Devrimci şiddet liselilere, MHP’lilere, LGBT’lilere mi kaldı?

Hep aynı bayat gerekçe. Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçildiği 1994’ten beridir “şeriat geldi geliyor-laiklik elden gidiyor”, “mini eteklilerin bacaklarına kezzap atacaklar”, “tiyatroları kapatacak, içkiyi yasaklayacaklar...” deyip duruyorlar.

Türkiye sıkıldı bu saçmalıklardan ama onlar sıkılmadı tutmadığı aşikar olan kabusa oynamaktan.

Son “toplumsal muhalefet mühendisliği” nde bir tane yenilik var sadece.

Küresel sistemin ve Türkiye’deki uzantılarının var gücüyle desteklediği Gezi kalkışması 2012’de sonuçsuz kalınca;

30 yılda sinsice semirtilen Gülen devlet yapılanması kendisine verilen işi kaç denemeden sonra bile kotaramayınca;

Siyasi yelpazenin iki ucundaki partilerin bile yan yana getirildiği “Erdoğan karşıtı fantezi blok” dört seçim sandığından da çıkamayınca;  

Hendek terörü ve devrimci halk savaşı talimatıyla birlikte yeni silahlar ve medya-akademi desteği de verilen PKK, tarihinin en ağır yenilgisini alıp halktan destek alamayınca...

...Görünen o ki ihale 14-18 yaş arasındaki liselilere kaldı. Bir de, kendi cinsiyle ilişki yaşadığını ve mahrem alan tecrübelerini ısrarla ilan eden eşcinsellere. Meral Akşener’in başını çektiği ve Türkiye karşıtlarını sevince boğan MHP’deki hareketliliği de ekleyebiliriz buraya.

Yalnız, bu tür toplumsal muhalefet mühendislikleri hep aynı siyaset ve medya çevrelerince denendiğinden, tutmuyor. Her tür tekinsizlik hemen kendini ele veriyor.

Gerçi bu kez sahada değiller. Olur ya, tatlı canlarına zarar gelir diye bu kez maşa kullanıyor, klimalı ortamlarda medyadan-sosyal medyadan yaygara kopartmakla yetiniyorlar.

Gezi’deki gibi Taksim işgal edilir, kaldırım taşları sökülüp polislere atılır ve ortalık istendiği gibi savaş alanına dönerse onlar da yakılıp ters çevrilmiş polis otolarının, belediye otobüslerinin önünde zafer işaretli fotoğraflar çektirmek için lütfederler tabii.

Amaç ne? Erdoğan’ın şahsında Türkiye’yi pıstırmak. Zorunlu sistem değişikliğinin ve yeni anayasanın önünü kesmek. Terörün bitirilmesini, ekonominin büyümesini engelleyerek 2023 hedeflerini düşürmek.

Nasıl yapacaklar bunu? Türkiye’yi oyalayarak. PKK şehirlere indiğinde bile teröristle vatandaşı ayırt etmeyi başaran ve teröristi imha, vatandaşı ihya için var gücüyle çabalayan Türkiye’nin önüne bir kez daha mayınlı arazi bırakarak.  

-Erke dönergeci hülyası gibi- önce toplumsal muhalefet üretecek, sonra o toplumsal muhalefetten “devrimci şiddet” çıkaracaklar.

Kara okul formalarını, arkaik ve komik Andımız’ı, öğrencilerin subaylara selam çaktığı milli güvenlik dersini kaldırmak gericilik çünkü. Kürtçenin ve Aleviliğin müfredata girmesi, ayrımcı ifadelerin kitaplardan çıkarılması, “benim öğretmenim ne giyeceğini bilir” itimadı da, otoriterlik.

O yüzden, beşinci sınıf solcu+Kemalist ağzıyla yazılmış “karanlıkları laik ışıklara boğacağız” cümleleri ilericilik oluyor.  

Keza “özgürce içtikten sonra dilediğince taşkınlık yapmak ve adabı muaşeret kurallarından, ayıptan ve edepten azade tutulmak” bir hak. Merak eden varmış gibi “cinsel tercihini ilan etmek ve yetinmeyip herkesi, değiştirdiği vücuduna bakmaya zorlamak” da öyle.

Milletvekili olamayınca parti genel başkanı olmaya çalışmak, kişisel ikbali kesintiye uğrayınca parti bölmek de saygın bir siyasi anlayış tabi.

Bunu da beceremediler!

Önceki gün CHP Beykoz teşkilatı Kılıçdaroğlu’nun da katıldığı bir iftar programı düzenlemiş. CHP’liler de toplanıp gelmiş. Âlâ. Ezan saati de olmuş lakin bir bardak su dahi gelmemiş masalara. Meğer iftarlıklar yetmemiş! Alanı terk eden ablalardan biri hayal kırıklığı ve bıkkınlıkla şöyle diyordu kameralara: Bunu da beceremediler!