Din birleştirici olmayacak da, Marksizm mi olacak?

Dağda teröristle kucaklaşma seremonisini mutlu ve mütebessim bir çehreyle izleyen BDP milletvekili Ertuğrul Kürkçü, “Din birleştirici olamaz. Bunlar retorik” buyurmuş.

Esaslı da bir kanıt (!) sunmuş: “Din birleştirici olsaydı, Araplar birbirleriyle savaşır mıydı?”

Bittim Ertuğrul Kürkçü’nün bu açıklamasına.

Hele, “retorik” ifadesine bayıldım.

Dünyanın en saçma sapan, en ayakları yere basmaz, en önyargılı lafını et, ettiğin lafı bir de “retorik” gibi esasında neye istinat ettiği bilinmeyen bir sözcükle süsle, al sana “bilimsel” açıklama.

İcat edilmiş tek birleştirici Marksizm’di, öyle ya...

Hatta, Kemalizm’di.

Bölge, Stalinist bir örgüt olan PKK marifetiyle “feodal unsurlardan” temizlenecek (yani “din”den arındırılacak), Kürtler ve Türkler “beynelmilel sosyalist dünya görüşünün ışığı altında” yeniden kardeş kılınacaktı.

Kürkçü, hangi kavimlerin, niçin, ne kazanmayı umarak savaşa tutuştuklarını “gerekçelendirmeyi” bıraksın da, Anadolu’da Kürtlerle Türklerin tarihsel serencamına baksın...

Madem okuryazarlığı var ve arada “retorik” gibi parlak laflar ediyor.

Şöyle geçmişe doğru bir yolculuğa çıksın bakalım...

Bakalım ne görecek?

Bu iki kavim niçin kardeşmiş?

Niçin kardeşten öte akrabaymış?

Malazgirt’te ne olmuş?

Selahattin Eyyubi kimmiş?

İzmir işgal edildiğinde Kürtler hangi tutumu takınmış?

İngilizlerle görüşmeler yürüten Kürt Şerif Paşa’yı, bu görüşmelerden alıkoyan temel saik neymiş?

Kürtler niçin Erzurum ve Sivas kongrelerine delege göndermiş?

İsmi “Ahmet, Mehmet, Hasan, Hüseyin, Ali, Ayşe, Fatma” olan, aynı bayrak için savaşmış, aynı ideal için kanını dökmüş, aynı değerlere inanan insanları “din” değil de, hangi dünya görüşü birleştirmiş?

Bunlara baksın, sonra çıkıp “retorik” gibi içi boş laflar etsin.

Silivri fatihi Muharrem

Silivri fatihi Muharrem İnce, “aklama kanalı” olan CNN Türk’te konuşmuş ve mahkeme heyetine karşı sarf ettiği “Bir gün onların çocukları sokağa çıkamayacak” sözlerine açıklık getirmiş.

Efendim, bu bir tehdit değilmiş, gelecekle ilgili bilgiymiş...

Yarın o mahkeme heyetinin çocukları utanacakmış.

Menderes’i asan Salim Başol’un (İnce “Başoğlu” diyor) çocukları “Ben Salim Başol’un torunuyum” diyor muymuş?

Demiyormuş...

Bunu anlatmaya çalışmış işte...

Bu açıklamadan şunu anlıyoruz:

Muharrem İnce, Menderes ve arkadaşları hakkında idam kararı veren Başol’un eylemini “yüz kızartıcı” buluyor...

O halde soralım:

Muharrem Bey, İsmet Paşa’nın, “Şartlar olgunlaşırsa, darbe meşru haktır” fetvasını da yüz kızartıcı buluyor mu?

Başını CHP’lilerin çektiği “kıyma makinası” tezviratlarını da yüz kızartıcı buluyor mu?

Damat Metin Toker’in, “Düşüklere idam isteriz” çığlıklarını da yüz kızartıcı buluyor mu?

Milli Birlik Komitesi’ne kuyrukça yazılan CHP’lilerin tutumunu da yüz kızartıcı buluyor mu?

İlk aklama programında, bu hususlara ilişkin de açıklama bekliyoruz.

Daha önce, iktidara geldiklerinde “Yandaşlar için Yüce Divan’a otobüs seferleri düzenleyeceklerini” ağzından kaçırmış, tepki üzerine “Ben onu demek istememiştim” diye yan çizmişti.

İlk aklama programında “Yüce Divan” bahsini de detaylandırsın.

Bilelim, Muharrem Bey iktidara geldiğinde kendisi gibi düşünmeyenlere ne yapacak, hangi akıbeti reva görecek?