Her demokratik hukuk devleti, kendi hukukunun maðdurlarýna haklarýný iade eder ve sözkonusu maðduriyetlerin sonuçlarýný ortadan kaldýrmak için bir çaba içine girer. Bu gayet doðal ve olaðan bir durumdur. Formel olarak hukukun suçsuz saydýðý birey, hukuken suçsuzdur ve bu hukuki sonucun toplum tarafýndan kabul edilmesi, modernitenin bir kuralýdýr. Kimi kanaat ve eðilimlere göre söz konusu bireylerin suçlu olarak algýlanýyor olmasý bile bu toplumsal kuralý deðiþtirmez. Hukuk suçsuz demiþse, suçsuzdur.
Öte taraftan maðdur olanlarýn, bu maðduriyetin bedeli olarak iktidara ortak olmayý talep etmeleri ve sanki iktidar bloðunun bir parçasýymýþ gibi davranmalarý doðal olarak kabul edilemez. Önce þu meselede net bir biçimde anlaþalým; haklarýn iadesi ile itibarýn iadesi ayný anlama gelmez. Hukuken suçsuz olmak ile toplumsal olarak meþru olmak ayný anlam potasý içinde deðil.
Son günlerde eski Ergenekon ve Balyoz davasý sanýklarý, özellikle de Doðan medyasýnda boy göstererek, eski statülerinin iade edilmesini talep eden imalarý, adeta bir mecburiyet hissi uyandýrma çabasýnýn merkezine oturmuþ durumda. Bir yakýnýmýn deyimiyle, özellikle Ahmet Hakan gibi ‘’parlak, geveze, orta yolcu ve yaygaracý’’ bir figürün ‘’dýþ ses’’ olarak kullanýlmasý, meseleyi gereðinden fazla manidar hale getiriyor.
Ben þahsen 56 yýllýk darbeci bir geleneðe sahip olan bir kurumun ‘’aydýnlanmacý’’ ideolojisi ile yetiþmiþ askerlerin, demokratik toplum olma halinize dair söyleyecekleri deðerli þeyleri olduðuna inanmayanlardaným. Demokrasiyi içselleþtirmemiþ ve yaþý itibarýyla bir dönem herhangi bir darbeci yönetimin görevlisi olarak vazife yapmýþ eski askerlerin, samimiyetinden de kuþkuluyum. Basit bir örnek; bugün 50 yaþýn üstünde olan her asker mutlaka 12 Eylül darbesinin bir uygulamasý içinde bulunmuþtur.
15 Temmuz 2016’da bu ülkede, önce bir karþý devrim, sonra da bu karþý devrimi bastýran hakiki bir devrim yaþandý. Literatürdeki klasik devrim tanýmlamalarýný aþan ve hiç þüphe yok ki, tarihçilerin bir zaman sonra devrim tanýmlanmasýný zenginleþtiren, ‘’yeni türde bir devrim’’ olarak tarihe kayýt düþecekleri, bir büyük toplumsal olaydý yaþadýðýmýz. Ve sonuçlarý itibariyle hala içinde olduðumuz, devam eden bir hadisedir bu. Klasik devrimlerde iki taraf da silahlýyken, 15 Temmuz devrimi silahsýz beyaz halkýn, silahlý karþý devrimcileri alt ettiði bir büyük destan olarak tarihe yazýlacaktýr.
Silahsýz halk, silahlý karþý devrimcileri alt ettikten sonra, devletin yeniden yapýlandýrýlmasý sürecine eski ve kýsmen þüpheli askerleri neden ortak etsin. Neden? Bana aklý baþýnda, doyurucu ve ikna edici bir neden söyleyin? Elbette bu karþý devrimi FETÖ terör örgütü gerçekleþtirmeye çalýþtý. Öncülüðünü onlar yaptý ve uygulamanýn büyük bölümünde de onlar vardý. Amenna bu doðru. Peki ama bu darbeci yapý ve atmosfer kimin ürünü? Askerin siyasette özneleþmesi kimim ýsrarlý talebi? Elbette, jakoben elitist, vesayetçi Kemalist askeri anlayýþýn mirasý ve ürünü.
Esasen askerin siyasal hayatýmýzdan bir özne olarak çýkarýlmasý herkesin hayrýnadýr. Özellikle de askeri vesayetin bir ahtapot gibi her tarafýný sardýðý sol ve sosyal demokrat muhalefet bu büyük temizlikten büyük ölçüde yarar görecektir. Muhalefet için siyasetin “sadeleþtirilmesi”, aslýnda siyasetteki vesayet gölgesinin bütünüyle ortadan kaldýrýlmasý demektir. Ýktidarýn gizli güçlerce gasp edilmesi kolaycýlýðý, sol ve sosyal demokrat muhalefet için her zaman bir çekim merkezi oldu. Þimdi Yeni Türkiye ile birlikte, özellikle sol muhalefet bu büyük yükten kurtulmuþ olacak.
Bu devrim, demokrasinin her türlü demokrasi dýþý güç odaklarýndan temizlenmesi için muazzam imkanlar sunuyor. Sol muhalefet, asker kuyrukçuluðundan vazgeçme imkanýný yakalamýþ durumda. Bu imkaný deðerlendirin. Evinizin önünü saf demokratik siyaset için çalýlardan temizleyin. Benden söylemesi.