Bu soruya cevap vermeden, özellikle piyasa derinliði fazla olmayan geliþmekte olan ülkelerde son 50 yýlda çok sýk baþvurulan “blok satýþ” yöntemine deðinmek ve “sistem nasýl çalýþýyor” detayýný birkaç madde ile sorgulamak ve bazý tespitler yapmak istiyorum;
1- Bir “varlýk veya gelir üreten bir daðýtým kanalý” blok satýldýðýnda, satýn alan o parayý nasýl ödüyor? Cevap çok kolay; ürettiði geliri bankaya-finans kurumuna plan halinde sunuyor, banka-FK, üstüne bir komisyon koyuyor ve bunu uzun vadeli örnek 20-25 yýllýk bir kredi haline getirerek, parayý alana veriyor.
2- Bu alým-satýmda “alýcý” kadar hatta daha fazla kim kazanýyor? Kilit soru bu! En çok kazanan “kredinin yani sabit getiri planýnýn bugüne getirilerek nakit paraya çevrildiði Aracý Kurum oluyor! Tekrar edelim; böyle bir devirde-blok satýþta; finanse eden kurum “en çok kazanan” oluyor!
3- Banka veya krediyi veren “finans kurumlarý ortaklýðý” sadece böyle kazanmýyor. Kredinin “komisyonu, masrafý” ve daha birçok kalemde kazanýlan para, bu portföye ekleniyor...
Sevgili dostlar, yukarýdaki “çok önemli” bilgileri somut bir hale getirelim ve örnekleyelim; bir köprü, otoyol veya elektrik daðýtým þebekesi özelleþtirildiðinde alýcýnýn “kredi bulma kapasitesi” dýþýnda hiçbir özelliði olmasý gerekmiyor. Alýcý “köprü-yol-þebeke” GÝBÝ NAKÝT ÜRETEN MEKANÝZMALARIN gelirlerini yansýtan bir plan hazýrlýyor ve bunu X, Y, Z bankalarýna tek tek veya “konsorsiyum” halinde sunuyor. Bankalar, finansal kurumlar, “nakit akýþýný” bugüne getirdikten sonra gerekli finansmaný kendine uyuyorsa saðlýyor ve aslýnda ihaleyi alan “bankalar” oluyor...
Sonuç 1: “Halka arz” neden ÇOK ÖNEMLÝ sorusuna sanýrým cevap vermek için yeterli veriye artýk sahibiz. Yukarýda anlattýðým sistem ise çok açýk ve “devir-blok satýþ durumunda” ne olduðunu çok net ortaya koyuyor...
Sonuç 2: Türk Halkýnýn bankalarda bugün için 1 trilyon TL’den fazla birikimi var ve “alacak mal olmadýðý” için bu para çok düþük getiriler ile bankalara býrakýlmýþ durumda. % 5-6 ile (bugün için daha yüksek olabilir ama geçici olacaktýr) topladýðýný, Finansal Kurum-Banka, riske göre 10-20 arasýnda satýyor, ve/veya kredi kartý gecikmesi-taksit gecikmesi olarak faturalandýrýyor. Böyle bir yapý içinde halkýn parasýnýn, düþük getiriler ile BEKLEMEDE kalmasý ve Devletin de varlýklarýný bu parayý alabilecek þekilde halka arz etmemesi durumu, DEVLET-HALK çýkarlarý açýsýndan sürdürülebilir OLAMAZ!
Sonuç 3: Türk Halkýnýn kendisine arz edilecek “doðru modellendirilmiþ” bütün varlýklarý-þebekeleri alacak, hem de kredisiz alacak gücü var. Burada önemli adým doðru projelendirme ve piyasa þartlarý eþliðinde ilk adýmý atmak ve ne kadar içten-dýþtan engellenmeye çalýþýlýrsa çalýþýlsýn, konu hakkýnda ýsrarcý olmak!
Sevgili dostlar, konu çok uzun ve detaylý olmasýna raðmen ÖZÜ size aktarmaya çalýþtým. Bu noktada daha açýk yazayým; halkýn satýlacak malý varsa, alacak olan yine KENDÝSÝ olmasý gerektiðini düþünüyorum!
Son söz: Konuyu elimden geldiðince “özet” bir þekilde “teknik tarafý” aðýr basmadan ortaya koymaya çalýþtým. Bir ülkede “HALKA ARZ, ANAYASAL haklar kadar önemli bir mekanizmadýr ve ülkenin ve halkýn öz varlýklarýnýn yine halk tarafýndan sahiplenilmesinin yolunu açar. Bu sistem çalýþmaz veya çalýþtýrýlmazsa, halk büyüyen-geliþen yapýlara ve kendi öz varlýklarýna ortak olamayacaðý için asla kalkýnamaz AMA birileri BÜYÜR BÜYÜR BÜYÜR... Aynen Türkiye’de 1946-2003 arasýnda olduðu gibi... Varlýklarýný “HALKI ÝLE PAYLAÞAN DEVLET MODELÝ” bir devrim niteliðindedir ve bu varlýklarda gözü olan iç-dýþ bütün odaklarý rahatsýz eder! Bu noktada uyanýk olmak ve “seçtiði otorite ile birlikte iradesine, varlýðýna ve geleceðine” sahip çýkmak da ilk önce Türk Halkýna düþer!