Dersanelerde hükümet geri adým mý attý?

Salý günü yani dün “en çok eve girmekle övünen” bir ‘gazetemizin’ attýðý “Taslak ocakta Meclis’te, kapatma 2015’e kaldý” manþeti sizin de dikkatinizi çekti mi?

Çünkü o manþet önemliydi.

Gazete dünkü attýðý manþetle meselenin ‘asla ve asla’ dersaneler olmadýðýný bir kez daha ikrar etmiþ oldu.

Tarihe kayýt düþmekte fayda var.

Bir sabah ‘Eðitime Darbe’ manþetiyle uyandýk daha biz “ne oluyoruz, bu da neyin nesi” demeye kalmadan ‘PKK da istemiyor, iktidar da istemiyor, dersaneleri bitirme kararý Oslo’da alýndý’ gibi ithamlarla bezenmiþ bir kara propagandaya þahit olduk. Peþinden ‘eðitime darbe’ye delil olarak gösterdikleri müsveddelerden beklediklerini elde edemeyince, bu kez de mühimmat depolarýndan 2004 MGK kararlarýný sahaya sürdüler. Hem de ‘Ýþte Gülen’i, hizmeti, bizi bitirme planlarý’ manþetleriyle...

Gönül dili diyerek; incinmekten, kýrýlmaktan, hassasiyetten dem vuranlar, 2004 Türkiyesi’nde ‘kardeþlerime bir þey olmasýn’ diyerek kendisini siper eden (bunu en iyi ‘hizmet’ biliyor olmalý) Baþbakan Erdoðan’ýn, Firavunlukla, Karunlukla, Yezitlikle suçlandýðýna þahit olundu.

Ve en son ‘Kerbela’ benzetmesiyle de dilin kemiðinin hiç olmadýðý görüldü.

Bütün bu süreçte görülen bir þey daha...

Türkiye’deki dersaneler sektöründeki aðýrlýklarý %25 olmasýna raðmen, sektörün diðer paydaþlarýný dýþlayarak, tuhaf bir þekilde ‘tartýþmanýn’ tek muhatabý haline geldiler ve ýsrarla da öyle görünmesini istediler.

Ve cemaat ýsrarla ülkenin ‘eðitim sistemi’ tartýþmasýný ajite ederek, MEB’in eðitim-öðretimi dönüþtürme projesini sabote ederek, Baþbakan Erdoðan’ý ‘cemaat-iktidar kavgasý’ minderine çekmeye çalýþtý.

Cemaat ýsrarla, dersaneler kapatýlýyor, kapattýrmayýz. Hükümet yetkilileri sektörle görüþmek isterse onlara engel olur, toplantýlarý sabote ederiz, biz izin vermedikçe siz hiçbir þey yapamazsýnýz, yaygarasý yaptý.

Milli Eðitim Bakanlýðý tüm sabote giriþimlerine raðmen konunun paydaþlarýyla görüþerek; geçiþ süresindeki talepler, önerilen alternatifler, ihtiyaç duyulan teþvikler gibi vicdani ve ticari kaygýlarla yapýlan önerilerini, isteklerini dinledi.

Cemaat’e yakýn medyanýn tüm fitne unsurlarýný kullanarak, yetmediði yerde sektörünü, dersaneler kapatýlsýn diye yazan gazetecisini, bakanýndan bürokratýna MEB yetkililerini tehdit ölçüsünde “uyararak” iktidarý köþeye sýkýþtýrmaya çalýþmasýna raðmen...

Dün ‘dersanelerin dönüþtürülmesine yönelik yasa tasarý metni’ Bakanlar Kurulu’na ikinci kez geldi.

Peki, dünkü Bakanlar Kurulu’ndan çýkan sonucu nasýl okumalýyýz?

Hükümet geri adým attý olarak mý?

Kesinlikle hayýr.

Baþýndan beri hükümet, bir taraftan dersanelere ihtiyaç kalmayacak sistem üzerinde çalýþýrken, diðer taraftan da zamanla ‘paralel bir eðitim kurumu’ haline gelen dersanelerin ayný zamanda ticari bir kurum olduðunu da bildiðinden ‘dönüþtürme süreci’nde sektör yetkililerinin zarar görmemeden sürece uyum saðlayabileceði bir sistemi oluþturma gayreti içerisindeydi.

Dün Bakanlar Kurulu’ndan çýkan kararý; günlerdir yürütülen kara propagandaya raðmen saðduyunun bir göstergesi olarak okumak lazým.

MEB’in, her türlü engele raðmen ‘dýþlanan, baský uygulanan’ sektör yetkilileriyle görüþmesinin bir sonucudur, çýkan karar.

Ve ‘en çok eve giren!’ gazetenin attýðý manþette ‘ne olmuþ caným bugün deðil yarýn kapatýyorlar’ kara propagandasýyla kamuoyunu hala yanýltmaya devam ettiklerinin bir göstergesidir.

Ne diyelim canlarý sað olsun!

Çoktan kullanma tarihi geçmiþ “2004 MGK Kararlarýyla’ hedefe konmaya çalýþýlan Milli Eðitim eski bakaný Ömer Dinçer’le dün yaptýðým telefon görüþmesinde bana söylediði ‘Ben zulmün böylesini görmedim’ sözleri sanýrým her þeyi tüm çýplaklýðýyla anlatýyor.

Meselenin dersane olmadýðý, yerel seçimler, cumhurbaþkanlýðý seçimleri ve genel seçimler olduðu ortada...

Önümüzdeki günlerde garip medya ittifaklarýnýn sonucunun ortaya koyacaðý ‘bir mümine yakýþmayacak’ açýklamalarýnýn tam aksi olaylara þahitlik edeceðiz.

Ama niye mi?

Bu sorunun cevabýný Baþbakan Erdoðan’ýn ‘Ne istediler de vermedim?’ serzeniþinde; yani 2011 seçimlerindeki aday belirleme sürecinde aramak gerekiyor. Bu kavganýn startý 2011’de verildi.

Ve Yusuf Ziya Cömert’in de yazdýðý gibi, araya mesafe koyma kararlarýný icra etmek için de çok kullanýþlý bir ‘vesile’ olarak, dersaneleri seçtiler.

Olay budur.