Devlet ve demokrasi aðýr tehdit altýnda

Türkiye’de “çok garip” iþler oluyor ve yine “gariptir”, siyasetin muhalefet kanadý ile bu kanada yakýnlýðý ile tanýnan medyada “sýfýr refleks” izliyoruz. 

Önce, bir soruyu net olarak yanýtlamamýz gerekiyor: Hukuk ve emniyet içinde yapýlanmýþ, “sýnýr ötesinden” talimat alan, 2008’den bu yana sergilediði tabloyla Milli Güvenlik Kurulu’nda “tehdit”algýlamasýna yol açmýþ bir yapýyla mücadele yalnýz hükümetin iþi midir? Hayýr!..

Demokrasilerde, devlet ve demokrasinin tehdidi olarak algýlanan gizli yapýlanmalara karþý mücadele siyasetin “birlikte” gerçekleþtireceði bir konudur...

Siyasetin muhalefet kanadý -ne yazýk ki- bu olayda “berbat” bir tablo sergiledi... “Yandaþ medyalarýnýn” bu siyasetin rotasýnda ilerlemesi de önemle not edilecek bir konudur.

Daha da vahimi, özellikle 75 tutuklunun salýverilmesine dönük olarak yaþanýlan son “tahliye skandalý”nda hukuk camiasýnýn sergilediði tablodur. Bu tür bir “örgütlü yetki gaspý” karþýsýnda 3’üncü Köprühakkýnda bile fikir beyan eden Türkiye Barolar Birliði Baþkaný Prof. Dr. Metin Feyzioðlu’dan bir açýklama geldi mi, duymadým!..

Siyaset böyle yapýlmaz

AK Parti iktidarýnýn ilk yýllarýnda günümüzde “paralel yapý” olarak adlandýrýlan Hizmet Hareketi ile siyasi kadro arasýnda yakýnlýk yaþanmasý çok doðaldýr. “Sað oylarýn” MHP hariç hemen tamamýný toplayan muhafazakar-demokrat bir partiyle benzer zemindeki tüm STK’lar arasýnda iþbirliðini normal karþýlamak gerekir.

Ama belli ki, ülkeyi yöneten siyasi kadro, eðitim amaçlý olduðunu söyleyen bir “hareketin” hukuk ve emniyet içindeki yapýlanmasý karþýsýnda 2010 yýlýndan itibaren “teyakkuza” geçmiþ, 7 Þubat 2012’deki“Hakan Fidan olayý” ile “alarm” seviyesine gelmiþ, 17-25 Aralýk 2013 “darbe giriþimi” sonrasýnda bugün yaþanýlan mücadele baþlamýþtýr.

Devletin en hassas kurumlarýna sýzan, ulusal güvenlik bilgilerini pervasýzca toplayan, devlete sýzmak için memur sýnavlarýnda yolsuzluk yaptýðý ileri sürülen, savcýlarýn hakkýnda “casusluk” suçlamalarý yönlendirdiði “çok özel” bir yapýlanmadan söz ediyoruz.

Pentagon’un 1 Mart 2003 Tezkeresi sürecinde “sistemdeki aðýrlýðýný sergilemediði” için eleþtirdiði Türk Silahlý Kuvvetleri’ne karþý “kumpas” kuran, 2009’da Davos’ta Erdoðan’ýn Ýsrail’e karþý “one minute”çýkýþýndan sonra 2013 “darbe giriþimine” kadar uzanan süreci planlayan bir “örgüt” bu...

Orduya karþý kurulan “kumpas”la devleti, hukuk kaynaklý darbe giriþimleriyle demokrasiyi hedef almýþ bir örgüt ortaya çýkmýþ durumda...

Yaþanýlanlarý salt, “AK Parti’nin meselesi” olarak görmek, gaflet, delalet ve hatta hýyanettir... Gazi Mustafa Kemal’in tarihimizin en zor günlerinde temelini attýðý, günümüzde olgunlaþtýrmaya çalýþtýðýmýz laik, demokratik sosyal hukuk devletine dönük bir tehdit varsa, geri kalaný bir “teferruat”tan ibarettir.

Bu örgütün internete sýzdýrdýðý þaibeli yasa dýþý dinleme kasetlerini “düþmanýmýn düþmaný dostumdur” mantýðýyla “gazi” Meclis’imizin çatýsý altýna taþýyan siyaset, bugün de sergilediði tutumla sýnýfta kalmýþtýr.

Cumhurbaþkaný söyledi, 12 yýldýr Çanakkale’ye gitmiyorlarmýþ, bence artýk Anýtkabir’e de gitmesinler, nasýl bakacaklar o mozoleye?

Savcý+polis+medya= Faþizm!..

Bir yapýlanmanýn hukuk ve emniyet teþkilatýnda örgütlenip, gücünü medya ile pekiþtirmesi “faþizmin ayak sesi”dir. Bu tür yapýlanmalar “sisteme hakim olduklarýnda” karþýmýza “bürokratik oligarþi”çýkar...

Kurulacak bu tür yeni vesayet rejimlerinin geleceði son nokta ise insanlarý biata zorlayan ve yaþamda var olmak için o yapýnýn bir diþlisi olmaya sürükleyen faþizmdir.

Ýki hakimin bir “hukuk gaspýna” açýkça imza atarak mesleki kamikazeye dönüþmeleri bunun açýk örneðidir. Emir gelmiþ, bir Amerikan savaþ gemisinin bacasýndan girmeye çalýþan Japon intihar pilotlarý gibi hareket etmiþlerdir. Zaten, faþizm de bu tür bir emir-komuta sistemidir.

Bugün “medya özgürlüðü”nden en çok söz edenlerin daha dün, yazdýklarý kitaplar nedeniyle insanlarý Silivri’ye nasýl “týktýklarýný” unutabilir miyiz? Ya da, sahte belgelerle kurgulanmýþ Balyoz, Ergenekon, Ýzmir/Ýstanbul Casusluk Davalarýný?

CHP, MHP, HDP yaþanýlanlarýn, kendi siyasi varlýklarýný da ortadan kaldýracak bir “siyasi darbe” süreci olduðunu kavrayamadýlar.

Bu yapýlanmanýn yaratmaya çalýþtýðý “kaos ortamýndan” yararlanmaya çalýþan muhalif meslektaþlar, yarýn, devletin yapýsý deðiþtiðinde sýðýnabildikleri bir Avrupa kentinden yönettikleri bir haber portalýna muhtaç olacaklarýnýn farkýnda bile deðiller.

Yine, Gazi’nin kelimesiyle, bu bir “gaflet” mi, evet...