Din Diyanet İşlerimiz

Sevgili Diyanet İşleri Başkanımız Mehmet Görmez!

Eğer birkaç gün daha “70 dakika fazladan oruç tutmak can çıkartmaz” tavrınızı sürdürecek olursanız, tenceremizi kapağımızı, kepçemizi alıp Diyanet’in önünde “imsak bizim hakkımız, söke söke alırız” eylemine girişeceğimizden hiç ama hiç kuşkunuz olmasın!

Elin Kutuplarında Diyanet halkın oruç tutma meselesine kafa yorup batmayan güneşe fetva bulurken, Bakara suresindeki “sabahın beyaz ipliği (aydınlığı), siyah iplikten ayırt edilinceye kadar yiyin, için” ayeti niye bir türlü yerine oturmuyor?..

Hadi, medyamıza malzemesizlik çektirmeyecek kadar konu icat edip kendini göstermek isteyen nevzuhur ulemacık çok da, Diyanet bazı konularda niye bu kadar geniş davranıyor hâlâ, anlamakta güçlük çekiyoruz.

Sevgili Diyanet İşleri Başkanımız!

İyi güzel de biz boşuna mı eski devlet anlayışı gidiyor, bundan böyle yeni Türkiye, yeni devlet var diyoruz. Daha dinamik, daha interaktif, daha halkın arasında ve sorunlarını kolayca çözen...

Oturup sizinle imsak pazarlığı yapacak değiliz tabi ki ama, Abdülaziz Bayındır Hoca da yabana atılacak bir insan değil, bir iddiası var ve bu iddiayı gerekirse kamuoyu önünde ekranlarda hemen çözüme kavuşturmanız gerekir. Ardından da, Ali Rıza Demircan, imsak vaktine “yapıştırdığınız” sabah ezanı yüzünden, insanların vakit girmeden namaz kılıp yattıklarını ve bu vebalin altından Diyanet’in kalkamayacağını söyledi. Özellikle iyi bilmeyen insanlar bu tür tartışmalardan çabuk etkileniyor.

Gerçi bildim bileli bu ülkede Diyanet’in hedef kitlesi, ya da en iyi anlaştığı kitle türbelerden medet umanlarla ağaçlara çaput bağlayanlar oldu. Alttan alta bu halk dindarlaştıkça, ihtiyacı duyduğu bilgileri Diyanet’in dışında kendi kendine öğrendi -yeraltı mı dersiniz ne derseniz- başka mecralarda öğrendi.

Demem odur ki, imsak bahsiyle ilgili olarak DİB dün lütfedip bir yazılı açıklama yapmış. Uzay Bilimleri Fakültesi’nden bilim adamlarıyla çalıştıklarını bildirmiş. Yahu, 1500 sene evvel çölde deve üstünde yaşayan bir bedevi bu ayeti anlayıp orucunu tutuyor da, Diyanet’e uzay bilimlerinden adam mı gerekiyor? Peki ya, bir gün evvel bir saat sonra okunan sabah ezanını, bir gün sonra niye bir saat geri alıyorsunuz?..

***

Bilimsel konular bir yana, Sayın Diyanet İşleri Başkanımız:

Biliyoruz çok yoğunsunuz, her akşam muhakkak bir iftarda, farklı bir ilde teravihtesiniz. Ancak birkaç akşamı evinizde bizler gibi geçirseniz ve elinize televizyon kumandasını alıp kanallar arası biraz zaplama yapsanız da, memleketimin insanlarının şu mübarek ramazanda uyduruk türbelerde nasıl bir trajedi içerisinde olduklarını bir görseniz! “Yalnızca sana ibadet eder, senden yardım isteriz” ayetiyle ters düşüp, oruç babalardan, telli turnalardan, “kesme şeker kardeşliği” adına! nasıl yardım istediklerini, sirke ekmeklerle iftar yaparlarken, televizyonların kabul olan dileklerden nasıl “top 10”lar çıkardıklarına bir göz atsanız.

Ne bileyim belki, bu uyduruk türbelerin kapanmasına ilişkin cesur bir karar alırsınız. Belki bir açıklama yapar ve yıllardır hurafelere inanmış bu halkı bilinçlendirme konusunda girişimde bulunursunuz. Ya da ne bileyim, bu ülkenin Diyaneti olarak dinin ve dindarların saygınlığına gölge düşürmemek adına, her ramazan ekranlarında bu karikatürize görüntülerin yayınlanmaması konusunda bir karar alınmasını sağlarsanız. Mesela, Eyüp Sultan Camii’ndeki şadırvanların “kısmet açma çeşmelerine” dönüşmesine bir çözüm bulursunuz!

Öte yandan, TBMM’de caminin (kilise ve havranın) yanında cemevi istemek, kasıtlı bir gösteri değilse gerçekten büyük bir saçmalıktır. Evet, İslam’ın farklı yorumları olan tarikatların da “tekkeleri, dergahları” vardır ve orada ne isterlerse yapabilirler. Cemevi de bir dergahtır. Ancak, Hüseyin Aygün acaba neden “tekke ve zaviyeler niye kapalı” diye CHP’nin yakasına yapışmıyor, burası ironik...