Devlet yokken insan, kültür, ahlak vardý

Her þeyi devletten beklemek son derece yanlýþtýr. Her þeyi devlete endekslemek, her þeyin merkezine devleti koymak, varlýk ve yokluðu devletten bilmek kesinkes yanlýþtýr.

Ýstanbul Büyükþehir Belediyesi ile kimi vakýflar arasýnda yaþanan tartýþmalarda bazý çevreler ‘bunlar devlet desteðine endekslenmiþ sun’i vakýflardýr, fonlar kesilirse ayakta kalamazlar’ gibi yakýþtýrmalarda bulundular. ‘Devlet yoksa sivil toplum da yok’ anlamýna gelen bu çýkýþlar acaba ne kadar gerçeði yansýtýyor? 

Bazý sanat alanlarýnda ilgisizlik görülmesi veya kimi müzik dallarýnýn silinip gitmeye yüz tutmasý üzerine hep devlete yönelen çaðrýlar görüyoruz. ‘Devlet desteklemezse sanat da, kültür de ayakta kalamaz’ türü söylemler acaba ne kadar doðrudur? 

Ailenin korunmasýndan ahlaki deðerlerin yaþatýlmasýna kadar birçok alanda ‘devlet odaklý’ yaklaþýmlardan kurtulamýyoruz. 

Elbette modern dönemde devletin düzenleyici, teþvik edici, koruyucu, denetleyici rolleri küçümsenemez. Dezavantajlý alanlar, kiþiler, kurumlar açýsýndan devletin saðlayacaðý katký çok önemlidir. 

Ancak þu gerçeði bilmek gerekiyor: Devlet yokken insan vardý. Devlet yokken kültür vardý, din vardý, ahlak vardý, sanat vardý, toplum vardý.

Bunu en iyi bilenler uzun yýllar devletin desteði yerine kösteðine raðmen ayakta kalan muhafazakar sivil toplum kuruluþlarýdýr, medyadýr, kanaat önderleridir. 

Millete ve milletin deðerlerine sýrtýný veren, toplumsal dinamiklerle ayakta kalan derneklerimiz, vakýflarýmýz belediye yardýmý kesildi diye yok olup gitmezler. 

Kültür, ahlak, sanat devletten önce vardý. Ýnsanla iliþkili olan bu kavramlar yine insanla iliþkili olan toplumsallýkla devletten daha fazla iliþkilendirilebilirler. Ýnsan ve toplum, devletten önce bu deðerlerin yaþatýcýsý durumundadýr.

Kamusallýk, otorite, iktidar elbette tanzim edici, yönlendirici etkilere sahiptir. Özellikle iyiliði emretme, kötülüðü nehyetme baðlamýnda bakýldýðýnda kamusal otoritenin önemi yadsýnamaz. Ama asýl yanýlgý bu deðerleri yaþatan aktör olarak kamunun görülmesi olur. Ýnsan, kültür, toplum bu deðerlerin yaþayacaðý vücuttur, dinamodur, yaþam kaynaðýdýr. 

Bu deðerlerin yücelmesi ve hayata hâkim olmasý da yukarýdan aþaðýya deðil aþaðýdan yukarýya iþleyen süreçlerle mümkündür. Her þey insanda baþlar, insanda biter. 

Devletin düzenleyici ve denetleyici rolünü, hukuksal misyonunu kabul etmekle birlikte; kültür-ahlak-sanat gibi alanlarda insan/toplum odaklý yaklaþýmlarýn daha saðlýklý ve kalýcý sonuçlar doðuracaðýný düþünüyorum. 

Ýnsan üzerine odaklanan ve insana hizmet için gayret gösteren sivil toplum da kaynaðýný ve motivasyonunu insan merkezli olarak kurmak durumundadýr. 

Ýslamcý camia her ne kadar modern dönemin devleti de içine alan kurumsallaþma furyasýný zamanýn gereði olarak görse ve bu etkileþimi lehine çevirmeye çalýþsa da asýl ruhu oluþturan muhtevayý ve insan merkezliliði gözardý etmeyecektir. 

Devleti fetiþleþtiren, idolleþtiren, her þeyin kaynaðý ve sebebi olarak gören anlayýþlar, hayatýn hakikatini ýskalamýþ olurlar. 

En son Diyarbakýr anneleri olayýnda da gördük ki, devletin bütün gücüyle ve etkili bir þekilde yürüttüðü terörle mücadelede birkaç annenin çýðlýðý ilave oyun deðiþtirici bir faktör olarak devreye girebiliyor. 

O halde daha fazla insan odaklý düþünmek ve insanýn sahip olduðu deðerleri öne çýkararak hareket etmek daha doðru olandýr. Dünyadaki varoluþsal gaye de insana ve onun yüceltmesi gereken deðerlere endekslidir.