Ýslamiyet’in kýyamete kadar saðlam kalacaðýný dinin sahibi tekeffül ediyor.
Her zaman bu dini himaye eden bir kavim mutlaka bulunacaktýr ki, bunu 14 asýrdýr gözlüyoruz.
Ýslam nimetinin insanlýkla buluþtuðu beldelerin bugünkü sahipleri, býrakýn muhafazayý; ifsad için çalýþýyor.
Bu konuda en þanslý kavim ise Türklerdir.
9. asýrda Mýsýr’daki Tolunoðullarý ile baþlayýp; Karahanlýlar, Gazneliler, Selçuklular ve Osmanlýlarla devam eden bin yýllýk sürede Türkler, Ehli Sünnet çizgisine özel hassasiyet göstererek Ýslamiyet’i orijinal haliyle muhafaza etti.
Bütün yöneticiler, her adýmýnýn Ýslamiyet’e uygun olup olmadýðýný sorgulamýþ, öldüðünde þeyh-ül Ýslamýn verdiði fetvalarla birlikte defnedilmesini vasiyet eden padiþahlar olmuþtur.
Osmanlýlarda bu “orijinal Ýslam’ýn hayata geçirilmesiyle oluþan iklim”, özellikle Hristiyan zulmü altýnda inleyen insanlarý cezbetmiþ, birçok belde savaþmadan fethedilmiþtir.
Nitekim, dünyayý sömürmek isteyen Haçlýlar, tek “engel” olarak gördükleri Ýslamiyet’i ortadan kaldýrmak (!) için asýrlar sürecek bir imha planý hazýrladý.
Yani Ýngiliz Krallýðý’nýn 17. yüzyýlda baþlattýðý fitne hareketinin tek amacý Osmanlý Ýmparatorluðu’nu yýkmak deðildi.
Asýl hedef, Ýslamiyet’i yok etmekti.
(Bugün de durum ayný olup, Türkiye, Ýslam’ýn bayraktarlýðýný yaptýðý için hedef olmaktadýr.)
***
Osmanlý’yý yýkarak Türklerin, Ýslamiyet üzerindeki bin yýllýk “devlet himayesi”ne son veren Batýlýlar, yerine kurulan devletin ilk iþinin Ýslam’la mücadele olmasýný da kurguladýlar.
Tek parti döneminde CHP’nin yaptýðý tahribatý, en azýlý Ýslam düþmaný olan Ýngilizler bile yapamadý.
Þükür ki milletimiz onlarý, geri dönmemek üzere postaladý.
Ne var ki din düþmanlarý, her hezimetten sonra yeni bir yöntemle yeniden saldýrýya geçiyor.
Nitekim, Osmanlý’dan kalan her parçayý, kendi kuklalarý olan sinsi Ýslam düþmanlarýna “emanet” ederek “mesele”yi çözdüklerini düþünen Haçlýlar, Türkiye’de “aþý”nýn tutmadýðýný, milletin yýllar sonra aslýna rücu ettiðini görünce, Ýslamiyet’i bozma çabalarýna yeni bir yöntemle devam ettiler.
Artýk bu tahrifatý, Londra’da eðitip gönderdikleri casuslarla deðil, içimizden dönüþtürdükleri “yerli Lawrenceler”le yapýyorlar.
Nitekim 40 yýl emek verdikleri FETÖ’nün asýl görevi de buydu.
“Dinlerarasý Diyalog” saçmalýðýnýn, Peygamber Efendimizi inkara kadar varan sapýklýklarýn tek amacý, Ýslamiyet’i de tahrif ederek Hristiyanlýk mesabesine indirerek eþitlemekti.
FETÖ gitti ama içimizdeki tehdit bitmedi.
Özellikle “akademisyen, ilahiyatçý, din bilimci” gibi ambalajlara bürünmüþ, kendisini Ýmam-ý Gazali ve Ýmam-ý Rabbani gibi önde gelen alimlerden bile üstün gören sapýk bir güruh, her fýrsatta ortaya çýkýp zehir saçýyor.
Bir süre önce Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn, “güncelleme” ifadesini fýrsat bilerek, Ehli Sünnetin kalesinde “dinde reform” propagandasý yapmaya kalktýlar.
Ayný istismarcýlar, son günlerde de, “Kadýnlar camiye gelmeli” ifadesini kalkan yaparak saldýrýya geçti.
Ýlk dönemde, Ýslamiyet’in doðru öðrenilmesi için Peygamber Efendimiz (Sallalahü Aleyhi Vesellem), kadýnlarýn da camiye gelmesine izin vermiþ, ancak arka bölümde ayrý saf tutturmuþ, dinî bilgilerin yayýlmasýndan sonra da “Kadýnlarýn evinde kýlacaðý namaz, mescitte kýlacaðýndan daha hayýrlýdýr” buyurmuþlardýr.
Buna raðmen asýrlardýr, isteyen kadýnlarýmýz camiye gitmekte, kendilerine mahsus bölümde ibadet etmektedir.
Durum böyle iken, “Kadýn-erkek karýþýk saf tutabilir” yaygarasýnýn amacý nedir?
Din, ciddi bir müessesedir, akla gelen yorumun yapýlacaðý bir alan deðildir, nakil esastýr.
Ýsteyen uygular, isteyen uymaz ama asla yozlaþtýramaz.
Bu tür tahrifat teþebbüslerine mani olmasý gereken Diyanet ise “Ýlmihal”de, “…kadýnlarýn, erkeklerle ayný safta bulunup bulunmayacaklarý konusunun, dinî bir mesele olmayýp, doðal ve örfî nedenlere dayandýðý…” gibi ifadelerle, reformculara cesaret vermektedir.
CHP döneminde baþlatýlan “masa-sandalye ile camileri kiliseleþtirme” çabasýný, FETÖ artýklarý þimdi Avrupa’da kadýn imamlý “kilisecami”lerle devam ettiriyor.
“Kadýn erkek ayný safta namaz” CHP’nin bile yapamadýðý bir Haçlý operasyonudur.
Dinimizi ifsad, camilerimizi kiliseleþtirme peþinde koþan bu istismarcýlara fýrsat verilmemelidir.
Dinde reformculara; milletin parasý ile sponsor olup, dine hakaret ettiren belediyeler, Ýslam’a “Bölücü”, Kur’an’a “Yetersiz” diyen sapýklara “Ýlahiyatçý” payesi veren kurumlar vebal altýndadýr.
Bu istismarcýlarýn böyle bir dönemde mantar gibi çoðalmasý ve böylesine itibar görmesi þaþýlacak bir durumdur.
Milletimiz her þeyi affeder ama dinine saldýranlarý asla…