Yedi sekiz yýl kadar önceydi. Gazeteciler ve Yazarlar Vakfý’nýn düzenlediði Abant Platformu’nda eðitim sistemi tartýþýlýyordu. Tartýþmacýlardan birisi olarak oradaydým... Daha dinamik, daha verimli ve elbette öðrencilerin daha iyi eðitim alacaklarý bir sistemin nasýl olmasý gerektiðini konuþuyorduk.
O toplantýda dersaneler kaldýrýlmalý konulu bir sunum yapmýþtým.
Modern bir eðitim sisteminde dersanelerin rolü olmamalýydý. Merkezi eðitim veya özel okul eðitiminin olduðu bir sistem, nasýl gençleri okul öncesinden üniversiteye kadar taþýyorsa; onun ölçme ve deðerlendirmesinin de yine bu sistem tarafýndan yapýlabilir olmasý gerekir. Ya da tersinden söyleyecek olursak; 12 yýl (4+4+4) eðitim alan bir öðrencinin mesleki kaderi; eðitim aldýðý kurumlar tarafýndan deðil de özel bir dersane tarafýndan belirlenmemeli. Dersane olgusu karþýsýnda onyýllardýr lise eðitimi diye bir þeyden bahsedemez durumdayýz. Bütün dünyanýn yaptýðý budur. Aklýn ve mantýðýn gerektirdiði de budur. Býrakýn eðitimin düþük olduðu varsayýlan devlet liselerini; özel liselerin öðrencilerinin bile dersane eðitimine mecbur býrakýlmasý mantýðýn kabul edebileceði bir þey deðildir.
Peki, buna raðmen dersanelere talep olduðuna göre; bu yolla bir sorunun çözümlendiði de bir gerçek midir? Evet, bir gerçektir ama acý bir gerçektir. Sonsuza kadar sürdürülmemesi, yolun bir yerinde düzeltilmesi gereken acý bir gerçek... Dahasý bu durum; yani bu temel eðitim çeliþkisi tek baþýna dersanelerin suçu da deðildir. Sistemden kaynaklanan bir dizi ihmal ve görmezden gelme sistemi bu hale getirmiþtir.
Ama, “Madem böyle gelmiþ, böyle devam etsin” diyebilmek mümkün deðildir. Bir yol, bir çözüm bulmak; onarýmý saðlamak gerekir.
Tablo açýk... Liseye baþlayan öðrencinin aklý üniversite sýnavýna, yolu da dersaneye gidiyor. Öðrenciler üniversite yaþýna gelsin diye heba olan dört yýldan söz ediyoruz, eðitimden deðil. Yüzbinlerce genç dört yýl boyunca bilgiye, bilime deðil sadece soru çözme tekniklerini öðrenmeye odaklanýyor. Çünkü, sonucu dört yýllýk lise eðitimi deðil dersane belirliyor.
O toplantýda bunlarý söylemiþtim, baþkalarý da söylemiþti. Daha o vakitlerde dersaneler, ne siyasetin ne de bugün olduðu gibi aðýr ve sert bir kavganýn konusuydu.
Sonuçta eðitimi tartýþýyorduk, bugün yapýlmakta olduðu gibi, görünürde eðitim ama gerçekten eðitimle ilgisi olmayan bir þeyi deðil...
Bugün ise, konuþulanlarý, manþetleri, yayýnlarý izledikçe hem üzülüyor hem de dehþet duygusuna kapýlýyorum.
Elbette bu kurumlar dersaneciler için önemlidir. Arkada büyük yatýrýmlar vardýr ve maðdur olmamalarý gerekir. Ki bunun için de çeþitli seçenekler üretilmiþ durumdadýr. Ama hayýr, ortadaki tablo baþka þeyler söylüyor. Dersaneden ve eðitimden baþka her þeyi söylüyor diyelim, yeter herhalde.
Eðitimi tartýþmak, gençlerin hayatlarýný konuþmak böyle bir üsluba mahkum olmamalý...
Milli Eðitim Bakanlýðý’nýn çalýþtýðý düzenleme dersaneleri sistemden çýkarýrken dersane iþletmecilerini daha verimli ve daha karlý bir alana, özel okul eðitimine yöneltiyor. Hem cemaat hem de cemaat dýþýndaki kurumlarý dönüþümde desteklemeyi taahhüt ediyor. Sonuçta, eðitimin okullara geri geleceði bir deðiþim planlanýyor. Özel okul eðitiminin hem yaygýnlaþacaðý hem de ucuzlayacaðý bir sisteme doðru gidiliyor. Deðiþim nasýl olursa olsun cemaat kurumlarýnýn Türkiye’de ve dünyadaki tecrübesiyle bu dönüþüme hýzla uyum saðlayacaðý da biliniyor.
O halde bugün kopan; maalesef kalýcý izler ve tatsýz hatýralar býrakmaya namzet fýrtýnanýn anlamý nedir?