Meksikalý ünlü ressam Diego Rivera’nýn çalýþmalarýndan etkilenen Fransýz sanatçýlar, Lyon’a gelerek þehrin duvarlarýný resimlerle süsledi. Lyon belki Fransa’nýn önde gelen kentlerinden deðil ama hazineleriyle ziyareti hakediyor.
Lyon bir zamanlar karanlýk, solgun ve üzgün bir kentti. Fourviere Mahallesi’nden geçen otoban nedeniyle gürültülü, çeperlerindeki fabrikalar yüzünden havasý kirli bir yer olarak yer etmiþti zihinlerde. Bir yandan da geleneksel mutfaða göre daha hafif ve sunumun ön planda olduðu “Nouvelle cousine” akýmýnýn öncülerinden, ünlü þef Paul Bocuse’un memleketiydi. Bocuse’un doðum yeri olmasý Lyon’u özel kýlmaya yetmiyordu ancak 1989-1995 yýllarý arasýnda belediye baþkanlýðý yapan Michel Noir, Lyon’u sadece kentliler için deðil ziyaretçiler için de cazip bir yer haline getirmeye kararlýydý. Ýþe Lyon’un meydanlarýyla tarihi binalarýný temizletip restore ettirmekle baþladý. Bunun yeterli olmayacaðýnýn farkýndaydý Noir. Lyon’a biraz daha renk gerekiyordu. Ýþte burada CiteCreation duvar sanatçýlarý devreye girdi.
Meksika’nýn altýn çocuðu Diego Rivera, 1922-1953 yýllarý arasýnda sadece vataný Meksika’da deðil ABD’de yaptýðý dev duvar resimleriyle de bütün dünyada ünlenmiþti. Politik mesajlarýný aktardýðý, herbiri öykü anlatan duvar resimleriyle genç Fransýz ressamlarý da etkilemiþti Rivera. 1920’lerde bir grup güzel sanatlar öðrencisi Diego Rivera ile çalýþmak üzere Meksika’ya gitti. Öðrenciler döndüklerinde Rivera’nýn sanatýný Fransýzlara da tanýtacaklardý. 1978’de Lyon’un banliyölerinden Oullins’de, eski bir okul binasýnda CiteCreation’u kuranlar arasýnda yüzyýlýn baþýnda eðitim için Meksika’ya giden sanatçýlar da vardý. Bu sanatçýlar, Diego Rivera’ya olan saygýlarýný, Rivera’nýn 50’nci ölüm yýldönümü nedeniyle Lyon’da yarattýklarý Diego Rivera Meydaný projesiyle göstereceklerdi.
AMAÇ TARÝHÝ ANIMSATMAK
Kurulduklarý günden beri sadece Fransa’da deðil, Kanada, Çin (Þanghay’da bir süpermarketin duvarlarýna Fransýz görüntülerini resmettikleri proje dünyanýn en büyük duvar resmi olarak biliniyor), Ýsrail, Ýspanya, Yunanistan, Rusya gibi ülkelerde de çeþitli projeler üstlenen CiteCreation ekibi, en çarpýcý eserleri elbette Lyon halký için yarattý. Bu tasarýmlarýn asýl amacý dekorasyondan çok kent insanýnýn tarihini anýmsamasý ve kimliðinin farkýna varmasýydý. Lyon’daki duvar resimlerinin en önemlilerinden biri, bir tür açýkhava müzesi olarak kabul edilen Musee Urbain Tony Garnier’di. Dargelirliler için binalar inþa edilen Etats-Unis mahallesindeki bir binanýn dýþý çok büyük 30 duvar resmiyle renklendirildi. Bu proje, bölgenin çehresini tamamen deðiþtirdi ve dünyanýn her tarafýndan ziyaretçi çekti.
Lyon’daki duvar resimlerinin en ünlüsü ise kent merkezinde yürürken hemen dikkatinizi çekiyor. La Fresque des Lyonnais adýyla bilinen bu eserde Lyon’da doðmuþ 30 ünlü kiþiye yer verilmiþ. Roma kralý Claudius; sinemanýn öncüleri olan Lumiere kardeþler; dünyaca ünlü pilot/yazar Antoine de Saint-Exupery ve daha nice önemli isim dairelerinin balkonundan Saone Nehri’ni izler durur. Binanýn giriþine kenti ünlendiren þef Paul Bocuse’un restoraný resmedilmiþ. Restoranda oturan kiþi ise ünlü polisiye yazarý Frederic Dard’dan baþkasý deðil.
KUKLA MÜZESÝ MÝ MÝNYATÜR MÜZESÝ MÝ?
