Ýngiliz devlet ve siyaset adamlarýndan William Ewart Gladstone. Ýslamiyet’e ve Türklere düþmanlýðý ile bilinir. Sömürge Bakanlýðý görevi esnasýnda sarf ettiði ‘Bu Kuran Müslümanlarýn elinde bulunduðu müddetçe biz onlara hakiki anlamda hâkim olamayýz. Ne yapýp edip bu Kuran-ý sükût ettirip ortadan kaldýrmalýyýz. Yahut da Müslümanlarý ondan soðutmalýyýz’ sözlerini Ýngiliz Avam Kamarasýnda sarf eder. (1) W. E Gladstone 1898’de ölür.
23 Nisan 1920’de Cuma namazýndan sonra Hatm-i Þerifler, Buhari Kiraatleri ve dualarla 1. Türkiye Büyük Milet Meclisi ‘Þeriat-ý ve Hilafet Makamýný korumayý bir vazife olarak üstlenir’ sözü ile açýlýr. Bu açýlýþa raðmen çok geçmeden mecliste saltanatýn kaldýrýlmasý tartýþmalarý baþlar. Saltanatýn kaldýrýlmasýna en þiddetli karþý çýkýþ hamlesini ‘Saltanat ancak halkoyu ile kaldýrýlabilir’ konuþmasý ile Lütfi Fikri Bey gösterir. Bu konuþmaya karþýlýk mecliste Mustafa Kemal söz alýp masanýn üstüne çýkarak ‘Meclis ve herkes meseleyi tabi görürse, fikrimce muvafýk olur... Fakat ihtimal bazý kafalar kesilecektir’ cümleleri ile noktayý koyar ve saltanat muhalif söylemler susturularak kaldýrýlýr. (2) Bu konuþmalardan birkaç yýl önce Britanya Bahriye Nazýrlýðý’nýn baþýna Gladstone’nin Ýngiliz Avam Kamarasýndaki konuþmalarýný dinleyen W. Churcill gelmiþtir. Ýlginçtir Churcill sömürgelerinden ziyade Türkiye ile meþgul olacak þekilde görevini yerine getirmektedir.
Saltanatýn kaldýrýlmasýndan sonra Cumhuriyet rejimi tarafýndan Halife olarak belirlenen Abdülmecit Efendi’ye baþta Hindistan, Kalküta, Ýskenderiye, Arnavutluk ve Finlandiya Müslümanlarýndanbaðlýlýk mesajlarý bildirilir. Hintli Müslümanlarýn liderlerinden olan Aða Han ile Emir Ali’nin Türk hükümetine gönderdiði Halifeliðin korunmasýna yönelik talep mektubu ‘Halifelik makamýnýn dýþ devletlerin Türk hükümetinin iç iþlerine karýþmasýna vesile olacak’ bahanesi ile tartýþmaya açýlmasýna sebep olur. Tartýþmalardan kýsa bir süre sonra Halifeliðin kaldýrýlmasýna karar verilir. Halifeye baðlýlýk mesajý gönderenlerin o zaman Ýngiliz hâkimiyetinde bulunan ülkeler olmasý ve yeni kurulan cumhuriyet tarafýndan Halifeliðin kaldýrýlmasý sadece bir tesadüften ibarettir (!)
Kemal Karpat’ýn ‘Milli benliði din ile ilgisi olmadan geliþtirilecek bir Türk milleti ‘Sultanlýðýn ve Halifeliðin’ yeniden canlanmasýna imkân vermeyecekti.’ (3) tespiti o dönemde yapýlmaya çalýþanlarý özetleyecek niteliktedir. Bütün sekülerleþme faaliyetleri halkýn oyuna sunulmadan yapýlýr. Medreselerin kapatýlmasý ve Harf Ýnkýlâbý bunlardan sadece bir kaçýdýr.
W. E. Gladstone’den sonra W. Churchill’in geride býraktýðý vasiyet Gladstone’nin sözleri ile ayný yola çýkmaktadýr; ‘ Türkiye’nin aþýrý güçlenmemesi için her yola baþvurun. Milli ve manevi deðerlerden kopararak Batý’nýn kültür potasýnda eriyen aydýnlarýn oluþmasýný saðlayýn. Hatta iç savaþ veya komþularý ile savaþa bile gidilsin’ (4) vasiyetini býrakan W. Churchill, Glodstone’den aldýðýný sonraki Ýngiliz devlet adamlarýna aktarmayý görev bilir. W. Churcill 1965’te Türkiye’de gerçekleþen darbeden beþ yýl sonra hayata gözlerini yumar. Darbenin görünmeyen sebepleri arasýnda o zamanlar çok dile getirilmese de A. Menderes’in dini siyasete alet ettiði gerekçesi de bulunmaktadýr. Yýllar sonra ayný gerekçeler Özal, Erbakan ve Erdoðan için sýralanýr ve hepsine takýlan isim dini siyasete alet eden sözde ‘din tüccarý’ kavramýdýr.
Kimilerince dikkate alýnmayan ve bir komplo olarak görülen üst akýl, cumhuriyetin kurulmasýndan itibaren bu topraklarda yetiþen devlet adamlarýný hep kontrol etmiþtir. Kontrolün amacý dini deðerleri yozlaþtýrmaya yönelik olduðu gizlenmeye çalýþýlsa da o dini deðerlere sahip çýkan ve deðerleri halka vermeye çalýþan devlet adamlarýna din tüccarý etiketini takmak ve onlarý itibarsýzlaþtýrmaktýr. Çaðdaþlaþma söylemi adý altýnda baþörtüsünün nasýl takýlacaðýný bile halka gösterebilme hakkýný kendinde gören zihniyetin ‘Din Tüccarý’ söylemi ile siyasetin Anadolu halkýna indirgenmesini engellemeye çalýþmasý yýllardýr laiklik kýlýfý ile saðlanmýþtýr.
Cumhuriyetin kurulmasýndan sonra dini siyasete alet etmeyin söylemini yapanlarýn dini sosyal hayattan tamamen çýkarma giriþimlerini çaðdaþlaþma olarak sunmalarý kadar acý gerçekler var tarihimizde.
Gerçekte ‘din tüccarý’ kavramý, yasaklanan dini deðerleri millete geri vermeyi vaat edenler için deðil, dini deðerlere yasak getirerek halkýn sözde medenileþeceði yalanýyla sekülerizmi dayatanlar için kullanýlmalýdýr. Seçim öncesi muhalif partilerin sekülerleþmeye dair vaatleri bu gerçeði bir defa daha gözler önüne sermeyi elzem kýlmýþtýr.
-
(1)http://www.risaleinurenstitusu.org/index.asp?section=Enstitu&SubSection=EnstituSayfasi&Date=3/5/2004%TextID
(2) Þükrü Karatepe,Darbeler,Anayasalar ve Modernleþme Ýz Yayýncýlýk. Ýstanbul 1993. S.156
(3)Kemal Karpat,Türkler- Cumhuriyet Devri-Ýslam Ansiklopedisi-MEB-Ýstanbul,1988, s.398
(4) http://www.dinikitablar.com/iman-itikat/29-dis-politika/4569-churchillin-vasiyeti