Dil öðrenmek baþlý baþýna ayrý bir nörobilim araþtýrma konusu. Hâlâ bilinmeyen birçok yönü var. Dil öðrenmek bir yetenek mi? Bir sistemi var mý? Yýllarca çaba gösterip hâlâ daha o dili konuþamayan insanlar nerede hata yapýyorlar? Bu sorulara bir yanýt bulunursa birçok kiþinin hayatý deðiþecek. Ne alakasý var demeyin. Çocuklar iyi bir Ýngilizce eðitim alsýnlar diye aileler güçleri yettiðince, evlatlarýný iyi olduðuna inanýlan okullara göndermiyor mu? Çünkü þu an için dünya dili Ýngilizce. Yaptýðýnýz iþlerin dünyada kabul edilmesini istiyorsanýz Ýngilizce’ye çok iyi hâkim olmalýsýnýz. Ýnanýn Türkiye’de dünya çapýnda kabul görecek iþler yapan binlerce insan var. Ama çoðu bu dil bariyeri yüzünden tanýnmýyor. Mesela Almanlar çok iyi Ýngilizce bilirken bizde bu oran neden düþük hiç düþündünüz mü? Çünkü dilin gramer yapýsý Türkçe ve Ýngilizce’de çok farklý. Halbuki Almanca ve Ýngilizce’nin gramer yapýlarý çok benzer. Bu nedenle ana dili Almanca olan birisi Ýngilizce’yi çok kolay öðrenebilirken, biz Türkler epey zorlanýyoruz. Tabi ki eðer çocuk deðilseniz. Çocuklarda durum daha farklý. Eðer iyi bir eðitim görürlerse fazla çaba göstermeden dile hâkim olabiliyorlar. Çünkü onlarýn öðrenme mekanizmalarý bizden farklý. Birazdan bu konuyu detaylandýracaðým. Ancak çok önemli bir gerçek var ki dil yaþayarak öðrenilir.
Baþka bir dilde çok iyi okuyup yazmayý öðrenebilirsiniz ama konuþabilmeniz için o dili yaþamanýz gerekir. Birbirine çok karýþtýrýlan bir durum var. Bilungualizm. Yani iki dile de ana dili gibi hâkim olabilmek anlamýna geliyor. Ana dilden baþka bir dili çok iyi konuþabilmek bilingual olmak anlamýna gelmiyor. Her iki dilde de düþünebilme, her iki dilde de eþit düzeyde yaratýcýlýk gösterebilme gibi birçok özelliði de kapsýyor. Genellikle ana dili baþka olan anne-babaya sahip çocuklarda ya da evde konuþulan dilden baþka bir dile sahip ülkelerde yaþayan çocuklarda görülüyor. Eðer anne-baba ayný dili konuþuyor ama baþka bir ülkede yaþýyorlarsa burada da bir yaþ sýnýrý var. Çocuðun bilungual olabilmesi için bazý bilim insanlarýna göre 14 bazýlarýna göre ise 10 yaþýndan önce o ülkede yaþayamaya baþlamýþ olmalý. Dildeki sesleri anadildeki gibi çýkarabilmek ise sadece bilinguallarýn yapabileceði bir þey. Kendimden örnek verirsem Amerika’da yaþayan bir Türk olarak benim ömür boyu aksaným olacak. Her ne kadar düzeltirsem düzelteyim hiçbir zaman ana dili Ýngilizce olanlarýn seviyesine ulaþamayacaðým. Ama benim 11 yaþýndaki kýzým bebekliðinden beri Ýngilizce ve Türkçe’yi ayný anda ABD’de öðrendiði için Ýngilizce’yi kendi sesleri ile Türkçe’yi kendi sesleri ile konuþabiliyor.
Ýki dilde de ayný hýzda düþünebiliyor. Ýþin trajikomik tarafý ise benim bilerek aksanlý konuþtuðumu zannedip bana kýzýyor. Çünkü bu yapabildiklerini hiçbir çaba sarf etmeden kendiliðinden yapýyor.
Peki çocuklarýn dil öðrenmede eriþkinlerden ne farký var? MIT’s McGovern Beyin araþtýrmalarý enstitüsünden Dr. Amy Finn bu konuda bir araþtýrma yapýyor. Önce belli kurallara baðlý kalarak basitçe gramer yapýsýyla ve kelimeleriyle yeni bir dil oluþturuyor. Ana dili Ýngilizce olan 22 katýlýmcý çalýþmaya dahil ediliyor ve onlara 10 dakika bu dil dinletiliyor. Katýlýmcýlara bu dili dinletirken dikkatlerini baþka yöne çekmek için ayný zamanda boyama yaptýrýlýyor. Daha sonra dili ne kadar öðrenebildikleri deðerlendiriliyor. Çalýþmanýn ikinci kýsmýnda ise 66 katýlýmcý alýnýyor. Bu defa katýlýmcýlar üç bölüme ayrýlýyor. Üçte birine yeni kelime öðrenmeleri, üçte birine kelimeleri kategorize etmeleri (isim, sýfat, fiil), diðer üçte birine ise cümle yapýlarýna dikkat etmeleri (gramer) söyleniyor. Bu defa katýlýmcýlara boyama yaptýrýlarak dikkatleri baþka yöne çekilmiyor. Dikkatlerini tamamen yaptýklarý iþe vermeleri, her yeni bir þey keþfettiklerinde önlerinde düðmeye basmalarý öðütleniyor. Çalýþmanýn sonucunda þu fark ediliyor; dikkatini tamamen dil öðrenmeye veren grupta kelime öðrenme oraný yüksekken, dikkati baþka tarafa yönlendirilen grupta grameri öðrenme oraný daha yüksek. Bu sonuç oldukça ilginç bence. Çünkü dil öðrenirken en fazla gramer üzerinde durulur ve en zor olaný da odur. Halbuki gramer sadece dile maruz kalarak, hiçbir çaba göstermezken daha rahat öðreniliyor. Yani aslýnda çok fazla çabalamak dil öðrenmeyi baltalayan bir þey. Çocuklar çok daha kolay gramer öðrenebiliyorlar. Þimdi kýsaca çocuklarda ve eriþkinlerdeki öðrenme mekanizmalarý arasýndaki farka deðinelim. Çok kabaca söylemek gerekirse iki türlü hafýzamýz ve öðrenme þeklimiz var. Deklaratif hafýza ve prosedüral hafýza. Deklaratif hafýzayý daha çok bilgileri, kelimeleri, gerçekleri bilinçli bir þekilde çalýþarak öðrendiðimizde kullanýyoruz. Eriþkinler genellikle bu öðrenme biçimini kullanýyorlar. Çocuklarda ise beyin geliþimi tamamlanmadýðýndan bu öðrenme þeklini fazla kullanamýyor. Daha ilkel öðrenme ile þekillenen prosedüral hafýzayý kullanýyorlar. Prosedüral hafýza ise alýþkanlýklarýmýzýn, yürüme, bisiklet sürme gibi otomatize hale gelen yeteneklerimiz içindir. Çocuklar dil öðrenmeyi prosedüral hafýza ile gerçekleþtirdiklerinden çok daha saðlam ve artýk etkilenmeyecek þekilde düzgün öðrenebilirler.