Ülkemizde bir “devletin valisi” lafý dolaþýr, durur; üstelik bu durum yeni de deðil.
Bir ilin valisi siyasi iktidara çok yakýn durursa, muhalefet hemen eleþtirir, “kendine gel, sen hükümetin deðil, devletin valisisin” der.
Tersi de varittir, muhalefet bir valiyi çok eleþtirir ise iktidar da “sen ne diyorsun, o devletin valisi” diyebilir, daha da komiði, bir vali, çok üzerine gelinir ise, “ben devletin valisiyim” sözünü edebilir; seneler önce bir otobüsün üzerinde bir vali Özal’a, yere eðilmemek için, “devlet çökmez” demiþ idi.
En sonunda söyleyeceðimi baþtan ifade ederek yazýya gireyim, devletin valisi olmaz, valiler hükümetlerin valileridir, “devletin valisi” ifadesini kullananlar, çok iddialýyým, devletin nasýl bir kurum olduðunu hiç anlamamýþ olanlardýr, hukuk fakültelerinde idare hukuku derslerinde de maalesef konu böyle okutuluyor, muhtemel nedenine de yazýmda yer kalýrsa deðineceðim.
Meselenin özü devlet kavramýnýn bizim ülkemizde hep yanlýþ tartýþýlmasý; devlet dediðimiz mekanizma çeþitli düzeylerde kamu hizmeti üreten bir örgüttür ve sadece budur.
Devlet, bazý muhtemel aþamalarý basitleþtirmek için atlýyorum, merkezi (ulusal) ve yerel düzeylerde kamu hizmeti üreten örgütün adýdýr.
Ankara (merkez), TBMM, merkezi bütçe (siyasi iktidar uygular) eliyle merkezi kamu hizmeti, belediyeler de yerel kamu hizmeti üretirler ve bu iki düzeyin birlikteliði devleti verir.
Yerel kamu hizmetini belediyeler (genelleþtiriyorum) üretirken, valiler de illerde Ankara’nýn merkezi bütçe ile ürettiði merkezi kamu hizmetinin il bazýnda koordinatörleridirler.
Baþka bir ifadeyle de valiler Ankara’nýn merkezi kamu hizmeti üretiminin iller düzeyinde acenteleridirler.
Vali illerdeki saðlýk, milli eðitim, bayýndýrlýk gibi merkezden üretilen kamu hizmetinin yerel temsilcilerinin, mesela saðlýk, milli eðitim, bayýndýrlýk müdürlüklerinin koordinatörüdür ve bu koordinatörlük sýfatýyla sadece merkezin temsilcisidir, yerel kamu hizmeti ile yani devletin baþka bir ayaðý ile iliþkisi yoktur.
Bu baðlamda, valilerin, merkezin yerel üzerindeki vesayeti anti-demokratik, anti hukuk bir kavramdýr, hemen yeniden düzenlenmeli, kaldýrýlmalýdýr.
Kimse iki kamu hizmeti türü, merkezi (ulusal) ve yerel, arasýnda bir hiyerarþi iliþkisi olduðunu iddia edemez, saçmadýr ve böylece de vali ile yerel temsilci, mesela belediye baþkaný ayný idari düzeylerdedir, merkezi (ulusal) kamu hizmeti artý yerel kamu hizmeti devlet kavramýný verir oysa bizde, idari hukukumuzda devlet ile merkezi karýþtýrma geleneði vardýr, bir mantýksal, kamu hizmeti temelli bir dayanaðý yoktur bu anlayýþýn.
Devlet ile merkezi özdeþleþtirmek çok eski ama o ölçüde de yanlýþ bir anlayýþtýr, muhtemelen Osmanlý’nýn eyalet sistemi kalýntýlý bir anlayýþtýr; idare hukukumuzu belirleyen fransýz anlayýþýnn da temeli muhtemelen aynýdýr, bizim Þam Eyaleti valisi ile Fransa’nýn bir eyalet valisi ayný mantýðýn ürünleridir, her ikisi de bölgelerinde, eyaletlerinde Osmanlý ya da Fransa’yý temsil ederler ama bizim Cumhuriyet sonrasý sistemimizde bir valinin bir ilde devleti temsil ettiðini söylemek cehalet deðil ise baþka nedenlerden saçmalamaktýr, valiler illerde sadece merkezi hükümeti temsil ederler.
Ýdare hukukuna, en genel biçimiyle de hukuka kamu hizmeti üretimi temelli bakýlmadýðýnda zýrvanýn nereye kadar gideceði hesapsýz olabilmektedir.
AK Parti’nin 1949 tarihli (tarihe dikkatinizi çekerim) “Ýl idaresi kanunu”nu, valinin devleti temsil ettiði zýrvasý burada da yazýyor, vesayet burada formüle ediliyor, hemen deðiþtirip daha demokratik bir teþkilat yasasý yapmasý acil bir zorunluluktur.