Dershaneler, öğrenciler ve öğretmenler

Cuma günkü “Dershaneler ve Dindar Gençlik” yazımdan sonra eğitimcilerden, bürokratlardan, sendika ve derneklerden bir hayli geri dönüş aldım. Konuşmaya işitmeye o kadar ihtiyacımız varmış ki, notlar halinde kaleme almaya çalıştım.

1- İdealist öğretmenlerimiz ve onların gençliği yetiştirmekteki gayretiydi yazımı çıkaran sebep. Konunun gönüllülük, eğitim idealizmi, örnek öğretmenlerimizin fedakarlığı gibi bağlamlardan çıkarak, ticari işletmeler ve mali güç restleşmeleri yönünde değerlendirilmesiyse kaçınacağım ve bilmediğim yönüdür işin.

2- Dershanelerin öğrenci ve velilere ek mali külfet olarak, gençler arasında fırsat eşitsizliği yarattıklarını yazmış okurlarımız. Keşke dershanelere hiç ihtiyacımız olmasa, liselerde verdiğimiz eğitim, sıra üniversite sınavlarına geldiğinde çocuklarımıza yeterli olsa... Bu elbette sağlanabilir bir hedeftir... Nitekim YÖK’ten görüştüğüm yetkililer sınav sorularıyla okullardaki müfredatın uyumlu hale gelmesi noktasında çok ciddi çalıştıklarını ifade ettiler, son beş yıldaki soru sistemini öğrenciler ve müfredat lehine değiştirme çabasındalar, bu önemli.

3- Sendikalarsa doğal olarak atanamayan öğretmenlerden ve dershaneler kapatıldığı taktirde oluşacak işsizlikten bahsediyorlar. Bu konuyu aktardığım bürokratlar dershanelerin okullara dönüşmesi konusunda devletin kredi, yatırım ve istihdam destek politikalarının devreye gireceğini, yeni istihdam alanları açılacağını söylediler.

4- Siyasi ve ekonomik yönlerinin yanı sıra ciddi bir halkla ilişkiler çalışması yapılmalı. Hızla yürüyen radikal değişim-dönüşüm planları aktarılırken kullanılacak dil mühim. Konu gelecek ve gençlik olunca, kararlara toplumsal katılım hayatidir, belirsizlik, geleceğe dair kaygı hepimizi yorar ve tedirginliğe sürükler bunu görüştüğüm siyasilere ve bürokratlara aktarmaya çalıştım. 

5- İşin psikolojik bir başka yönüyse kaliteli özel eğitim alan çocukların bile ısrarla dershanelere yollanması. Bu yorucu baskıyı aileler de içselleştirmiş durumda, konu sadece politik değil anlayacağınız. Yarış ve rekabet histerisini değiştirmek belki en zoru. 

6- Yazımda idealist öğretmenlerin çocuklarımıza pozitif rol model oluşlarından bahsetmiştim. Görüştüğüm üst düzey yetkililerin hemen hepsi bunu farkında, özellikle yurt dışındaki Türk okulları ve öğretmenlerin “gönüllülük” anlayışından yöneticilerimiz memnun, müftehir, devletin diplomatik desteği yanlarında.

7- Eğitimde fırsat eşitliğini sağlamak adına neler yapabiliriz? Büyük bir sorumlulukla hepimizin durup düşünmesi gereken acil ve hayati bir soru. Buna eşlik eden diğer konuysa kalite... Sadece uygun derslikler, araç gereçler, bilgisayarlı öğretim gibi teknik konular değil. Tüm dış donanımların merkezindeki öğretmendir kaliteyi belirleyecek olan... Öğretmenin mesleki yeterlilik yanı sıra ahlak ve sorumluluk sahibi, örnek kimse olması konusunda görüştüğüm herkes hemfikir.

8- Van’daki deprem koşullarında öğretmenlik yapan kardeşlerimiz sitem etmişler. Güneydoğu’dan öğretmen kardeşlerimiz hatta Batı’da küçük bir ilçede öğrencileriyle kurduğu kütüphaneyi anlatan öğretmenim... “Dershaneci değiliz ama biz de ömrümüzü öğrencilerimize verdik” diyorsunuz. Hepinizin sesini işitiyor, en kalbi dualarımı yolluyorum. Sizler bizim yıldızlarımızsınız. “Bana bir harf öğretenin kölesi olurum” diyen Hz. Ali, bu yüksek duasını siz öğretenler hakkında söylemiştir. İster devlette ister özelde, haklarınızı ödeyemeyiz...

9- “Dershaneler okullaşsın, madem öğretmenleri bu kadar yetenekli ve idealist” diyenler... Dershanelerdeki başarının toplumsallaşması, halka mal olması, okullaşması için, devlet imkanlarının devreye girmesi gerekebilir, devletin bunu yüklenmeye hazır olduğunu gördüm. 

10- İzleyebildiğim kadarıyla Hükümet bu konuda kararlı. Peki dershaneler tedirginlikten sıyrılıp bunu bir aşamaya ve fırsata dönüştüremez mi? Bunu hep birlikte başaracağımıza inanıyorum, neticede hizmettir bahsettiğimiz.