LYON’DA Roma medeniyetinden ipek ve tekstile pek çok özel ürünün sergilendiði onlarca müze var. Her birinin meraklýsý ayrý elbet. Lumiere Müzesi sinemaseverleri mutlu ederken Henri Malartre Araba Müzesi’ni gezenler sadece sergilenen antika arabalara deðil müzeye evsahipliði yapan 15’inci yüzyýldan kalma þatoya da hayran kalacak. Yazýda bahsettiðim gibi duvar resimleriyle açýk hava müzeleri de yaratmýþ Lyonlular. Yani sanat için kapalý mekanlara mahkum deðilsiniz. Herbiri kendi çapýnda özel olsa da diðerlerinden ayrýlan iki müzeden bahsetmemek olmaz. Biri Lyon’un eski kent merkezinde, 16’ýncý yüzyýlda yasama meclisi olarak inþa edilen binada yüzün üzerinde minyatür film setinin sergilendiði Minyatür ve Sinema Müzesi. Minyatür ustasý Dan Ohlmann’ýn herbiri gerçeðinin 1:12 ölçeðinde hazýrlanmýþ film setlerini görmek insanýn içindeki çocuðu harekete geçiriyor. Fransa’da kukla tiyatrosuna adanmýþ tek müze olan Musee des Marionnettes du Monde’da sadece Fransa’dan deðil Asya, Afrika ve Güney Amerika’dan da kuklalar var. Lyon’da birkaç gün kalacaksanýz ve birden fazla müze gezmek istiyorsanýz Lyon Card almakta fayda var. Günlüðü 19 euro (2 günlük 28, 3 günlük 37 euro) olan bu kartla sadece kentteki müzeleri ücretsiz gezmekle kalmýyor, bir ücret ödemeden kentteki toplu taþýma araçlarýný kullanabiliyor, tekne turuna katýlabiliyor, bir kukla gösterisi izleyebiliyor ve ipek atölyelerini ziyaret edebiliyorsunuz.
FRANSIZ MUTFAÐININ KALBÝ
BU yazýyý aslýnda Lyon’da 25 yýldýr düzenlenen, dünyanýn önemli aþçýlýk yarýþmalarýndan Bocuse d’Or üzerinden yazmak niyetindeydim. Bu yýl aralarýnda ABD, Avustralya, Guatemala, Çin, Ýzlanda ve Brezilya’nýn da bulunduðu 24 ülkeden takýmlarýn katýldýðý yarýþmanýn finali birkaç hafta önce yapýlmýþ ve büyük ses getirmiþti ancak duvar resimlerinin hikayesi beni daha çok heyecanlandýrýnca gönülsüzce de olsa yarýþma haberini arka plana itmek durumunda kaldým. Yine de Lyon’a giden birinin uðramadan dönmemesi gereken Les Halles de Lyon’dan bahsetmeden geçmeyeceðim elbet çünkü yemeðe meraklý olun olmayýn, Lyon’un ünlü þefi Bocuse’un adýný alan Les Halles’e uðramadan kentten ayrýlmak olmaz. Kentin ünlü þeflerinin alýþveriþte ilk adresi olan bu gastronomi cennetinde altmýþ kadar mini dükkanda Fransa’nýn ünlü peynirleri, her tür et ürünü, meyve, sebze... Aklýnýza gelebilecek her tür yüksek kaliteli gýda maddesini bulabilirsiniz. Les Halles’de restoranlar da var elbet. Ýster istiridye barýnda taze istiridye yiyin, ister kafelerde sandviç veya günün yemeðiyle karnýnýzý doyurun. Kahve ve pasta? Elbette, alasý var! Zaten burada pastalar arasýndan seçim yapmak neredeyse imkansýz.
Gezmek acýktýracaktýr. Bütçeniz müsade ediyorsa, önceden yer ayýrttýysanýz 1965’ten beri üç Michelin yýldýzýný koruyan Paul Bocuse Restoran’da yemek yiyebilirsiniz ancak 150-250 euro arasý deðiþen mönüler hepimizin harcý deðil. Öyleyse “Le Bouchon Lyonnais” adýyla bilinen geleneksel Lyon lokantalarý tercih edilebilir. Bouchon’larýn en ünlüleri arasýnda Cafe des Federations, Meuniere, Chez Georges veya Au Jura sayýlabilir. Mönülerinde ördek pate, rosto, sosis gibi geleneksel yöre mutfaðýndan örnekler sunan bu restoranlar yeni moda yiyeceklere de yer verebiliyor.