‘Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz. Dergi, hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sýcak bir tefekkür. Kitap, çok defa tek insanýn eseri, tek düþüncenin yankýsý; dergi bir zekalar topluluðunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; vasiyetnamesi, daha doðrusu mesajý. Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaþ, hezimet veya intihar…’
Büyük mütefekkir Cemil Meriç, bu sözleriyle, elbette bir derdin, bir meselenin etrafýnda yayýn hayatýný sürdüren dergileri kasdediyor. Yoksa saða sola çatmak, pastadan pay kapmak, üç beþ bencil kafadarýn marazi hastalýklarýný tatmin etmek, reklam yapmak için çýkarýlan dergilerden bahsetmiyor.
Ýsterseniz Cemil Meriç’in bahsetmediði ‘dergicik’lerden biraz konuþalým; hazýr Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi Kültür A.Þ. tarafýndan çýkarýlan 1453 Kültür ve Sanat Dergisi, (Belediye Baþkaný Kadir Topbaþ’ýn deyimiyle) seviyesiz, provakatif, fýrsatçý bir yayýn sonucu kapatýlmýþken…
DERGÝ CENNETÝYÝZ
Kestirmeden gidecek olursak, Türkiye bir dergiler cenneti. Otomobil dergisinden, yemek dergisine, edebiyat dergilerinden mizah dergilerine her konuda süreli yayýn mevcut.
Sayýya ve çeþide bakýp ‘iyi, güzel’ denilebilir belki, fakat niteliðe sýra geldiðinde, durum o denli parlak deðil. Dergilerin çoðu farklýlýklarýyla deðil de benzerlikleriyle dikkat çekiyor. Örneðin edebiyat cephesinde; Her caný sýkýlan dergi çýkarýyor. Ana akým dergilerde istediði gibi “serbest dalýþ” yapamayanlar ‘Biz de bir dergi çýkaralým’ yarýþýna giriyor.
Bir zamanlar edebi kimliði, duruþu olan, hem yazarý, hem okurunda ‘aidiyet’ duygusu uyandýran dergiler vardý. Þimdi o alan gittikçe muðlaklaþtý. Neyse ki söz konusu aidiyet duygusunu kýsmen sürdüren, bir geleneði devam ettiren dergiler, az da olsa, hala var.
25 yýldýr kültür hayatýnýn içinde yazýp çiziyorum, gazetelerin kültür sanat sayfalarýnda editörlük yapýyorum, televizyonlarda sanat programlarý hazýrlayýp sunmuþluðum var. Her gün bir dergi geliyor önüme. Aralarýnda kapak dosyalarýyla, özgün içerikleriyle dikkat çekenler elbette var. Lakin, çoðu bir önceki sayýsýndan farksýz, renksiz, biteviye ayný sularda yüzüp duruyor.
KUÞE KAÐITLI ÝSRAF
Hele bir de belediyelerin, çeþitli kurum ve kuruluþlarýn çýkardýðý dergiler var ki bana kalýrsa kuþe kaðýt israfýndan baþka bir þey deðiller. Oysa kamunun imkanlarýyla çýkarýlan bu dergilerde tüyü bitmedik yetimin hakký var. Her belediye dergi çýkarmak zorunda deðil. Hadi çýkardýn diyelim… Basmakalýp ifadelerle ‘Yitip giden geleneksel sanatlar’ diyerek ‘temcit pilavý’ tadýnda okunmayan yazýlar yayýnlamak zorunda deðilsin. Ya bu iþi ‘kale’ gibi saðlam yapmalý ya da dostlar alýþveriþte görsün mantýðýyla reklam þirketlerine para akýtmaktan vazgeçmeli... Sonuçta bu dergiler bizim vergilerimizle çýkarýlýyor, fakat asla halkýn göz ucuyla bile olsa okumak isteyebileceði nitelikte dergiler olamýyor, en fazla üç beþ bürokratýn masasýnda tozlanýp gidiyorlar.
Oysa hakkýyla yapýlan dergiler, kültürümüzü besleyen can damarlarýdýr, mutlaka olmalýdýrlar.
BENZERLERÝNDEN ÝYÝYDÝ
1453 Ýstanbul dergisine gelince… Birkaç sayýsýna bakmýþlýðým var. Kültür, sanat, tarih konularýnda yayýn yapan bir dergiydi. Benzerlerinin arasýnda iyi bir yerdeydi. Lakin… Okurla buluþana dek kimsenin ruhu bile duymamýþ olup biteni… Mayýs sayýsý piyasaya çýktýktan, ancak medyada haber olduktan sonra hatanýn farkýna varýldý, ‘kasden’ ve ‘provokatif’ yayýnýndan dolayý da kapatýldý. O halde baþa dönelim; derdin varsa dergin olsun elbet. ‘Evet, derdim var’ diyorsanýz, o zaman ‘saldým çayýra’ demeyeceksiniz. Eserinize dönüp þöyle bir bakacaksýnýz. Aksi halde, Cemil Meriç’in kastettiði türden bir ‘kale’ asla olamazsýnýz!
Ha, ne olursunuz, milletin parasýyla millete hakaret etmek için fýrsat kollayan tilkilere ciðer teslim etmiþ olursunuz.