Dershane tartışmasını savaşa çevirince olan...

Dershane’ üzerine çıkan kavga giderek çok-yönlü bir savaş halini aldı. Dershane konusu unutuldu, 2004 yılında yapılmış bir MGK toplantısı kararından hareketle, fişlemeye, oradan da Ak Parti’nin ‘Hizmet Hareketi’ diye anılmayı tercih eden Cemaat’i bitirme niyetinde olduğu iddiasına kadar iş vardırıldı...

Pek de inandırıcı olmayan bir biçimde...

‘İnandırıcı’ olmamasının sebebi, toplantının tarihi olan 2004 ile bugün arasında yaşadıklarımızın iddiaları hiç ama hiç desteklememesi... Ak Parti ‘bitirmek’ yerine Cemaat’in bugünkü gücüne kavuşmasına yol açacak bir çizgi izledi. Başka sivil toplum örgütlerine, cemaat yapılanmalarına da kol kanat gerdi siyasi iktidar, ama ‘en fazla himayeye mazhar’ olanların başında ‘Hizmet Hareketi’nin geldiği herkesin malumu...

Tarihi yeniden yazmayla sonuçlanacak iddialar havada kalıyor; üstelik tarih de hepimizin hafızasında taptaze yakınlıkta bir tarih...

Keşke kavga ‘dershane’ boyutunda kalsaydı da Cemaat’in yalnızlaşmasına yol açacak bir savaş haline dönüşmeseydi... En kötünün gerçekleşmesi —yani dershanelerin gerçekten kapatılması— durumunda bile, hayatın akışına aykırı her yasal düzenlemede olduğu gibi, ‘dershaneler’ de varlıklarını sürdürebilirdi...

Anayasasında özel koruma altında bulunan bir yasayla, herkesin şapka giymeye mecbur bırakıldığı halde, yaz-kış serpuşsuz dolaşılan bir ülke değil mi burası?

Farklı bir savaşa dönüşünce tartışmalar ve üslup da hayli aşağıya inince, ‘siyaset’ ağır basmaya, değişik beklentiler devreye girmeye başladı. Pek çok kişinin gözünde, kavga, Ak Parti’nin Cemaat’i bitirmesi arayışı olarak görülmüyor bugün, tam tersine, sanki Cemaat Ak Parti iktidarını sona erdirme gayretindeymiş gibi yorumlanıyor...

“Olur mu hiç?” demeden önce CHP yanlısı gazetelere göz atılsa iyi olur...

‘Siyaset’ ise sivil toplum örgütleri veya cemaat türü yapılanmalar için birçok sürprize açık bir alandır. Başlarda niyet ne olursa olsun, çok değişik yönlere savrulmayı, ya da başlangıçta akıllardan geçmese dahi sonunda siyasi kimliğe bürünmeyi getirebilir...

Cemaat’e yakın bir ağız, televizyonda, özgül ağırlık yüksek olsa da sayısal gücü ‘yüzde 1’ olarak kayıtlara geçirdi... Cemaat’in sayısal gücünü ölçmek için kamuoyu yoklamalarına başvurulduğu da işitiliyor... Etkisini çoktan yurt sınırları dışında hissettirmeyi başarmış bir yapıyı rakamlarla ifade etmek hayırlı bir gelişme sayılmaz. Gönüllü hizmetler rakamlarla ifade edilmez; rakamlar siyaset için anlamlıdır...

Rakamlar siyasilerin iştahını kapatır veya açar. Nitekim, Ak Parti’nin, câmia olarak üzülse bile, kavgayı fazla umursamaması, CHP’nin kulak kabartması, dışarıdan gözleyenlerin ise Cemaat’e yeni yol arkadaşları tayin etmesi hep bu yüzdendir...

Hizmet Hareketi, ‘dershane’ boyutunun dışına taşmasıyla birlikte tartışmanın aldığı yeni biçimin kendisini sonu belirsiz bir yolculuğa çıkarmaya başladığını artık fark etmelidir. Fark ettiği halde “Benim istediğim zaten bu” diyebilir, ya da savaşı durdurup tartışmayı eski sınırları içine çekebilir. Kendisine kalmış bir tercih bu.

İstedikleri buysa, etrafta kollarını açmış kendilerini bekleyen siyasiler var...