Dilin altındaki baklayı öğrensek...

Liste toplama merakım vardır, o yetkiyle yazıyorum: Şimdiye kadar yapılmış tek bir listenin bile herkes tarafından beğenildiğini görmedim. Sayıyı ister 10 ile ister 100 veya 63 ile sınırlayın, sonuçta listeye itiraz eden mutlaka çıkar...

‘En iyi filmler listesi’ne de itiraz eden çıkar ‘en kötü filmler listesi’ne de...

Her liste özneldir (sübjektif) ve listeyi yapanların eğilimlerini yansıtır...

Bu gerçekten hareketle baktığınızda, çok-yönlü olması ve farklı eğilimlere yer vermesi ne kadar arzu edilmiş olursa olsun, ‘âkil insanlar listesi’ Başbakan Tayyip Erdoğan ve hükümetin süreci yürüten kadrosu tarafından düzenlenmiş bulunuyor. ‘Kendilerine yakın’ olmaktan çok ‘sürece yakın’ isimleri tercih ettikleri fark ediliyor. Genellikle, varlıkları ve katkıları ile ‘sürecin başarılı olmasını isteyen’ insanlar heyette yer alanlar...

Yanlış mı bu tercih? Sanmıyorum.

Geçmişte örnekler bulunsa da böyle heyetler teşkili modern zamanların bir uygulaması... Şu sıralarda bir siyasi kriz içerisine düşmüş ve hükümet oluşturmakta zorlanan İtalya’da 10 kişiden oluşan bir ‘âkil insanlar heyeti’ ile sonuç alınmaya çalışılıyor.

İçinden geçtiğimiz süreçte işe yaradığı anlaşılırsa, başka konularda da farklı veya benzer heyetler pekâla oluşturulabilir.

Muhalefet partilerinin heyet içerisinde yer alan isimlere itirazlarının bir kıymet-i harbiyesi yok. Sonuçta her heyet üyesi kendi özgür iradesiyle teklifi kabul ederek görevi üstlenmiş bulunuyor. İstemeyen, beğenmeyen, kendisini heyet içerisinde göremeyen reddetme hakkına sahipti; nitekim mazeret bildirenlerin de listeye girdiği halde çekilenlerin de çıktığı anlaşılıyor.

Bazısı ‘âkil insanlar’ ismine takılıyor. İsminde ‘âkil’ bulunması, heyette yer alanların herbirinin en akıllı, en bilgili kişiler olmasını gerektirmiyor; en makulde birleşebilecek görev-ehli insanlar olmaları yeterli. Başkalarının aklıyla hareket etmesinler, kendi bilgileri ve akılları nasıl davranmalarını emrediyorsa ona uysunlar... Önlerine getirilen ‘sorunlar’ üzerinde kimsenin etkisinde kalmadan çözüm üretebilmek heyetten beklenen esas işlev olmalı.

Liste beğenilmeyebilir, heyetin teşkili yanlış bulunabilir, görev alanları tartışılabilir... Benim anlamakta zorlandığım, bazı köşelerden baş gösteriveren tehdit kokulu takılmalar... “Gidecekleri yerlerde dinleyici bulacaklar mı?” abes sorusuna eşlik eden şu cümle sözgelimi: “Üstelik çok sıkı korunmaları gerekecek...”

Ne demek bu? ‘Barış’ için çaba gösteren hasbi bir heyetin hayatından endişe eden bu yazar bizim bilmediğimiz bir istihbarata mı sahip acaba? Kimden veya kimlerden korunmaları gerekecek heyet üyelerinin?

Ülkemiz zor bir dönemden geçiyor, ama tünelin ucundaki ışık da her geçen gün daha parlak hale geliyor. Tünel bitip aydınlığa çıkıldığında bundan herkes yarar görecek. Bugünkü karmaşadan nimetlenmeyen, en büyük gıdası kan, ter ve gözyaşı olmayan herkes... Heyetten beklenen, tünelin sonuna bir an önce varılmasını kolaylaştırması...

Hiç değilse ben, heyet üyesi olarak, bizden beklenenin bu olduğunu düşünüyorum.

Acaba bir yetkili ‘sıkı korunma’ ihtiyacından söz eden yazara “Ne demek istedin?” diye soracak mı?