CHP’nin eski Genel Baþkaný Baykal’dan bahsediyorum.
Trabzon’da katýldýðý bir toplantýda Peygamber’imize çok aðýr bir saldýrýda bulunmuþ.
Densiz mi densiz, hadsiz mi hadsiz bir benzetmede bulunmuþ.
Çünkü kutsala dair hassasiyeti yok.
Ne Peygamberliðin anlamýný biliyor bu adam, ne de vahyin…
Aðzýnýn freni ve ayarý olmayýnca da ziyadesiyle çirkin ve edepsiz bir benzetmede bulunmuþ.
“Bu kadar yetkiyi Peygamber’e versen Peygamber’i bozarsýn” demiþ.
Þimdi bu edeple baðdaþmayan hakaretâmiz lafa ne cevap verilir?
Bir: “Peygamber’i bozar” türünden bir laf etmek, cehalet ve densizlik örneðidir.
Ýki: Peygamberlik makamý öyle bir makamdýr ki bizzat vahyin kontrolü altýndadýr.
Üç: Peygamber’in bu tür yetkilere ihtiyacý yoktur, çünkü O’nun bir tek sözü inananlar için her þeyin üstündedir. Hiçbir dünyevî makam ve yetki Peygamber’i bozmaz. Peygamber’imiz gücünü inananlarýn gönlünden alan bir liderdir. Onun dünyevî yetkilere ihtiyacý yoktur.
***
Baykal için söylenecek çok laf var, ama edebimiz elvermiyor.
Kendisini kaset komplosuyla deviren birinin arkasýndan týpýþ týpýþ yürüyecek kadar kendine saygýsýný yitirmiþ birisi.
O kaset komplosunun arkasýnda Pensilvanya’nýn olduðunu pekâlâ bildiði halde, çýkýp Pensilvanya’ya tek laf edemeyecek kadar da yüreksiz bir insan…
Baykal’ýn siyasi geçmiþinde darbecilik vardýr.
Darbecilerin safýnda alenen yer almak vardýr.
28 Þubat sürecinde CHP Genel Baþkaný olan Baykal’ýn, MGK marifetiyle seçilmiþ meþru hükümet devrilmek istendiðinde “Ya MGK kararlarýna uyun, ya da çekilip gidin” demesi, darbecilere nasýl alenen destek sunduðunun göstergesidir.
367 darbesinde de Anayasa Mahkemesi’ne yönelik olarak sarf ettiði, “Baþka türlü bir karar çýkarsa iç savaþ olur” türünden demeçler veren Baykal’ýn, eski vesayetçi rejimin nasýl bir neferi olduðu bilinmektedir.
Son söylemlerinden de anlaþýlýyor ki Baykal’ýn kendine hiç saygýsý yok ve týpký Kýlýçdaroðlu gibi okumadýðý bir metin üzerinden yalan yanlýþ beyanlarda bulunabiliyor.
***
Bilmeyen de sanýr ki yeni sistemde Cumhurbaþkaný’na kral yetkisi veriliyor.
Ya da, ABD veya Fransa’da Baþkan’a/Cumhurbaþkaný’na tanýnan yetkilerden daha fazla yetki veriliyor.
Yok böyle bir þey.
Tam tersine, mevcut sistemde Cumhurbaþkaný bir tür sembolik kral hükmündedir.
Çok geniþ yetkilere sahip olan Cumhurbaþkaný’nýn ne siyasi, ne de hukuki bir sorumluluðu vardýr.
Cumhurbaþkaný bir tek vatana ihanet suçundan yüce divana gönderilebilmektedir.
Oysa yeni sistemde Cumhurbaþkaný’nýn; hem halka karþý siyasi sorumluluðu var, hem yapýp ettikleri dolayýsýyla Meclis’e ve yargýya karþý sorumluluðu var.
Yani Cumhurbaþkaný sadece ihanet suçuyla deðil, kendisine isnat edilen baþka iddialar dolayýsýyla da Meclis tarafýndan yüce divana sevk edilebilmekte, iþ ve iþlemleri dolayýsýyla da yargýsal sorumluluða tabi tutulabilmekte.
Dahasý var: Cumhurbaþkaný tekrar seçilmediðinde de yeni gelen yürütme ve Meclis tarafýndan hukuki açýdan soruþturulabilmekte.
Oysa mevcut sistemde görevi bittikten sonraki Cumhurbaþkanlarý mutlak bir dokunulmazlýk zýrhýna büründürülüyor.
Þimdi soruyoruz:
Hem halka, hem Meclis’e, hem yargýya hesap veren, görevi bittikten sonra da yargýya hesap verme durumunda olan bir Cumhurbaþkaný nasýl diktatörlükle suçlanabilir?
Baykal’ýn çirkin benzetmesini birileri kalkar Atatürk ve Ýnönü için kullansa, Baykal ve CHP’liler ne der acaba?
Yeni sistemde Cumhurbaþkaný’na tanýnan yetkilerden bin kat daha fazlasýna Atatürk ve Ýnönü sahipti.
Üstelik onlarý denetleyecek ne bir Meclis, ne de bir yargý sistemi vardý.
Baykal bu benzetmesiyle, CHP genlerinin nasýl sorunlu olduðunu bir kez daha ortaya koymuþ oldu.
Sorun Baykal ve Kýlýçdaroðlu’ndan kaynaklanmýyor.
Asýl sorun, CHP’nin genlerinde…