Dijital medyaya uyum için toplum mühendisliği şart

ERCÜMENT BÜYÜKŞENER: ANDROİDLER Y KUŞAĞI İÇİN ARAÇ DEĞİL HAYAT DEMEK

Her kuşağın başına gelen sıradan bir durum mu bu yoksa kuşaklar arası fark ilk kez mi bu kadar arttı? 90 sonrası doğumluların hayatla kurduğu ilişkide farklı olan ne? Dijital medyanın yarattığı etki iletişim kuramcısı McLuhan’ın ‘araç mesajdır’ aforizmasını doğrulayacak cinsten mi? Gezi protestosuyla başlayan süreçte sosyal medyada üretilen şiddet bize neyi gösteriyor/göstermeli? Dijital çağın çocuklarını suistimale açık bir alemde yalnız bırakmanın hasarını gidermek mümkün mü? Devlet dijital topluma ne kadar hazır? Sektörün öncülerinden, Bilgi Ü. ve Kadir Has Ü.de sosyal medya ve dijital danışmanlık dersi veren Ercüment Büyükşener ile konuştuk.

Büyükşener: Gençlerin yüzde 90’ı sosyal ağlara kayıtlı ama yeni medyayı nasıl kullanacaklarını, dezenformasyonla nasıl başedeceklerini bilmiyorlar. Medya okur-yazarlığı dersinde yeni medyanın adı bile geçmiyor çünkü.

-İletişim araçlarıyla birlikte düşünme ve sosyalleşme biçimlerimiz de değişti. Bunun bir sonucu olarak sanırım ilk kez bu kadar keskin bir fark yaşanıyor kuşaklar arasında. Durum size nasıl görünüyor?

Nesil farkından ziyade dijitalin nasıl kullanıldığıyla alakalı bir durum var. Yoksa yöneticiler de bir şekilde meraklılar ve dijital kullanıyorlar. O yüzden ‘dijital yerliler’ ve ‘dijital göçmenler’ diye bir ayrım yapmak gerekiyor. Dijital yerliler, bu işin içine doğan gençler. 90’lar sonrası, Y nesli. Dijital göçmenlerse içine doğmamış ama bu dünyayı anlamaya çalışanlar. Buna ben de dahilim, bilgisayarla erken yaşta tanışsam da hayatım bu alandaki evrimi takip etmekle geçiyor. 90 sonrası nesil doğar doğmaz akıllı telefonlarla tabletlerle tanıştı. Apple 14 senedir hayatımızı değiştiriyor.

Aradaki fark hayat ile araç farkı

-Android kuşağı Türkiye’nin kaderinde söz sahibi olacak yaşta artık. Başbakan’ın da dediği gibi 2002’de 7 yaşında olanlar bu yıl oy kullanacak. Ama Gezi olayları açığa çıkardı ki Türkiye’nin dijital göçmenleriyle dijital yerlileri arasında bir kopukluk var. Nasıl aşılır bu?

Buradaki hikaye şu: Dijital yerliler kullandıkları cihazları tamamen hayatlarına entegre etmiş durumdalar, onlarla yaşıyorlar. Göçmenlerse bunu faydalı birer araç olarak görüyorlar. Aradaki fark araçla hayat arasındaki fark. Bu bakış açıları cihazlara farklı anlamlar yüklüyor. Bu da anlaşamazlığı beraberinde getiriyor. Mesela okullarda okutulan medya okuryazarlığı dersi yeni medyayı kapsamıyor, konvansiyonel medyayla sınırlı. Hala konvansiyonel medyanın gücü konuşuluyor. Buna eminim ama dijital tarafta da çok büyük bir başka güç var. Bu gücü nasıl oluşturabilir nasıl dönüştürebiliriz noktasında ise bir çaba yok. Vatandaş önden gidiyor, devlet arkadan geliyor ve bu yüzden hareketleri algılamakta zorlanıyor.

Dijital iziniz her daim peşinizde

-Medya okuryazarlığının müfredata girişi de çok yenidir aslında. Halbuki özel TV’ler 90’ların başında başladı yayına ve yıllarca inanılmaz kontrolsüz kuralsız bir yayıncılık yapıldı. Bu şiddete de en fazla 90 sonrası kuşak maruz kaldı. Dijital medya için öneriniz nedir?

Gençlerin yüzde 90’ı sosyal ağlara kayıtlı. Türkiye’deki internet popülasyon rakamı 35 milyondur ve bunların 32 milyonu facebook’ta. Peki, bu gençler facebook’u hangi amaçla nasıl kullanıyorlar, geride bıraktıkları dijital izlerin ne kadar farkındalar, interneti bu bilinçle ve doğru kullanıyorlar mı sorularının cevabı yok şu anda.

-Dijital izden kastınız ne?

