Sûriye Krizi bizlere kendimizle biraz yüzleþme fýrsatý da vermesi bakýmýndan müsbet olarak da deðerlendirilebilir.
Bu sâyede hiç deðilse bir bakýma, hayaller âleminden sýyrýlarak sâhici zemîne basmak zorunda kaldýðýmýz için kazançlý bile sayýlabiliriz. Çünki o hayaller âlemi bizleri hemen her seferinde baþkalarýna karþý gülünç olma bahtsýzlýðýna sürüklüyor ve buna bizzat sebebiyet verdiðimiz için þikâyete de hakkýmýz olmuyor.
Bunlardan biri, “Büyük Devlet” olduðumuz palavrasýdýr.
Hayýr, Bayanlar/Baylar, Türkiye büyük devlet filan deðildir!
Doðrusu, Türkiye hâlen ikinci ligin en üst sýralarýnda oynayan ve eðer beklenmedik büyük bir aksilik çýkmazsa çok uzak olmayan bir gelecekde birinci lige yükselecek olan bir takýmdýr.
Türkiye þu anda “büyük” deðil olsa olsa “iri” bir devletdir!
Þimdi kimse bana, “Hayýr efendim, eðer büyük devlet olmasaydý savaþ çýkarýrdý. Sâkinkalarak ve soðukkanlýlýðýný muhâfaza ederek büyük devlet olduðunu gösterdi.” þeklinde mýzmýz ve ileze bir mâzeret ileri sürmesin!
Sâkinlik ile “miskinlik” ve soðukkanlýlýk ile “mýymýntýlýk” farklý þeylerdir.
Kaldý ki Türkiye kendisine karþý bir Üçüncü Dünyâ zorbasý tarafýndan revâ görülen edebsizliði lâyýkýyla cevablandýrmak için savaþ çýkarmak zorunda da deðildi. Ânýnda gerçekleþtirilecek bir hava akýnýyla meselâ uçaðýmýzý düþüren üssün yerle bir edilmesi yeterli olabilirdi.
Bundan âciz bir devlet hiiiç öyle çýkýp da “Ben büyük devlet’im. Ondan enseme þaplakyedim mi umursamýyorum.” þeklinde bizleri enâyi yerine koymasýn!
Yok, halkýn ancak yüzde üçü savaþ istiyor numaralarýna da yatmasýn!
Çünki bu bahsetdiðim tepkiden savaþ mavaþ çýkmazdý, bu bir!
Ýkincisi halka “Savaþ ister misin?” diye sorarsan “Ýstemem!” cevâbýný alacaðýn zâten bellidir. Yüzde üç “Ýsterim.” çýkdýysa fazla bile çýkmýþ!
“Sûriye gelsin ananý bellesin mi?” diye sorarsan alacaðýn cevab da bellidir.
Onun için bu tür sahtekârlýklara yeltenmeksizin sormak gerekirdi.
Onu da mý biz dikte edelim?
Üstelik büyük devlet olma iddiasýndaki bir “ortaboy” devlete sorarlar da “Büyükdevletsen Kandil’e neden yýllardýr iliþemiyorsun?” diye!
Sorarlar “Mâvi Marmara”ya rampa edip dokuz Türkü alçakça katlederlerken neredeydin?” diye!
Kaç gündür Hükûmet “teennî” ile davrandýðý için ona kasîdeler döktüren meslekdaþlara da müsaadeleriyle bir sualim var:
Teslim bayraðý çekmekle topyekûn harbe girmek arasýnda, yâni akla kara arasýnda, hiç mi basamak ve merhale yok?
Ben bu hükûmeti pek çok konuda harâretle destekliyorum, yýllardýr yazýp çizdiklerim ortada.
Destekleyiþimin en önemli âmillerinden biri halkýn nabzýný tutma ve “mâkulü” bulmakdaki hassasiyeti.
O bakýmdan bu olaydaki davranýþ tarzýný anlamaklýðým daha da zorlaþýyor.
Halk elbet savaþ istemiyor!
Ama halk haysiyetþiken davranýþlar da istemiyor!
Düzayak Türkçeyle Kandil’i, Mâvi Marmara’yý ve uçaklarýnýn lunapark niþangâhlarý gibi vurulup pilotlarýnýn þehîd edilmesini sîneye çeken “büyük” devlet de istemiyor!
Büyük devletmiþ...
Güldürmesinler diyeceðim ama biz mâlûm...
Güleriz aðlanacak hâlimize!!!