
Suriye yakın tarihindeki en önemli dönüm noktalarından biri olan 8 Aralık 2024 devriminin üzerinden tam bir yıl geçti. Bu süre, yalnızca otoriter bir siyasal düzenin sona erişi olarak değil, aynı zamanda çok katmanlı bir toplumsal dönüşümün başlangıcı olarak da değerlendirilmelidir.
Siyasal rejimin çöküşü, beraberinde ülkenin sosyopolitik dokusunun yeniden inşası için benzersiz bir fırsat yaratmış; özellikle etnik ve mezhepsel ayrışmaların aşılması yönünde önemli adımların atılmasını mümkün kılmıştır. Bu çerçevede, Suriye'nin bugün geldiği nokta, çatışmalarla örülü bir geçmişin ardından sürdürülebilir bir barış düzeninin nasıl tasarlanabileceğine dair umut verici bir örnek sunmaktadır.
KİMLİK, DEMOKRASİ VE BARIŞIN İNŞASI
Geçtiğimiz yıl içerisinde başlatılan anayasa yapım süreci, kapsayıcı ve çoğulcu bir siyasal düzen hedefinin en somut tezahürü olmuştur. Farklı toplumsal kesimlerin temsil edildiği kurucu meclis, yalnızca hukuki bir metin ortaya koymanın ötesine geçip; yeni Suriye kimliğinin normatif temellerini tartışmaya açmıştır. Bu süreçte benimsenen çoğulcu yöntem, demokratik meşruiyetin tabandan inşa edilmesi açısından kritik öneme sahiptir. Halk danışma konseyleri, yerel forumlar ve çevrimiçi katılım platformları aracılığıyla milyonlarca Suriyelinin yeni anayasa sürecine katkıda bulunabilmesi, ülkenin siyasal kültüründe kayda değer bir dönüşümün habercisidir.
Etnik ve mezhepsel bariyerlerin aşılması yönünde ortaya konan çabaların başarısı ise büyük ölçüde yerel yönetimler düzeyindeki reformlara dayanmıştır. Yeni dönemde benimsenen ulus kimliğinin yeniden inşası çalışmaları ve merkeziyetçi model, farklı toplulukların yönetime doğrudan katılımını teşvik etmiş; tarihsel olarak çatışmanın kaynağı olan kimlik temelli gerilimlerin siyasal rekabetin merkezinden uzaklaşmasına yardımcı olmuştur. Bu bağlamda, yerelden delege edilen Kürt, Arap, Türkmen, Süryani, Dürzi ve diğer topluluklara ait temsilcilerin ortak karar mekanizmalarında etkin biçimde yer almaları, ülkenin geleceğine yönelik iyimserliğin en güçlü göstergelerinden biri olarak değerlendirilebilir.
SURİYE'NİN DÖNÜŞEN SİYASAL KÜLTÜRÜ
Ekonomik iyileşme sürecinde uluslararası toplumun desteği de bu bir yıllık dönüşümün başarısına katkı sağlamıştır. Yeniden inşa programlarının önemli bir bölümü, toplumsal uyumu ve etnik kökenlerin farklılıklarından doğan zenginliği öne çıkarmayı merkeze alan politikalarla entegre bir biçimde yürütülmektedir.
Özellikle genç nüfusun ekonomik hayata yeniden katılımını teşvik eden girişimler, savaşın uzun yıllar boyunca yarattığı toplumsal kırılganlıkları azaltma potansiyeli taşımaktadır. Aynı şekilde, kadınların siyasal ve ekonomik süreçlere dahil edilmesini önceleyen politikalar, Suriye'nin demokrasiye geçişinin yalnızca kurumsal değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşüm olduğunu göstermektedir.
SURİYE'NİN ETNİK VE MEZHEPSEL AYRIŞMAYI AŞMA MÜCADELESİ
Bugün gelinen noktada, Suriye'nin karşı karşıya olduğu zorluklar elbette ki önemini korumaktadır. Devlet kapasitesinin güçlendirilmesi, güvenlik reformu, bölgesel yapıların dış etkilere duyarlılığı, geçiş dönemi adaleti ve sığınmacıların geri dönüşü gibi alanlarda çözüm bekleyen pek çok mesele mevcuttur. Ancak bu sorunları aşmaya yönelik kolektif irade, ülkenin geleceğine dair umut verici bir perspektif sunmaktadır. Devrimin birinci yılında gözlemlenen toplumsal dayanışma, siyasal katılım ve kurumsal yenilenme süreçleri, Suriye'nin sadece eski rejimin yıkıntılarından değil, aynı zamanda uzun yıllar süren çatışmanın travmalarından da çıkarak daha kapsayıcı bir gelecek inşa etme yolunda olduğunu göstermektedir.
Bu nedenle 8 Aralık 2025, yalnızca bir yıl dönümü değildir; aynı zamanda Suriye halkının ortak geleceğini şekillendirme kararlılığının sembolü hâline gelmiştir. Önümüzdeki yıllarda bu kararlılığın kurumsallaşması, SDG'nin entegrasyona dayalı bir modele evet demesi, Suriye'nin bölgesel barış, istikrar ve işbirliği için örnek bir demokrasiye dönüşme potansiyelini güçlendirmektedir. Böylece devrimin birinci yılı, hem geçmişin zorluklarını hem de geleceğin umutlarını aynı anda barındıran tarihsel bir eşik olarak değerlendirilebilir.