Yazılan yorumlar, yapılan konuşmalar, paylaşılan içerikler hepsi hayatta bıraktığımız fiziksel izler gibi dijital izler bırakıyor geride. Ve Google’da, Yandex’te arandığında sizin dijital özgeçmişinizi oluşturuyor. Ama interneti, sosyal ağları nasıl doğru kullanırım, dezenformasyonu nasıl ayırt ederim, bunlar okutulmuyor anlatılmıyor. O yüzden gençler twitter’a facebook’a girince karşısında bulduğu o koca dünyada kaybolma, bir şeyin peşinden sorgulamadan gitme riski taşıyor.

Anonimlik nefret üretiyor

-Bu devasa dünyayı tekinsiz kılan şeylerden biri de hakaret ve nefret söylemi sanki?

Anonimlik işin bir diğer boyutu. Yaş değil ama anonimlik nefret söylemini ortaya çıkarıyor. Burada bir toplumsal dönüşümden söz ediyoruz, dijital topluma geçiş için hazırlanmak gerekiyor.

-Devlet ne kadar hazır buna?

Bazı çalışmaları var Kalkınma Bakanlığı’nın “bilgi toplumu stratejisi” gibi ama henüz bilgi toplumu değiliz biz. Bilgiye doğru yaklaşmak, doğru aktarmak, doğru yorumlamak ve tekrar içeriğe dönüştürmek çok önemli. Bilginin neredeyse yüzde 90’ı şu an dijital dünyada, bir nehir gibi akıyor. Devlet bu akış içinde bir bilgi toplumu tanımı yapıyor ama evirilişine yardımcı olmuyor, toplum mühendisliği yapmıyor.

Sansür bu alemde en olmayacak şey

-Toplum mühendisliği kavramı çağrışımları itibariyle kulağa hiç hoş gelmiyor.

Ama bu toplum mühendisliği sansürü kapsamıyor. Bilakis sansür olmamalı, bilinçlenme olmalı. Bir gencin yanlış bir şeyi görmesinin engellemesinden değil yanlış şeyi gördüğünde onu tanımlayabilmesinden, muhakeme etmesinden ve müzakereye açıp kendi görüşünü aktarabilmesinden bahsediyorum. Eğer sansüre giderseniz dijital içerik yolunu yine bulur ve o gencin önüne yine gelir. Engelleyemezsiniz. Bir link kapatılır başka link açılır. İçerik engellemek yerine eğitim verir, toplum mühendisliğine yatırım yapar, bilgi toplumu stratejisini ve evrimini gerçekleştirebilirseniz toplum işte o zaman interneti ve sosyal ağları çok daha faydalı kullanabilir.

-Dijital toplum için başka ne lazım?

Medya okuryazarlığını yeni medyayla entegre etmek kadar önemli bir diğer konu Meclis’te halkı temsil eden 550 milletvekilinin bu dünyayı iyi tanıması. Devlet geleneklerinin dijital kültüre taşınması. Türkiye olarak dijital düşünme yeteneğini kazanmaya ihtiyacımız var. Bu gençler internette ne yapıyor, ne düşünüyor, ne paylaşıyor, neyi hayata geçiriyorlar, bunu bilmek için onlar gibi düşünmeye ihtiyacımız var. Dijital yerliler dijital tefekküre sahip ama dijital göçmenler değil. Yeni meslekler dijital medya uzmanlığı, dijital pazarlama, yeni medya, reklamcılık, web tasarımı. Yeni bir insan kaynakları süreci ortaya çıktı ama devletin bu konudaki politikası ne bilmiyoruz.

Devlet dijital kültür edinsin

-Devlet hafızasını dijitale aktardı. İşlem de yapılıyor artık ama sizin gözleminiz ne?

Önemli adımlar var ama e-imzayla birçok kamu kurumu uyumlu değil, veri tabanları birlikte çalışmıyor. Teknik olarak altyapıları birbirini görmeyen sistemler var. Mesela vergi dairesine verginizi normal süresinde internetten ödeyebiliyorsunuz ama bir gün geçince gidip vezneden ödemeniz gerekiyor. Dijital devlet olabilmek için devletin kültürü, zihniyeti, alt yapısı ve kamu çalışanının dijital kültüre kavuşmuş olması gerekiyor. 

-Dijitali etkin kullanan ya da yatkın bir nesil var ama kamu personeli olarak istihdam edilebilecek, eğitimli hazır bir nesil var mı ki?

Olanlar da hazırlananlar da var. İş-Kur şu an sosyal-medya uzmanlığı sertifika programı yapıyor, harçlık veriyor, gençlerin dönüşümünü sağlıyor. Daha yaygın ve etkin bir yapıya yani toplumsal evrim projesine dönüşmesi lazım bunun. Sadece gençler değil toplumun her kademesi internet kullanıyor. 50 yaşındaki garsonun da bu cihazı kullanabilecek niteliğe sahip olması gerekiyor.

