüzde þiddet sarmalý giderek büyürken, yeni nesillerin ama en çok da kýz çocuklarýmýzýn geleceði açýsýndan da alarm zilleri çalýyor... Kadýna yönelik þiddete karþý farkýndalýðýmýz sadece 25 Kasým'larda deðil, her an ve her mekan da açýk olsun.... Dedim ya, alarm zilleri giderek yükselen bir desibelde çalýyor....