Diktatör arıyorsanız, tarihinize bakacaksınız!

Kemal Bey kıvranıyor; Swoboda’dan yediği golü çıkarmaya çalışıyor ama olmuyor.

Olmaz da...

Üzerine bir bardak soğuk su içeceksin.

Sonra, “Nerde yanlış yaptık? İnsanlar niçin bizi solcu olarak görmüyor, niçin ülkeyi yöneteceğimize inanmıyor? Avrupalı türdeşlerimiz niçin bizi gördüğünde bıyık altından gülüyor?” diye soracaksın.

Bu sorulara bulacağın doğru cevaplar, siyasette bir üst basamağa tırmandıracaktır seni.

Kemal Bey’imiz önceki gün Giresun’daydı.

Halka hitap etti. “Siz nasıl ki 4 bin yıllık geleneğinize sahip çıkıyorsunuz, biz de cumhuriyetin değerlerine sahip çıkacağız ve Türk milleti ifadesinin anayasadan çıkarılmasına izin vermeyeceğiz” dedi.

Bunu diyebildi ama dili varıp da hiçbir anayasa taslağında “Türk milleti” ifadesiyle ilgili bir rezerv bulunmadığını söyleyemedi yahut söylemek istemedi.

Kemal Bey insanları provoke etmesin, “Türk milleti” lafzına bir şey olmayacak... Kimsenin bu ifadeden bir rahatsızlığı yok. Terör örgütü yöneticisi Murat Karayılan bile “Biz bundan rahatsız değiliz” dedi.

Daha ne?

Kemal Bey yanlış varsayımlar üzerinden mızıkçılık yapacağına, çıkıp dosdoğru “Biz oynamıyoruz. Seçim meydanlarında yeni bir anayasa istiyormuş gibi yapıyorduk ama aslında istemiyoruz. Kenan Paşa’nın cunta anayasasından gayet memnunuz” desin.

Bir de şu:  Giresun halkını “Aferin, 4 bin yıllık geleneğinize sahip çıkıyorsunuz” diye övüyor ama 4 bin yıllık gelenekle çatışan yahut çatışacak ne kadar hastalıklı durum varsa, “Cumhuriyet” adına sahipleniyor.

Bunu da “solculuk” sanıyor.

Swoboda’dan yediği golü çıkarmaya uğraşırken de açığa düşüyor tabii...

Biliyorsunuz, muarızı Erdoğan’a “katil” ve “diktatör” demiş, sosyalist refiki Swoboda’dan tarihi bir fırça yemişti.

Önceki gün hem Swoboda’ya, hem de “katil” ve “diktatör” ithamına karşı hakkını yargıda arayacağını söyleyen Erdoğan’a yüklendi.

Muarızına niçin diktatör dediğini gerekçelendirirken de şu akıllara seza açıklamayı yaptı: “Ben Silivri davalarının savcısıyım denen adama, dünyanın her tarafında diktatör denir. Yargı ayak bağı oluyor diyen adama ne denir? Diktatör denir. Özel yetkili mahkemelerini, kendi yargıç ve kendi savcılarını atayan adama, dünyanın her yerinde diktatör denir.”

Konu yargıda olduğu için yorum yapmayacağım.

Seçimle gelmiş, seçimle gidecek birine “diktatör” diyeceksek; seçimle gitmeyi kabullenmeyenleri nasıl adlandıracağız?

Kemal Bey “diktatör” arıyorsa, CHP tarihine doğru şöyle derinlemesine bir yolculuk yapsın.

Bakalım karşısına ne çıkacak?

İstiklal Mahkemeleri’ni nereye koyacak mesela? Kimin “özel mahkemeleriydi” bunlar? Ebedi Şef ve Milli Şef hangi yargılamaların savcısıydı?

İsmet Paşa mamulü “Takrir-i Sükûn Kanunu”nu nasıl tevil edecek?

Müntehib-i sani demokrasini (!) nasıl açıklayacak?

Kapalı devre “sen beni seç, ben seni seçeyim” durumlarına itiraz etmeyen Kemal Bey, seçimle hâkim ve savcı atama usulüne “diktatörlük” diyor.

Ne yani, seçim mekanizması devreden çıkarılsın da, Mehmet Moğoltay gibilere gün mü doğsun?

Ne demişti sabık Adalet Bakanı? “Adalet kadrolarına dört bin eleman atadık. Bunları MHP’lilerden mi seçecektik? Elbette kendi adamlarımızdan seçtik...”

Buyursun buradan yaksın!