
2018 yılı Davos'ta düzenlenen "The World Economic Forum" da, farklı akademisyen ve yöneticiler, dünyanın geleceği hakkında görüşler beyan etmişti. Cüneyt Zapsu aracılığıyla Türk kamuoyuna da yansıyan, özellikle Prof. Yuval Noah Hariri'nin insan ve veri başlıklı bildirisi oldukça sarsıcıydı...
Prof. Hariri, Kudüs İbrani Üniversitesi'nde tarih uzmanlığı olan bir akademisyen olmasının yanı sıra dünyanın geleceği hakkında yaptığı konuşmalar ve yazdığı kitaplarla da tanınıyor. Özellikle İsrail Hükümeti'nin Filistin topraklarında kurduğu kuşatıcı güvenlikçi yapıdan da yola çıkarak, dünyanın geleceğini; insanların daha çok takip edildiği, hatta bu takip algoritmalarıyla zihinlerinin kontrol altında tutulduğu bir gelecek zaman anlatısı üzerine kuruyor.
2018'de Zapsu'yu dinlerken, Hariri'nin anlattığı bu kontrolcü gelecek doğrusunu isterseniz pek çok kişiye geldiği gibi bana da hayal mahsulü gibi gelmişti. Distopik bir film senaryosu gibiydi anlattıkları. Şöyle aktarıyor Hariri'nin anlattıklarını Zapsu: "İnsanlar nasıl ki imparatorluklar döneminde toprak zenginleri ve tebaa, sonrasında kapitalistler ve proleterler gibi ayrımlara tabi tutulduysa, 2030-2035'lerde artık data banklara yani verilere sahip olanlarla, olmayanlar şeklinde bir ayrıma tabi olacaklar..."
Bu biraz da devletlerin bitip, şirketlerin devletlerin yerine geçeceği bir dönemin habercisi gibi duruyor. İnsanların tüm verileri, sağlıktan, inanca, eğlenceden, meraka, boş zamandan, sanata, dinden bilime kadar tüm yönelimlerinin yerleştiği, algoritmaların yapılandırıldığı yeni bir dönem. İnsan beyni üzerinde uygulanacak frekans, biomanyetik çalışmalarla sürüklenebilecek zihinler... Bir tür zihin kontrolü... Ama düşününüz ki tüm insanlığın sürükleneceği yeni bir boyut gibi, hepimizi daha çok kontrol edilebilir varlıklar haline getirecek bir güç bu...
İsrail'in yapay zekayı harp tekniği olarak modifiye ettiğini son Gazze soykırımında ve İran, Lübnan, suikastlarında hep birlikte gördük. Hatta daha 2018'de, Prof. Hariri; İsrail istihbaratının Batı Şeria'da yaşayan her varlığı yakından takip ettiğini, düşünce ve eğilim datalarına sahip olduğunu söylüyor... Zapsu'ya göre veri savaşlarında en güçlü iki odak bulunuyormuş; İsrail ve Çin...
En kolay anlayabileceğimiz şekli ile, sözgelimi hepimizin telefonlarında yer alan "e-nabız"lar veya "mobil-bankacılık" aplikasyonları... Kişisel datalarıma girecek gizli bir el, benim hangi kronik hastalıklarımın olduğunu, hangi ilaçların benim için hayati önem taşıdığını, hangi alerjilerim olduğunu veya kime ne kadar borcum – alacağım, emeklilik planım var mı yok mu, gibi bilgileri anında çıkartacaktır.
1800'ler, Jeremy Bentham'ın kurguladığı ve tüm mahkumların tek bir gözle tek tek gözetlenebileceği bir hapishane mimarisi olan "panopticon" devletin insanları göz hapsinde tutarak sağlayacağı güvenlik anlayışını ifade ediyordu.
Bentham'a göre gözetleyen iktidardır. Gözetimde olan ise bir şeyi öğrenmesi gereken tebaadır...
Hariri'nin "homossapiens sonrası' dediği bu yakın gelecekteki insan tipi ise, mahremiyetini tamamen yitirmiş, her bir hücresi büyük şirketlerce veya elit insan topluluklarınca bilinen, varlığı yağmalanan, hesaplanan ve hatta yeniden modifiye edilen bir varlığa dönüşecek-miş...
Devlet/ birey ikileminde devletin büyük panopticon gücü karşısında zaten oldukça cılız ve yalnız başına olan insan, acaba devletleşmiş şirketlerin elinde ne hale gelecek?
Devletleşen şirketler çağı mı başlıyor yoksa?