Din Dersi üzerine...

Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersinin zorunluluðu, laikliðe baðlýlýðýndan kuþku duyulmayacak bir kadronun, yani askerlerin yaptýrdýðý bir anayasayla gerçekleþti. 

Þöyle bir soru üzerinde düþünelim:

Askerlerin kafasýnda “Sünniliði geliþtirelim” gibi bir düþünce mi vardý, yoksa, “Gençlerin teröre yönelme yolu, manevi bilgi azlýðýndan kaynaklanýyor, onlarý bir ölçüde dini bilgilerle tanýþtýrabilirsek, yýkýcý düþüncelere yönelmelerinin önü kesilir” gibi bir deðerlendirme mi? Ben bu ikinci deðerlendirmenin, belki o dönemde Diyanet Ýþleri Baþkaný olan Tayyar Altýkulaç’ýn da brifingleriyle etkili olduðunu düþünüyorum.

-Yine belki askerlerin deðerlendirmelerinde, sol teröre karýþan gençlerin önemli bir kýsmýnýn “Alevi” olmasý sebebiyle, “Alevi gençlerin de terör tuzaðýndan kurtulmasý için”  manevi eðitimin gerekliliði kanaati rol oynamýþtýr. Ben “Asker deðerlendirmesi”nde “Alevilikten çýkýp Sünniliðe geçiþi saðlamak” gibi bir yöneliþin etkili olduðunu da gerçekçi bulmuyorum.

-Þöyle bir soru üzerinde de düþünmek gerekiyor: Acaba Alevi ailelerde, çocuklarýnýn mesela terör örgütlerine bir þekilde katýlmasý tasvip edilmekte, hatta desteklenmekte midir? Yoksa herhangi bir Alevi anne - baba da, çocuðunun bir terör örgütüne katýlmasýndan tedirgin midir ve buna mani olmanýn çarelerini aramakta mýdýr? Bu çare nedir, sorusu, din kültürüne belki de Alevilik aidiyeti sebebiyle deðil, dine zaten karþý olmak sebebiyle karþý olanlarýn kafa yorduðu bir konu mudur?

-”Alevi açýlýmý” tartýþmalarý içinde bir Alevi dedesinin, Alevi gençlerinin Marksist - Leninist örgütler tarafýndan “Asimile” edildiðine dair feryadýný hatýrlýyorum. Ne dersiniz, bu Alevi dedesinin feryadýný önemsemeli miyiz? Ve “Alevi gençlerinin böyle bir asimilasyona maruz kalmamasý için ne yapýlabilir?” sorusunun cevabý araþtýrýlmalý mý?

Bir soru daha:

-Olayý, “zorunlu” Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi dersinden baðýmsýz olarak düþündüðümüzde, Sünni veya Alevi aileye mensup, ya da baþka bir aidiyetteki çocuklarýmýzýn - gençlerimizin bir “Din Kültürü”ne ve“Ahlak Bilgisi”ne sahip olmasýný gerekli görmekte miyiz? Çocuða bir “Deðer empozesi” yapýlmalý mý sorusu, küresel ölçekte tartýþýlan bir konudur.  

-Din ve mezhep hadisesinin son derece hassas olduðu, ve toplumsal barýþýn derinden etkilendiði bir ülkede ve coðrafyadayýz. Kaldý ki, bütün insanlýk boyutunda din, en hassas aidiyet alanlarýndan birisidir. Böyle bir gerçeklik karþýsýnda dini öðretmek - öðretmemek kadar, hangi boyutta öðretmek, ya da hangi boyutta öðretmemek de üzerinde düþünülecek, çalýþýlacak bir konudur. Amerika, dünyanýn öbür ucundan kalkýp, “Ilýmlý Ýslam” diye bir “Ýslam projesi”nin, eðitim, kültür, siyaset.... her alanda etkili hale gelmesini istiyor. Þimdi Ýngiltere’nin, bünyesinden çýkan IÞÝD militanlarýna bakýp, ülkesindeki Müslüman gençler için bir “Eðitim profili” düþünmeyeceðini var sayabilir miyiz?  

-Türkiye, Cumhuriyet’in kuruluþundan beri, Din - Toplum - Devlet iliþkisini hayati önemde bulmuþ, çoðu zaman yanlýþ, toplumu gözardý eden politikalar izlenmesine raðmen, meselenin hayati önemi gözardý edilmemiþtir. O sebeple Diyanet, devletin ana mekanizmasý içinde yer almýþ, “Diyanet’in özerk olmasý” görüþleri de bir þekilde deðerlendirme dýþý býrakýlmýþtýr. Buradan, dindar toplum kesimlerine karþý en katý operasyonlarýn yapýldýðý zamanlarda bile “Türkiye laikliði”nin bir þekilde “Dine yer veren” kendine özgü yapýsý ortaya çýkmýþtýr. Türkiye’de iki okul türünün özeli yoktur: Birisi Harbiye, diðeri Ýmam Hatipler. Onun altýnda da “Askeriye” ve “dini alan” üzerindeki denetim hassasiyeti vardýr. AÝHM’e sorsak, “Türkiye’de dini alan sonuna kadar özerk olsun” yaklaþýmýna ne der? Ayný AÝHM’in  baþörtüsü ile ilgili yasaðý onaylarken, “çoðunluðun dini yöneliþinin azýnlýða baskýya dönüþebileceði” argümanýný kullandýðýný hatýrlýyoruz.

-Ben, bu ülkede ya da dünyada, bütün çocuklarýn “fýtraten getirdikleri Ýslam”ýn korunmasý için din eðitimi almasýný isterim. Bu bambaþka bir yaklaþýmdýr. Dünya ona nasýl gelir, üzerinde düþünülmelidir. Türkiye’de “sünni kapsamda kabul edilen bazý aileler” için bile, okulda verilecek dini bilgi olmasa, çocuklarýn en küçük dini bilgiden yoksun olarak yetiþecekleri bir zeminin bulunduðu açýktýr. Bu da“Çocuk hakký” açýsýndan sorgulanacak bir durumdur. Ancak, Türkiye’de, AÝHM, vs iliþkileri açýsýndan “Zorunluluk” konusunda zorlanýlacak bir noktaya gelindiði de açýktýr.

-Belki konu, Alevi açýlýmý içinde bir çözüm getirecektir. Bence Hükümetin de Alevi kesimin de, toplumun tümünün de, bütün memleket çocuklarýnýn geleceðine karþý sorumluluk duygusu içinde ve saðduyu ile hareket etmesi gereken bir zamandayýz.