Dershane tartýþmalarýnda en çok liselerin eðitim kalitesi konuþuluyor... Her iki görüþten olanlar da liseler daha kalitesi olursa, dershanelere ihtiyaç kalmayacaðý varsayýmý ile hareket ediyor... Oysa ki asýl sorun liselerin kalitesi deðil, üniversitelerin yetersiz kontenjan sayýlarý ve kalitesi...
2 milyona yakýn öðrenci üniversitelerin önünde adeta yýðýlýyor, fakat nitelikli bölüm sayýsý 40-50 bin civarýnda... Açýk Öðretim programlarýný ve istihdam sorunu yaþayan, tercih edilmeyen bölümleri, hatta sýnavsýz öðrenci alan meslek yüksekokullarýný eklediðinizde bile üniversitelere yerleþebilen öðrenci sayýsý 700 bini bulmuyor.
Baþka bir deyiþle, liselerdeki kaliteyi arttýrmak üniversite öncesindeki sýkýþmayý ortadan kaldýrmaz, tam tersine daha da yoðun hale getirir. Bugün gerçek anlamda rekabet, sadece 100 bin öðrenci arasýnda yaþanýyor ise, kalite artýþýna paralel olarak rekabet daha fazla öðrenci arasýnda ve kýran kýrana gerçekleþir...
Bir analoji ile derdimizi anlatacak olur isek, lise sondaki öðrenciler 20 þeritli bir otobandan yarým þeride düþen bir yola girmeye çalýþan arabalara benziyorlar... Yarým þerit 20 þeridi kaldýrmaz. Bunu bilmek için âlim olmaya gerek yok...
Diyeceðim o ki, dershaneleri ve liselerdeki kaliteyi tartýþmak iyidir, ama asýl sorumuz “bu dershaneler neden var” sorusu ise asýl odaklanmamýz gereken yer üniversitelerdir.
Üniversiteler
Üniversitelerde kontenjanlarýn artmasý þart. Bunun için ise daha fazla yer, altyapý ve eðitmen gerekiyor. Hükümet son 10 yýlda üniversitelere inanýlmaz yatýrým yaptý, ancak öðretim elemaný sayýsýnýn istenen hýzda artmadýðý biliniyor. Bunun nedenlerine odaklanmamýz gerekiyor.
Üniversitelerde eðitmen sayýsýný arttýrmak da tek baþýna yeterli olmuyor... Kültürel ve sosyal altyapýsý hazýr olmayan þehirler, yetersiz yurt kapasitesi ve diðer eksiklikler hýzlý kontenjan artýþlarýný sosyal, iktisadi ve ahlaki sorunlar olarak karþýmýza çýkarýyor...
Üniversite kontenjanlarýnýn arttýrýlmasý iþin sadece nicelik kýsmýdýr... Eðer açýlan bölümler nitelikli olmaz ise öðrenciler o kontenjanlarý boþ býrakýyorlar. Örneðin, Su Ürünleri ve Ziraat Fakülteleri bu durumda... Jeoloji, Jeofizik, Fizik, Kimya ve Biyoloji bölümleri de boþ bölümler arasýnda... Ýþletme ve diðer bazý bölümlere ilgi ise hýzla düþüþte...
Baþka bir deyiþle, öðrenci üniversite sýnavýný kazanamayacaðýný bilse de bu bölümleri yazmýyor. Örneðin bu yýl yaklaþýk 120 bin öðrenci dýþarýda kalmayý göze alarak boþ kalan bölümleri yazmadý... Diðer taraftan Týp, Hukuk, Hemþirelik gibi çok popüler ve istihdam sorunu yaþamayan bazý bölümler de var. Bu bölümlerin sayýsýnýn ve kontenjanlarýnýn, kalite düþürülmeden arttýrýlmasý gerekiyor.
Bir de popüler üniversiteler var. ÝTÜ, Boðaziçi, ODTÜ, Koç, Bilkent, Sabancý ve Ege gibi. Bu okullarýn tercih edilmelerinin pek çok nedeni var, ancak yabancý dil en önemli sebeplerden biri. Diðer taraftan doðu illerinde açýlan üniversitelerde pek çok kontenjan boþ kalýyor. Kontenjanlar dolsa bile mezunlar iþ sorunu yaþýyor...
Hal böyle olunca lise sonda rekabet her geçen gün kýzýþýyor. En iyi okullarýn mezunlarý bile dershane türü hazýrlýk kurslarýna yöneliyor. Demem o ki, siz iyi liselerin sayýsýný arttýrýrsanýz hazýrlýk kurslarýnýn sayýsýný azaltamazsýnýz, tam tersine daha da arttýrýrsýnýz. Daha bilinçli ve daha iyi eðitim almýþ öðrenci, çok az sayýda yer için daha fazla yarýþýr.