Hafta sonu biz geç bir kahvaltý yapacak ve kendimizi tatil gününün gevþekliðine býrakacakken çocuklarý erkenden kaldýrýp dershaneye uðurluyoruz. Cuma günü akþam 4:30’da okuldan geliyorlar. Yemek içmek derken saat 7-8 oluyor. O saatten sonra çocuk haftanýn yorgunluðunu atmak ve zihnini boþaltmak istiyor. Ama biz “hadi yavrucum dershane ödevlerini yapýver ki yarýn öðretmenlerine mahcup olmayasýn” diyoruz. Gayet temkinliyiz ama; kurduðumuz cümlenin bardaðý taþýran son damla olabileceðinin farkýndayýz çünkü. Bir isyan halinde yapmamýz gereken, söylememiz gerekenleri hesaplýyoruz. Bunun için zaman zaman danýþmanlardan profesyonel yardým alýyoruz. Çocuklarýmýzýn amansýzca ders çalýþmasýný, 7-24 okul-dershane ve eve taþan sorumluluklarla baþ etmelerini saðlamak ve bu esnada onlarla saðlýklý iliþki kurabilmek nasýl mümkün olacak? Bir de bunun için para ve zaman harcýyoruz.
Eðitim sistemine eklemlenmiþ asalak bir yapý olmasý, ailelere maddi külfeti, dünyanýn hiçbir yerinde örneðine rastlanmamasý ve daha sayýlabilecek bir dünya þey bir yana, bir anne olarak beni en çok ilgilendiren yönü bu: Çocuklarýmýn yaþamaya zamanýnýn kalmamasý. Oturma odasýnda onlarla birlikte vakit geçirememek, neredeyse dersler dýþýnda konuþacak bir þeyimizin olamamasý...
Tek suçlu dershane mi?
Çocuklarýn omuzlarýndaki ders yükünü iki misline çýkartýyor dershane baðýmlý mevcut eðitim sistemi. Bir mühendisin bilmesi gereken matematiði lise öðrencisinin önüne boca ediyoruz, gelgelelim bunun ne bilimsel çalýþmalarda ne iþ dünyasýnda faydasýný görebiliyoruz.
Tek suçlu dershaneler mi? Tabii ki deðil! Dershaneler neden deðil sonuç. Ama bu ucube durumdan tez elden kurtulmak için, en hýzlý yöntem ne ise onu uygulamaya koymak gerekiyor. Sistemi reforme ederken dershanelerin kendi kendini yok etmesini beklemek süreci yavaþlatacak, hatta dershanelerin kendilerine yeni sulak alanlar yaratmalarýna zemin hazýrlayacaktýr. Okul müfredatýnýn ve baþarýsýnýn belirleyici olduðu bir seçme sistemiyle birlikte dershaneleri de dönüþtürmek kanýmca en isabetli olanýdýr.
Eðitimde eþitlik ilkesine gelince; orta gelir grubunda bir ailenin tek çocuk için dershane gideri ayda ortalama 200 ile 300 TL arasýnda deðiþiyor. Bu tutar dershanenin muhitine ve verilen hizmetin kalitesine göre 1000-1500 TL’ye kadar çýkabiliyor. Yani dershaneler standart bir hizmeti zengin-fakir ayrýmý yapmadan veren hayýr kurumlarý deðildir. Dershaneler ticari müesseselerdir, burs kontenjanlarý ise dershaneler arasýnda kapýþýlan yüzde 10’luk dilime girecek zeka ve kapasitedeki öðrenciler içindir. Bunlarýn dershaneye reklam getirisi, saðlanan bursun kat be kat üstündedir.
‘Çocuklar daða mý çýksýn!’
Peki ya çok fakir çocuklar, onlar ne olacak? Doðu’da, Güneydoðu’da öðretmen eksiðiyle, kötü fizik koþullarda okumaya çalýþan ve üniversiteye giriþte en geriden gelenler.
Dershaneler bunlar için bir imkandý ve þimdi bu imkandan mahrum kalacaklar; dolayýsýyla daða mý çýkacaklar?
Eðitim kuþkusuz gençlerin illegal yollara sapmasýnýn önünde çok önemli bir engeldir, ama bunun tek imkaný dershaneler deðildir.
Özel okullarýn artmasý, devletin özel okullarda okuyacak çocuklarý baþarýlý baþarýsýz bakmadan destekleyecek olmasý, okuma salonlarý gibi bilabedel takviye merkezlerinin cemaat ya da baþka gönüllü kuruluþlar tarafýndan hizmet vermeye baþlamasý-devam etmesi, okul çatýsý altýnda çocuklara telafi derslerinin verilmesi gibi pek çok baþka yöntem söz konusu.
Yani “dershaneler kapatýlmamalý çünkü”, diye baþlayan hiçbir neden çözümsüz deðil.
Dershanenin mecburiyet olmaktan çýktðý, yüzde 20’sinin özel okula dönüþtüðü yeni sistem, merkezi sýnavlarýn dershaneyi teþvik edici aðýrlýðý da ortadan kaldýrýldý mý, bence son 10 yýlýn en önemli icraatlarýndan biri olacaktýr.