Din korkusu ve modernleşme

Cumhuriyet’in, hele de 1930’larda, Mustafa Kemal’in ta 1920’de söylediği, Türk milletinin farklı diller konuşmasına karşın ortak inanca ve tarihe bağlı bir bütün olduğu görüşünün değişime uğramasının nedeni siyasi ve de ideolojiktir tümüyle. Saltanatın kaldırılması hele de halifeliğin TBMM’ye devredilmesinden sonra Cumhuriyet yöneticileri halktan gelebilecek tepkiden çekinmişlerdi. Halifeliğin temsil ettiği simgesel de olsa dini birliğe yönelik halkın inancı bu yöneticileri, özellikle İnönü ve CHP Genel Sekreteri Recep Peker’i çok kaygılandırmıştır. Halk modernleşmeden refah, huzur, güven ve özgürlük beklerken, CHP ve ona sıkı sıkıya, hele de mideden bağlı mürekkep yalamışlar, modernleşmenin karşısında en büyük engelin din olduğu kanısına varmışlar! “Ancak, şu gerçeği de vurgulamak gerek, Cumhuriyet yöneticileri İslam’ı ve genel olarak dini ortadan kaldırmak gibi bir düşünceye sahip olmamıştır.” (Kemal Karpat)

Sorun modernleşmenin yanlış anlaşılmasından, dinle bilimin bağdaşamayacağından ve halkın gösterebileceği tepki korkusundan kaynaklanır. Devlet katında oluşan bu görüşleri uygulamak için CHP hükümetleri baskıyı arttırdıkça arttırır. Kapitalizmin 1929 bunalımıyla büyük bir deprem geçirmesinden sonra Türkiye, 1930’lu yıllarda Sovyetlerin planlı kalkınma ve devlet ekonomisi modeline sarılır dört elle. Ancak, millet ve milliyet konusunu en yakından etkileyen olay, 1930’da Atatürk’ün emriyle, Fethi Okyar’ın Serbest Fırkayı kurmasıdır. Amaç CHP’yi denetlemek, Atatürk’ü partilerüstü bir tür denetçi yapmaktı. Ne var ki, CHP’nin akıllara ziyan kötü yönetimi, ağır vergiler ve yaygınlaşan yoksulluk nedenleriyle halk akın eder Serbest Fırka’ya. Bunun üzerine CHP’li yöneticiler, başta Genel Sekreter Recep Peker olmak üzere halkın eski hurafelere inandığını, kendini hala dini bir cemaat olarak gördüğünü, İslami kimliğini Türk kimliğinin üstünde tuttuğunu öne sürerek Atatürk’ten Serbest Fırkayı kapatmasını” isterler. Yoksa CHP’nin kendi başına siyasal bir güç olarak gerekeni yapacağını belirtirler. Atatürk fazla direnemez ve Serbest Fırka serüveni sona erer. Böylece, Tek Adam’ın Yalnız Adam’a dönüşmesinden görev çıkaran Peker ve yandaşları, vatanın açıkça Türk olduğunu CHP programının birinci maddesine oturttur; ikinci maddeye de “Millet, dil, kültür ve mefkure (ülkü) birliğiyle bağlı yurttaşların oluşturduğu siyasi ve içtimai (toplumsal) bir heyettir” diye yazar. Kültür ve ülkü elbette artık dini içermemektedir. Bu arada CHP devletle özdeşleşmiştir, tıpkı Peker’in hayranı olduğun İtalya’da nasıl Faşizm devletin yerine geçmişse. Özetle, CHP Osmanlı bağlarını koparıp atarak, ülkede yaşayan Müslüman toplulukları daha yakından kaynaştırıp dil bakımından Türkleştirerek, Kürtçe ve daha nice dili yasaklayarak, modernleşmeye yatkın laiklik üzerinde yükselecek yeni bir millet yaratma çabasına soyunmuştur. Hemen, Anadolu halkının dilini, folklorunu, yaşam biçimini esas alacak, gerçek bir Türk kültürü yaratacak Halkevleri kurulur Türk Ocakları yerine. Orta Asya kökenleri öne sürülerek de yeni bir tarih tezi üretilir. Hatta Hititlerle Sümerler Türk ilan edilir; bu tezleri içeren Türk Tarihinin Ana Tezleri adlı kitap 1993 yılına değin ders kitabı olarak okutulur. Bakınız, gerek İttihatçıların gerekse de Cumhuriyet Türkiyesinin güçlü ve birleşik bir millet oluşturmak için uyguladığı yöntemler hem yanlış hem de tek yönlüdür. Eğer bir toplumun temel inançları ve tarihi bir yana atılıp onların yerine ikinci derecede önem taşıyabileceği bile tartışmaya açık bir tarih ve bilim anlayışı konursa, laiklik bir türlü doğru tanımlanamazsa, bu kararlar devleti milletinden ayırır... Gün gelir ikisini de yok edebilir.” (Meraklısına Not: Ayrıntılar için Mete Tuncay, Murat Belge, Prof. Dr. Kemal Karpat, Ziya Gökalp’in kitap ve yazıları ve CHP Kurultayları Tutanakları 1931-32-33 )