Dersim’in kayýp kýzlarý bulunsun!

Erdoðan’ýn baþbakan olarak baþlattýðý Alevi açýlýmýnýn, Dersim’de planlý þekilde yapýlan katliamýn adýný koymasýnýn ve devlet adýna özür dilemesinin ardýndan Baþbakan Davutoðlu da yara sarmaya devam ediyor. 

Hacý Bektaþi Veli Dergahý’na yaptýðý ziyaretin ve o derinlikli, sahici konuþmasýnýn ardýndan Davutoðlu, Pazar günü de eþi Sare Haným ile birlikte gitti Dersim’e.

Cem evinde diz kýrdý, oturdu.

Dersimlilerin elinden lokma tatlýsý yedi, rýza aldý söz verdi.

Bürokraside eþitlik olacak, ayrýmcýlýk olmayacak, dedi 

Tunceli Üniversitesi’nin adý bundan böyle Munzur Üniversitesi olacak, þehirdeki kýþla da müze.

Kuþkusuz karþýlanacak baþka talepleri, sarýlacak baþka yaralarý da var Alevilerin. 

Lakin, kesik bir kol gibi, yeri ve hatýrasý sýzlayan bir baþka derdi daha var Dersimlilerin.

Kayýp kýzlarý...

1937-38 yýllarýnda Dersim’e yapýlan askeri harekattan bir þekilde sað kurtulan ancak anne babalarýnýn akrabalarýnýn kucaklarýndan sökülerek alýnmýþ; güzel ve saðlýklý olanlarýn subaylara eþraftan insanlara pay edildiði; zayýf çirkin ya da hasta olanlarýn ise kara trenlere bindirilerek her istasyonda üçer beþer indirildiði kýz çocuklarý bunlar.

Kaybedilmiþ kýzlar.

Sadece ailelerini evlerini de kaybetmiyorlar üstelik.

Kimlikleri, dilleri, bellekleri, gelecekleri ve ilelebet sevinçleri de çalýnýyor onlardan.

Bir eve teslim edilen kýz çocuðunun önce saçlarý kazýnýyor.

Her makas darbesinde benliðinin tutam tutam yere düþüþünü görüyor çocuk. 

Sonra banyoya sokulup zorla yýkanýyor ve geçmiþlerinden arýndýrýyorlar.

Kýsacýk etekler, ponponlu çoraplar ve lengerli þapkalar giymeye zorlanýyorlar. 

Medeni görünsünler diye.  

Ama asla okutulmuyorlar.

Yüzde 99’u okul yüzü görmüyor bu çocuklarýn.

Verildikleri evlerde kýþ günü beton üzerinde yatýrýlýyor, en aðýr iþlerin altýna sokuluyor, itilip kakýlýyor, tacize tecavüze her türlü suistimale uðruyorlar.

Ama onlara bunu reva görenler için hak yerini buluyor aslýnda.

Çünkü onlar eþkýya çocuðu.

Çünkü onlar daðlý.

Çünkü onlar Alevi.

Çünkü Kürt.

Çünkü Ermeni.

Biçki dikiþi, ev iþini, çocuk bakýmýný öðrensinler ve daha da þikayet etmesinler. 

Bu sayede hayatta kaldýlar deðil mi ama?

Türkleþtiler, Sünnileþler, medenileþtiler...

Ýnönü’nün torunu CHP milletvekili Gülsüm Bilgehan’ýn da bir iki yýl önce dediði gibi hani:

“Bence sonuca bakmak lazým. Sonuçta bugün Tunceli bölgesi en görgülü, en eðitimli, demokrasiye inanan insanlardan oluþuyor. O sürgünlerde çok iyi yetiþmiþ genç kýzlar var. Belki o bölgede, ortaçað þartlarýnda kalsalardý o aileleri kuramayacaklardý.”

Katliamý bizzat Ýhsan Sabri Çaðlayangil ve Muhsin Batur’dan dinleyen Dersimli bir genel baþkaný olmasýna raðmen CHP hala kurumsal olarak yüzleþemiyor bu utançla.

Allah’tan bu ülkede Gülsüm Bilgehan ya da CHP yönetimi gibi düþünenlerin sayýsý, o günkü CHP’nin bugünkü oy oranýnýn bile pek azý.

Yaþananlardan dolayý utanan, caný yanan, kalbi sýkýþan her kim varsa, gelsin ve Dersimli kýzlarýn bulunmasý için çaba harcasýn.

Devlet arþivleri açýlsýn, hangi kýz çocuðunun hangi aileye verildiði, nerede olduðu açýklansýn.

Hayatta olanlar 80’li yaþlarýnda. Çalýnan hayatlarýný onlara geri vermek imkansýz ama daha da geç olmadan, acýlarýna varlýklarýna hatýralarýna saygý gösterildiðini görebilsinler onlar da.

Ellerini öpelim, hiçbir dahlimiz olmayan bir günahtan dolayý af dileyelim.

Yolunu kaybedenlerden olmayalým.  

Söylemezsem çatlarým

Bu alanda yapýlmýþ hemen tek çalýþma Nezahat Gündoðan, Kazým Gündoðan çiftinin yaptýðý Dersim’in Kayýp Kýzlarý adlý sözlü tarih çalýþmasý ve Ýki Tutam Saç adlý belgesel. Son 5-10 yýlda ortaya konmuþ iþler bunlar da. Yani? Yani bunca zaman boyunca bu ülkenin sosyologlarý, siyasetçileri, akademisyenleri, vicdanlarýyla hava basan aydýnlarý, solcularý, saðcýlarý, Ýslamcýlarý, sivilleri, aktivistleri... dönüp de bakmýþ deðil bu kýzlar nerede diye! Bir tek Necip Fazýl yazmýþ 1940’larda, “Dersim’de insanlýk suçu iþlendi, Ýnönü de Bayar da Divaný Harp’te yargýlanmalý” diye.