Dün, Suriye Devrimi’nin ikinci baþlangýç yýldönümüydü.
El Cezire’de gördükleri Tunus ve Mýsýr devrim manzaralarýndan etkilenerek duvarlara “Doktor (Beþþar Esed) sýra sana geliyor” gibi yazýlar yazan bir grup çocuðun muhaberat merkezinde korkunç iþkencelerden geçirilmesi üzerine, Der’a ahalisi, gazap günü ilan ettiði 15 Mart 2011’de Baas rejimine karþý kýyama kalkmýþtý. Silahsýz bir kýyamdý bu. Ne var ki Esed’in silahþorlarý hemen silahlarýna davranýp, Der’a ahalisinin tekbir ve kelime-i tevhid eþliðindeki hürriyet ve adalet sloganlarýný kan deryasýnda boðmaya çalýþtý. Kan deryasý büyüdükçe ayaklanma da büyüdü ve Suriye’nin dört bir yanýna sýçradý. Süreci hepimiz biliyoruz. Gelinen noktayý da. Rejim tarafýndan yerle bir edilmiþ þehirler ve kasabalar, öldürülmüþ 70 bin insan, 200 bin tutuklu, 300 bin kayýp ve 4 milyon mülteci. “Esed iki yýldýr emperyalizme karþý aslanlar gibi direniyor” edebiyatý yapanlarýn sözünü ettikleri iftihar tablosu bu iþte..
***
Bu tablonun oluþmasýnda devrimcilerin suçu mu? Yok.
Esed’den beklenen ve istenen tek þey, 2001’de verdiði sözleri tutmasýydý. Muhaberat zulmüne son verilmesi, ifade hürriyetinin tanýnmasý, çok partili demokratik düzene geçilmesi... Olmadý bunlar. 10 sene geçti, Esed bunlarýn yanýndan bile geçmedi. Üstelik, milletin canýna tak edip sokaklara dökülmesi üzerine de aklýný baþýna alýp acil reforma yönelmedi, tam tersine “Reform öyle basit þey deðil, bugünden yarýna olmaz, takvim de veremem” diyerek ateþin üstüne körükle gitti. Gitti mi? Gitti. “Eþþa’ab yurîd ýslah’an-nizâm” (Halk düzenin ýslah edilmesini istiyor” diye haykýran kalabalýklarý zorla “Eþþa’ab yurîd ýskat’an-nizâm” (Halk düzenin yýkýlmasýný istiyor” diye haykýrmaya sevk etti mi? Etti. Budur.
Emperyalizme karþý direniþ masalýna dönelim. Ne diyordu masalcýlar? “Esed’i devirerek direniþ eksenini kýrmak isteyen ABD, muhalifleri kullanýyor.” Gelin görün ki, aðzýný açan ABD yetkilisi muhaliflerin önde gidenlerinin Ýslamcýlýðýndan dem vurup “Bunlardan endiþeliyiz” deyip durdu yol boyunca. ABD Dýþiþleri Bakaný Kerry son noktayý koydu geçen gün: “Muhalifler Esed’le masaya otursun, Esed’li bir çözüm sürecine girilsin.” Masalcýlarýn anlatýp durduðu ABD/NATO bombardýmaný gerçekleþmedi, devrimcilere silah vermeye bile yanaþmadý bunlar, þimdi de “Esed’le anlaþýn” diyorlar. Ve masalcýlar utanmadan masal anlatmaya devam ediyorlar. Allah ýslah etsin.
Suriye Devrimi’nin ikinci baþlangýç yýldönümü münasebetiyle bir kere daha aziz þehitlerimizi selamlýyor, ölülerimize rahmet ve yaralýlarýmýza þifa diliyor, devrime baðlýlýðýmý bildiriyorum.
Masalcýlarýn uyuttuðu zavallýlara iyi uykular. Uyanýk olanlara sesleniyorum: 15-22 Mart’ý Suriye Devrimi ile dayanýþma haftasý ilan eden gönüllü teþekküllerin çaðrýlarýna kulak verelim ve Suriye Devrimi ile dayanýþma eylemlerine elimizden geldiðince iþtirak edelim. Mümkün olduðunca büyük kalabalýklar oluþturalým ki Esed, “Türkiye halký bizimle beraber” deme cüretini gösteremesin artýk. Ona cesaret veren, biraz da bizim sessizliðimiz.
Altan Tan ne diyor?
BDP milletvkili Altan Tan -ki kendisiyle yýllardýr tanýþýr ve birbirimizi severiz- Diyarbakýr ve Bingöl çevresinden çok sayýda gencin, bilhassa Zazaca konuþan gençlerin, dini inançlarý istismar edilerek yahut kendilerine maddi imkanlar sunularak devþirildiði ve Suriye’de maceraya sürüklendiði yolunda duyumlar aldýklarýný ve bu konuda hükümetten açýklama beklediklerini söylemiþ. Tam 28 Þubat aðzý. Yýllarýn Ýslamcýsý Altan Tan’a yakýþýyor mu imdat diyen kardeþlerinin yardýmýna koþan mücahit hemþehrileri hakkýnda böyle konuþmak?