Devlette mi yoksa PKK/BDP’de mi oyun çokmuş?

Yok. Yok. Kaç gündür kendimi engellemeye, ‘aman boşver’ demeye çalışıyorum ancak mevzunun önemine binaen daha fazla dayanamayacağım.

Sevgili meslek büyüğüm Oral Çalışlar size söylüyorum ancak sorumun muhatapları epeyce fazla. Hadi daha açık yazayım asıl Diyarbakır/bölge halkı deyince hem aklına Sur’dan başka yer gelmeyen hem de bilmeyenlere sözüm.

Şimdi söyleyin bakalım Diyarbakır niçin ve neden tedirginmiş?

Devlette mi yoksa PKK/BDP’de mi oyun çokmuş?

AKP’ye mi güvenilmezmiş yoksa PKK ve BDP’ye mi?

Bölgeye çok sık gidip gelen birisi olarak bilmeniz gereken bir husus var o da şu, halk ‘devlet-iktidar’ gibi kavramları çok bilinçli bir şekilde kullanıyorlar.

Özellikle Kürt Sorunuyla ilgili olarak konuştuklarında resmi ideoloji, statükoya ilişkin eleştirileri tespitleri varsa ‘devlet’ yok eğer siyasi iradeden bahsediyorlarsa ‘iktidar’ kavramını kullanırlar ve bu iki kavramı da birbirine karıştırmama hususunda oldukça duyarlılar.

Elbette eskilerin hala geçerliliğini koruyan, devlet bürokratlarının entrikalarını, manipülasyonlarını anlatmak için kullandıkları ‘devlette oyun çoktur’ deyiminin aksini söyleyecek değilim.

Sanırım buraya kadar tamam.

Şimdi.

Ben de Diyarbakır’da bir tedirginliğin var olduğunu dile getirdim. Ama bu tedirginliğin ‘devlette oyun çoktur’dan ziyade ‘PKK’da oyun çoktur’ olduğunu zira  ‘PKK/BDP’nin içerisindeki bazı kişilerin sürecin bir şekilde sabote edebileceği’ korkusundan kaynaklandığını yazmıştım.

Bölge halkı ‘Provokasyon derken illa silah, bombalama olarak algılamayın. Onun yaratacağı etki gücünde sürecin baltalanabileceği’ni dile getiriyorlardı.

Demek ki endişelerinde ve tedirginliklerinde haklıymışlar.

Bir karakolu bombalasalar, bir hastaneye molotof atsalar, sivilleri katletseler ancak bu kadar etki yaratabilirdi.

BDP’nin Öcalan’la görüşme notlarını basına sızdırması ‘kasıtlı olarak bir işi bozmaya, yakıp yıkmaya, baltalamaya çalışmak’ değil de nedir?

BDP’nin Öcalan’la görüşme notlarını basına sızdırması çözüm sürecindeki siyasi iradeyi ya da devleti kışkırtmaya yönelik olarak tasarlanmış planlanmış bir provokasyon değil de nedir?

30 yıllık sorunun çözümünde büyük bir kararlılık gösteren iktidara toplumun büyük çoğunluğunun destek verdiği bir süreçte ‘ellerindeki belge/bilgilerde toplumu kendi istedikleri yönde olumlu/olumsuz yönde etkilemek maksadıyla ekleme çıkarma yaparak bilgileri değiştirmek’ manipüle etmek değil de nedir?

Bakmayın siz BDP’li Pervin Buldan’ın dalga geçer gibi ‘süreç şeffaf işliyor’ demesine o notlarda provokasyon, sabotaj, manipülasyon ne ararsanız var.

BDP’nin Milliyet gazetesine verdiği ve bilgisayarda ‘resmi tutanak süsü’ verilen notlara bakıp üzerinden bir Öcalan değerlendirmesi dahi yapmak aynı zırvalığa ortak olmaktır.

AK Parti’ye iktidarı altın tepsi içerisinde sunmuş!

Darbeyi önlemiş!

MİT krizini yönetmiş!

Hakan Fidan’a sahip çıkılmasını istiyormuş!

Anayasada vatandaşlık tanımının ‘şöyle şöyle’ yazılmasını istiyormuş!

Tayyip Bey’in BAŞKANLIK SİSTEMİNİ destekliyormuş!

Vay be! İnsanın sen neymişsin be Öcalan diyesi geliyor!

Yoksa deyip ‘elli bin kişiyle halk savaşı yaparlarmış bugüne kadar yaşadıklarımız devede kulak kalır’mış!

14 yıl boyunca kimselerle görüşemeyince, Ahmet Altan’ın kulakları çınlasın Mandela’sı Öcalan karşısındakilere kah efelenmiş, asmış, kesmiş kah ‘kendisinden hatıralar’ vermiş.

Kimse bunun büyük bir gazetecilik başarısı olduğunu filan söylemesin.

Eğer bu bir gazetecilik başarısıyla ben de hiç kusura bakmayın ama ‘sizin gazetecilik başarınız yerin dibine batsın’ diyorum.

Ben yine de feraseti oldukça iyi olan bölge halkına kulak vermeyi yeğliyorum...

Bakın bölge halkı Öcalan’ın serbest bırakılmasını istiyor ancak onlar niyeti başka ‘devlet çıkartsın Öcalan’ı. Asıl devlet onu orada tutarak yüceltiyor efsaneleştiriyor. İki gün halk içerisinde dolaşsın ne kadar boş, ne kadar zırvalayan birisi olduğu anlaşılır. Bu halk onu taşla sopayla kovar. Daha15 bin infazın hesabını verecek.

Aslında bölge halkı her şeyin farkında...

Selahattin Demirtaş partisine hakimse ve gerçekten ‘baldıran zehiri içen bir başbakana sabotaj yapılmaz’ diyorsa sorumluları bulup ortaya çıkartmalıdır.

Ne olduğu belli olmayan notları ‘tutanak’ gibi sunmak aynı provokasyona ortak olmaktan başka bir şey değildir.