Eski paradigmayla gençler anlaşılmaz

-Gezi olayları sırasında RedHack saldırıları oldu, bilgi sızdırıldı. Wikileaks ve başka pek çok örnek yaşandı dünyada da. Yeni çağın güvenlik sorunu bilginin güvenliği meselesi ama burada yine kuşak farkı var. Bilgi halen dijital göçmenlerde ama dijitale nefes alır gibi kolay ulaşanlar yerliler. İşbirliği nasıl olacak?

Çok doğru bir şey söylüyorsunuz. Gençler bilgiye kolayca erişiyorlar. Eskiden bilgi defterde, defter çantada ya da kasadaydı. Anahtarı da müdürdeydi. Kasayı açmak için çok uğraşırdınız ya da patlatmak vs için. Şimdi böyle bir güvenlik yapısı yok. Zemin değişiyor. Paradigma değişiyor. Bilgi güvenliği de bunlardan biri. Devlet eski paradigmalarla bu gençleri anlayamaz, yönetemez, mutlaka paradigmayı değiştirmeli ve zaman kaybetmeden uygulamaya geçmeli.

Dijitalde eğitimsiz kullanıcı ehliyetsiz sürücüye benzer

-Uzmanlar dijitalleştikçe insani özelliklerimizi yitirdiğimizi, zarar gördüğümüzü söylüyor. İkisinin uyumu mümkün mü?

İki tarafın da birbirine doğru adım atması gerek. Gençlerin de geçmişten gelen kültürü değerleri anlamaya ihtiyaçları var. İnternet asosyalleştirir, sosyal medya hastalıktır yaklaşımlarını gördüm ama önemli olan elinizdeki aracı nasıl kullandığınızdır. Bıçakla adam da öldürebilirsiniz sebze de doğrayabilirsiniz. Bu cihazların teknolojik tanımı var ama hayatın içinde araç olarak tanımı yok. Bilgisayarla ilk tanışan çocuk sadece oyun oynar oysa orada çok yararlı şeyler de yapabilirsiniz. Bunun için birilerinin yol göstermesi gerekir. Tam bu noktadayız işte. Akılla telefon kullananlar şu an eğleniyorlar kendilerini rahat ifade ediyorlar ama henüz içerik, ürün ya da marka üretecek durumda değiliz. Ehliyet olmadan araba kullanmak gibi bir şey.

Parmakarası terlikle milyon dolarlık marka yönetiyorlar

-Dijitale geçiş ve toplumunu devletini dönüştürmek konusunda Batılı ülkeler epey yol almış vaziyette değil mi?

Avrupa’da medya okuryazarlığı dersleri 1970’lerden beri okutuluyor ve o derslerde dijital medya da var. Gençleri kısıtlamak yerine bilgilendirmek gerektiğini düşünüyorlar. Twiter Facebook gibi sosyal ağlar zaten Avrupa veya ABD’deki girişimcilerce oluşturulup dünyaya yayılıyor. Facebook’un sahibi Zuckerberg parmak arası terlikle milyon dolarları yönetiyor. Altı yedi gencin projesi olan İnstagram ilk yılında bir milyar dolara Facebook’a satıldı. Zemin hızlı değişiyor. Platformlardan bağımsız olarak mecrayı anlayabilmek mühim. Mecra=Dijital. Dijital>Sosyal medya. Siber eko-sistem bu. Zamandan mekandan bağımsız bir alan. Türkiye buraya dikkat kesilmeli. Gençleri doğru konumlandırırsak büyük işlere imza atabiliriz.

Öğrencilerimle gece saat 01’e kadar facebook’ta ders yaptık

-Suiistimal alanları Gezi olayları dolayısıyla açığa çıkınca aileler de paniğe kapıldı. Çocuğunu kısıtlamak istemeyen ama zarar görmesini de istemeyen ailelere tavsiyeniz ne olur?

Dijitalin yaygınlaşmasıyla çocuklar annebabalarına öğretir oldu. Bilgi Üniversitesinde hocayım ve öğretim görevlilerine “lütfen kürsülerden inin, öğrencilerle aynı seviyedesiniz artık” diye çağrı yaptım. Kabullenmek kolay değil ama sansüre başvurmak en yanlışı. Dijital dünyanın her zaman bir arka kapısı vardır. Engellemek yerine anne-babaların bu konuda okuması öğrenmesi gerek. 50 kişilik bir sınıfım var, haftada üç ders yaparsam onları kaybederim. Newsweek basılı yayını durduracağını ilan ettiğinde sonraki dersim öteki haftaydı. Bekleyemezdim. Facebook’ta buluştuk, gece 1’e kadar üç saat boyu Newsweek’in dijitale geçişi üzerine ders yaptık.