AK Parti iktidarýnýn bütününe baktýðýnýzda, genel devlet harcamalarýnýn ve gelirlerinin büyüklüðüne yönelik ilginç geliþmeler gözlemleniyor.
Yazýmýn baþlýðýnda da belirttiðim gibi devletin hem harcamalarýnda, hem gelirlerinde, mesela 2007 senesine oranla, önemli sayýlabilecek oransal artýþlar söz konusu.
En genel verileri 18 Ekim 2012 tarihli Resmi Gazete’de yayýnlanan 2013 Programý’na (Kalkýnma Bakanlýðý) dayandýrýyorum; bu verileri de Maliye Bakanlýðý Bütçe ve Mali
Kontrol Genel Müdürlüðü’nün internet sitesinden bulabileceðiniz kamu sektörü istihdam verileri ile destekleyeceðim.
2013 Programý’nýn baþlangýç bölümünde (s.7) ve daha sonra da tekraren, kamu kesimine iliþkin bölümde daha detaylý görebileceðimiz gibi genel devlet harcamalarýnýn GSYH’ya (gayri safi yurtiçi hasýla) oraný 2012 senesi için yüzde 38.6 iken genel devlet gelirlerinin GSYH’ya oraný yüzçde 37’de kalýyor.
2013’de ise genel devlet harcamalarý GSYH’nýn yüzde 39.4’üne çýkarken genel devlet gelirleri de GSYH’nýn yüzde 37.9’una yükseliyor.
Bu verilerden görebileceðimiz gibi genel devlet borçlanma gereði 2012 senesinde GSYH’nýn yüzde 1.6’sý, 2013’de de yüzde 1.5’i düzeyinde gerçekleþiyor.
Madalyonun iki yüzü var; birinci ve çok olumlu görüntü genel devlet borçlanma gereðinin tüm AB ülkelerini, Yunanistan’dan, Ýngiltere’den bahsetmiyorum bile, kýskandýracak ölçüde düþük olmasý.
Öte yandan ise, Türkiye ekonomisi gibi on bin dolarý yeni aþan bir milli gelir seviyesinde milli gelirin yaklaþýk yüzde kýrký kadar harcama yapan bir devletin, bu harcamalarýnkompozisyonu da baþka bir analiz gerektiriyor, orta vadede sürdürülebilir büyümenin önünde bir engel olup olmayacaðý.
Unutmayalým, genel devlet harcamalarýnýn 2007 senesinde GSYH’ya oraný yüzde 33.8, genel devlet gelirlerinin ise yüzde 33.6, genel devlet borçlanma gereði oraný ise yüzde 0.2, yani binde iki; borçlanma gereðinin binde ikiden yüzde 1.5’e çýkmasý kanýmca temel sorun deðil, tartýþýlmasý gereken de, yüzde ikinin, üçün altýnda kaldýðý sürece bu ihmal edilebilir yükseliþ deðil.
Tartýþýlmasý gereken genel devlet harcamalarýnýn yüzde 33.8’den yüzde 39.4’e, genel devlet gelirlerinin de yüzde 33.6’dan yüzde 37.9’a çýkýyor olmasý; beþ-altý sene içinde
GSYH içinde devletin payýnýn bu kadar önemli artýþlar göstermesi, artýþýn istikrarlý oluþu mutlaka tartýþýlmalý.
Yine unutmayalým, zorunlu askerliðin varlýðý nedeniyle askeri harcamalar olduðundan, gerçek boyutlarýndan çok daha az gözüküyor, gerçek bir profesyonel orduya geçildiðinde bu harcama oranýnýn nerelere çýkacaðý da belli deðil.
Öte yandan, bu konu çok daha da az konuþuluyor, kamu sektörü istihdamý 3 milyon iki yüz bini zorluyor; hatýrlayabilrdiðim kadarýyla Cumhuriyet dönemi iktisat tarihimizde en yüksek kamu istihdamý bu, er ve erbaþlar bu sayýya dahil deðiller doðal olarak.
Yerel yönetimlerde üç yüz bin, kamu bankalarýnda hala ve hala kýrk bin, genel bütçe kapsamýndaki kamu idarelerinde 2.3 milyon, KÝT’lerin geniþ tanýmýnda da da yaklaþýk iki yüz bin kiþi çalýþýyor.
Borçlanma gereklerinin düþük olmasý nereden bakarsanýz bakýn olumlu ama GSYH’nýn yüzde kýrkýnýn devlet tarafýndan kullanýlýyor oluþu, devlet gelirlerinin de bu oranda oluþu siyaseten, iktisadi etkinlik açýsýndan tartýþmaya açýk ama maalesef bu önemli tarýtþmalarý pek yapamýyoruz.
Genel devlet harcamalarýnýn GSYH’nýn yüzde kýrkýna çýkmýþ olmasýný siyaseten ve iktisadi etkinlik açýsýndan savunabilirsiniz de, eleþtirebilirsiniz de; meseleye nereden baktýðýnýza, harcamalarýn kompozisyonuna, mesela askeriye mi, adaleti mi yapýldýðýna, harcamalarýn ne kadar saydamlýk ilkesine uygun yapýldýðýna, ihali kanununun etkinliðine, vs. baðlý.
Ýktisaden büyük devlet, unutmayalým, her alanda da güçlenebilir; bunu istiyor muyuz?
twitter.com/KarakasEser