Yaþým altmýþa geliyor, bu yaþa kadar doðup büyüdüðün ülkeye iliþkin ne öðrendin derseniz, aklýma gelen ilk þey, muhtemelen, sýcak gibi görünen tartýþmalarda her iki tarafýn da doðru pozisyon alamadýklarýný görmek oldu diyebilirim.
Çok sayýda örnek verebilirim.
Anayasada vatandaþlýk sýfatý olarak türk mü denecek, türkiyeli mi denecek kadim tartýþmasýnýn ne kadar yanlýþ bir tartýþma olduðunu yeni görebiliyoruz.
Anayasada vatandaþýn sýfatýný tanýmlamazsýnýz, 66. Maddeyi Anayasadan çýkarýrsýnýz, olur biter.
Dershane tartýþmasý da, daha önce de bu konuyu yazdým, her iki tarafýn da yanlýþ pozisyon aldýðý bir tartýþma.
Bir taraf, diyelim, Hükümet, Milli Eðitim Bakanlýðý, dershanelerin kapatýlmasýný öngörüyor, bu kurumlarýn lise öðretimini zayýflattýðýný, fýrsat eþitliðini bozduðunu öne sürüyor.
Ýkinci bir taraf ise dershanelerin gerekli olduðunu, nitelikli eðitim verdiklerini, fýrsat eþitliðini, býrakýn bozmak, daha iyileþtirdiðini düþünüyor, bölgesel farklýlýklarý azalttýðýný, geri kalmýþ bir ilin okuluyla, Ýstanbul’da mesela Alman Lisesi çýkýþlý bir öðrencinin üniversite giriþ þanslarýnýn dershaneler sayesinde kapanmasa bile yakýnlaþtýðýný öne sürüyor, dershanelerin kapatýlmasý yönündeki argümanlarýn anlamsýz olduðunu belirtiyor.
Bu tartýþmayý sonsuza kadar, kimse de kazanamadan, sürdürebilirsiniz.
Ancak, kimse, dershanelerin hükümetler kararýyla kapatýlabilmesinin anlamsýzlýðýný tartýþmýyor.
Dershane sahipleri alýnmasýn, dershaneler bakkallar gibi kurumlardýr, siyasi iktidarýn bu dershanelerin kapatýlmasý ya da açýlmasý yönünde, aynen siyasi iktidar bakkallarý neden kapatamaz ise, bir yetki sahibi olmasýdýr anormal, tuhaf olan.
Dershaneler klasik eðitim-öðretim kurumlarý deðillerdir, diploma yani bir yetki ya da sorumluluk vermezler, parayý bastýran bir süre bu kurumlara devam eder, üniversite sýnavlarýnda baþarýlý olursa bir daha dershaneye adýmýný atmaz, olmaz ise bir sene daha deneyebilir.
Bu saçma tartýþmanýn kökeninde ceberrut Cumhuriyet eðitim kanunlarý yatar.
Tüm eðitim-öðretim kurumlarýnýn açýlmasýnýn, kapanmasýnýn, denetiminin tekelci yetkisinin devlette olmasýnýn günümüzde anlamý nedir?
Üstelik dershaneler bence bir eðitim kurumu bile deðillerdir, bakkal örneði özünde yanlýþ deðildir, daha akýlda kalsýn diye tercih ediyorum, eðitim piyasasýnda bir dengesizliðe bireysel çözüm üretmek için arz-talep koþullarýnda ortaya çýkmýþ özel kurumlardýr, hükümetlerin bakkallarý kapatma kararý ne kadar komik olursa, dershaneler üzerinde tasarruf sahibi olmasý da o kadar anlamsýzdýr.
Büyük marketler nasýl bakkallarýn hayatýný zorlaþtýrdý, çoðunun kapanmasýna neden oldu ise, Boðaziçi, ODTÜ düzeyinde elli tane üniversite kuralým, dershaneler de yavaþ yavaþ kapanýrlar, kimse bu kurumlara artýk para akýtmak istemez.
Ve bu kapanma durumu, gerçek, meþru, piyasa koþullarýnda bir kapanma olur, devreye underground, merdiven altý kurumlar giremez.
Türkiye’de, býrakýn dershanelerin hükümetler eliyle kapatýlmasýnýn anlamsýzlýðýný, piyasa kavramýnýn anlaþýlmamasýndan da kaynaklanan büyük bir sorun vardýr.
Üniversite talebi ile kontenjan arzýný eþitlemek de yetmez zira üniversite adaylarý aslýnda ve maalesef on bin kiþilik, bilemediniz yirmi bin kiþilik bir kontenjan için yarýþmaktadýrlar ve bu açýdan arz-talep dengesinin saðlanmasý þimdilik imkansýzdýr.
AK Parti iktidarýndan benim bir yurttaþ, bir öðretim üyesi olarak beklentim, çeþitli kurumlar üzerinden devletin tekelci yetkisini kaldýrmasýdýr; gerçek bir demokrasi böyle kurulacaktýr.