Derin devletle yüzleşme ihtiyacı

John F. Kennedy, 1961’de ABD’nin 35'inci başkanı seçildi. Soğuk Savaş’ın en gergin günlerinde iktidara gelen Kennedy, özel yaşamındaki skandallar ve 1962 Küba Füze Krizi’ndeki tutumuyla tanındı. Kruşçev’le birlikte iki ülkeyi nükleer bir savaşın eşiğine getiren krizde tansiyonun düşmesini ve gevşek iki kutuplu sisteme geçilmesini sağlayan kişi oldu.

Kennedy’nin küresel düzeyde en fazla iz bırakan yaklaşımı, nükleer silahlanmanın sınırlanması ve ABD ile SSCB’nin “görüşebilir” ülkeler haline gelmesi oldu. Bu yaklaşımı sonrasında SSCB ile Çin ilişkileri bozuldu, Fransa ABD’den bağımsız nükleer silahlanma sürecine girdi, NATO’nun askeri ayağından ayrıldı. Ayrıca, Kennedy İsrail’in nükleer silahlanma programına da şiddetle karşı çıktı.

Kennedy, 1963 Kasımında Dallas’ta üzeri açık bir arabayla geçit yapıp halkı selamlarken tüm dünyanın gözleri önünde vurularak öldürüldü. Önce suikastçının bir komünist, ardından bireysel kini olan biri, sonra da özel hayatıyla ilgili skandalların kapanması için tutulmuş kiralık katil olduğu iddia edildi.

Diptekini yüzeye çıkarmak

Suikastçı yakalandı, sorgulanıp iki gün sonra salıverildi, sonra öldürüldü; sorgusunun belgelerine ulaşılamadı. Bu arada olay sırasındaki bazı kurşunlar hiç bulunamadı, bazı belgelerin kaybolduğu açıklandı, dönemin siyasetçileri kamuoyunu tatmin edici bilgileri olmadığını açıkladı. Sonuç itibarıyla Kennedy suikastı 54 yıldır açığa kavuşmamış bir olay olarak kaldı.

Bugün ABD başkanı olan Trump, bu dosyanın yeniden açılmasını istiyor.

ABD açısından ateşten topa dönen bu olaya dokunduğunda başına neler gelebileceğini öngörmek kolay değil. Zira bu konuya el atan her başkan, kendi skandallarıyla uğraşmak zorunda kaldı. Ancak Trump’ı söz konusu dosyaya yönelten nedenler bulunuyor.

İktidara geldiğinden beri Trump ABD derin devletinin kendisine iş yaptırmadığını, gerek lobiler gerek basın-yayın organları gerekse devletin bir dizi kurumunun, özellikle de yargının kendisini çevrelediğini ileri sürüyor. Bu, ABD derin devletini ima eden bir durum ve yerleşik düzenin “farklı” adım atanı bertaraf etme süreci anlamına geliyor. Dolayısıyla Trump, bugün varlığını sürdürmek için geçmişten gelen derin devlet refleksini açığa çıkarma kararı almış ve çarpıcı örnek durumundaki Kennedy suikastını seçmiş denebilir.

Faili belli hale getirmek

Bu dönemin Kennedy dönemiyle bazı benzerlikleri de var. Trump, Rusya ile işbirliğini hala savunuyor ve hatta Suriye’de bizzat bunu yapıyor. Avrupa ülkelerini önemsemiyor ve başta İran olmak üzere çok sayıda devletin nükleer silahlanmasına şiddetle karşı çıkıyor.

ABD başkanı ne kadar yol alabilir bilinmez. Ancak, geçmişteki siyasi cinayetlerin üzerine gidilmediğinde, yenilerine zemin hazırlanabileceğini fark etmiş olmalı. Yerinde bir karar gibi gözüküyor, zira devletler geçmişindeki siyasi ve faili meçhul cinayetlerin üzerine gitmediğinde, her seferinde daha büyük müdahalelerle karşılaşıyorlar; bu konuda başta ülkemiz olmak üzere çok sayıda örnek bulmak mümkün.

Türkiye tarihi siyasi cinayetlere kurban gitmiş ve suikastçısı, gerçek suikastçısı bir türlü bulunamamış çok sayıda vakayla dolu. Bu tür cinayetlerin yoğun olarak yaşandığı ve sorumluların yine aynı sıklıkta bulunamadığı her dönemi de bir darbe izledi. 15 Temmuz öncesi dönemde de aynen böyle oldu. Demek ki, derin devletle mücadele sorumluların etrafından dolaşmak yerine doğrudan katilin üzerine gitmeyi gerektiriyor. Bunun kamu vicdanı açısından yararı olduğu gibi “devletle” yüzleşmek bakımından da bir ihtiyaç olduğu anlaşılıyor.