Diktatörlerin laiklik sevdası

Arap Baharı’nı kışa  çeviren  müdahalelerin  fikri alt yapısı, dikta yönetimler  tarafından laikliğin  istismarı  şeklinde  tezahür etmiştir.

22 Arap  devletinin  hiçbirinde resmen ve alenen  laiklik talebi yoktur. Hattaİslam’la mücadele edenler dahil 22 Arap  ülkesinin  tüm anayasalarında  İslam esas alınmaktadır.

Bütün icraatlarını  laik kesime dayandıran darbeci Sisi’nin yaptırdığı anayasada  bileİslam yasama kaynağı olarak yer alır.

***

Şimdi  nereden çıktı bu mesele diyenleriniz olabilir.

Aslında şu anda devam etmekte olan Körfez Krizi’nin en belirgin özelliği de baskıcı tarafın  adını zikretmese de  laik kesimle işbirliğidir.

Terörle  alakası  olmayan  şahsiyetlerin,  cemaat  ve  kuruluşların  terörist  ilan edilmesine  en  büyük  desteği  yine  laik kesim vermektedir.

Arap toplumlarının  laiklik  kelimesine  bile  alerjisi olduğu için  Müslümanları  sindirmek  isteyen  baskıcı  yönetimler  değişik  deyimlerin  arkasına  sığınmaktadır.

***

Mesela  Körfez  Krizi’nin  önemli  aktörlerinden  biri olan Birleşik Arap Emirlikleri’nde  bu istek   modernlik talebi olarak  tezahür etmektedir.

Modernlikten  maksat  sahih İslami düşünceyi kenara  itmektir.

İhvan nefretiyle  darbeye destek veren Ezher  uleması  şimdilerde  Sisi’nin  modern  İslam tezine karşı direnmektedir!

Çünkü baskıcı yönetimlerin  sahih İslami düşünce ile ayakta durmaları  mümkün değildir.

Sahih İslami düşüncediktaya ve zulme asla boyun eğmez.

Körfez Krizi’nin hedeflerinden  biri de  bu sahih İslami düşünceyi mahkum ederek baskıcı yönetimlerin devamını sağlamaktır.

***

Müslüman toplumlardaki  laik düşünce ve  hareketlerin  hiçbiri  yerli ve milli değildir. Arap ülkelerindeki laik düşünce ve hareketler de milli ve yerli değildir.  Hemen hepsinin doğrudan ya da dolaylı olarak batıdaki İslam karşıtı çevrelerle ilişkisi vardır.

Müslüman toplumlarbu yüzden laikliğe karşı mesafelidir.

Batılı çevreler, sahih İslam’ı baskı altına  alan dikta rejimlere, laik kesim  aracılığıyla destek  vermektedir.

Arap ülkelerindeki laik kesimde demokrasi ve insan haklarıyla  değil, İslam düşmanlığı dürtüsüyle hareket etmektedir!

Oysa demokrasi ve insan haklarını savunan herkesin ve kesimin Katar’a dayatılan 13 maddeye şiddetle karşı çıkması gerekirdi.

Hani nerede demokrasi havarileri?!

***

Şu anda Körfez Krizi’nin ambargocu  tarafı, kendi iktidarlarını garantiye almak amacıyla  İslami şahsiyet  kurum ve cemaatleri  terörist ilan etmişler ve özgür basına alenen cephe almışlardır.

Bu tutumlarıyla,İslam karşıtı laik kesimin emellerine hizmet etmektedirler!

Hülasa,  Katar’a dayatılan insan hak ve özgülüklerine ve de demokrasiye aykırı şartlar,  sahih  İslam inancına karşı yürütülen operasyonun bir parçasıdır!

Eğer Türkiye direnmeseydi bu operasyon başarıyla sonuçlanacaktı!

Türkiye’deki yönetimin politikası isabetlidir, önemlidir ve hayatidir.