Türkiye’nin neden acilen bir sistem deðiþikliðine ihtiyaç duyduðunu çok farklý örnekler üzerinden anlamak mümkün. Bu ihtiyacýn ve gündemin kiþisel bir giriþim olduðunu düþünenler var. Hatta bu bakýþ açýsýyla Cumhurbaþkaný Tayyip Erdoðan’ý yalnýz býrakanlar ve öylesine ucundan kýyýsýndan yaklaþanlar da.
Oysa bu konuda geri dönüþ ihtimali yok. Kimsenin kiþisel meselesi deðil, aile sorunu deðil. Bir varoluþ mücadelesi. Çýktýðýmýz yolda ya daha güçlü olacaðýz ya da devamýný yazmayalým.
Türkiye, yaklaþýk 13 yýldýr devam eden tek parti iktidarýyla ve güçlü liderlikle, yakýn tarihin en istikrarlý dönemini yaþadý. Ancak özellikle son üç yýlda, artýk hepimizin bildiði nedenler üzerinden ciddi bir duraklama, Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn özellikle ekonomi için kullandýðý ifadeyle ‘patinaj’ dönemi baþladý.
Terörün yeniden azgýnlaþmasý, devleti ele geçirmek üzere harekete geçen paralel çetenin varlýðý ve bölgesel sorunlarýn giderek derinleþen boyutlarý; bu durgunluk döneminin nedenleri olarak ifade edilebilir. Ancak böylesi tehditleri bir daha ortaya çýkarmayacak ya da onlarla daha hýzlý ve sonuç alýcý biçimde mücadele etmemizi saðlayacak bir model bulmak zorundayýz. Meþhur bataklýk örneðinde olduðu gibi; sineklerle mücadele etmek yetmez. Bataklýðý kurutmak gerekiyor.
Sözü dolaþtýrmadan ifade edelim. Bunun için yapýlmasý gereken ‘devletin yeniden inþasý’dýr. Bu inþa faaliyetinin ana aktörü de Cumhurbaþkaný Erdoðan’dýr.
Önce neden Erdoðan sorusunun cevabý. Çok açýk. Mevcut büyük tehditleri en erken farkeden, devlet aklýný mücadele için harekete geçiren ve siyaseten en büyük tecrübeye sahip isim Erdoðan. Ancak bundan fazlasý var ve daha da önemli. Çünkü mevcut sistemin artýk Türkiye’yi taþýyamadýðýný, bürokratik vesayetin yeniden aðýrlýk kazandýðýný gören ve asýl büyük tehdidin bu vesayet olduðunu en açýk biçimde ortaya koyan da Erdoðan.
Burada esasen pek de þaþýrtýcý olmayan geliþmeler yaþanýyor. Mesela, geçmiþte yargý vesayetinden en çok þikayet eden isimler, ki bunlarýn bir bölümü Tayyip Erdoðan’ýn yol arkadaþýydý, þimdi yüksek mahkemelerin ardýna sýðýnarak kendilerine güç devþirmenin derdindeler. Bürokrasiyle uzlaþýp, kendisini garantiye almaya çalýþan siyasetçi modeline bu ülke yabancý deðil yazýk ki.
Erdoðan’ýn farký burada ortaya çýkýyor. Bu vesayete teslim olmadý. Belediye baþkanlýðýný býraktý, teslim olmadý. Kendi kurduðu ve genel baþkaný olduðu partide liste dýþý kaldý, yine teslim olmadý. Kapatma davasýna, MÝT Müsteþarý üzerinden kendisini hedef alanlara, Gezi ayaklanmasýna, 17-25 darbe giriþimine direndi, teslim olmadý. Hem de çoðu kez yalnýz býrakýlmasýna ve çýkýp tek laf etmekten korkan yol arkadaþlarýna raðmen!
O yüzden ‘devletin yeniden inþasý’ Erdoðan’ýn liderliðinde gerçekleþecek. Bir daha herhangi bir yapýnýn devleti ele geçirmesine izin vermeyecek, terör gibi belalarý her anlamda kaynaðýnda çözecek; sadece siyasi sýnýrlarýnda deðil, gönül coðrafyasýnda bir büyük barýþý ve kucaklaþmayý saðlayacak bir deðiþim ve inþa faaliyeti bu.
Türkiye’deki bürokratik vesayeti, sýradan bir bakýþla küçümseyenleri uyaralým. Bu vesayetin ucu, Ankara’daki koyu renkli binalarda olsaydý bir yere kadar anlamak mümkün olabilirdi. Ama bu vesayet, milletle siyaset arasýnda duvar örenlerin, nerede ne kadar kirli odak varsa onunla iþbirliði yaptýðý bir büyük tehdit. Bu yüzden kýrýlmalý, bu yüzden herkesin kendi sýnýrlarýna çekildiði ve siyasetle millet arasýnda doðrudan iliþkinin baþladýðý bir sistem kurulmalý.
En güzeli de þu. Bizim anlatmakta zorlandýðýmýzý, milletimiz öylesine sade ve derin görüp anlýyor ki. Ýþte bu yüzden Tayyip Erdoðan’ý yalnýz býrakanlarýn akýbeti, millet tarafýndan terkedilmek olacak.