Benim bakýþ açýma göre, dindar dini yaþayandýr.
Dinci ise dini satandýr!
Dinci ile dindarý ayýrt etmek gerekir.
Yazarlýk yaþamým boyunca dindarý koruyup gözetmiþimdir.
Buna karþýlýk dinciyi eleþtirmiþimdir.
Bu giriþten sonra sözü Diyanet Ýþleri eski Baþkaný Profesör Ali Bardakoðlu’nun, “din satýcýlarý” dediði ilahiyatçýlara getirmek istiyorum.
Onun “Parayla fetva veriyorlar” dediði anlý þanlý ilahiyat profesörlerine getirmek istiyorum.
Ali Bardakoðlu, bunlar hakkýnda “Ortalýk asýlsýz kutsallýklar üreterek, kendi din ticaretleri için müþteri arttýranlarla doldu” diyor.
Ardýndan “Serbest pazar mantýðýyla fetva arayanlara, müþteri memnuniyetine göre fetva verenler ortalýðý kapladý” diye de ekliyor.
Ali Bardakoðlu’nun böylesine eleþtirdiði ilahiyatçýlar, birbirlerinden müþteri kapmak için yarýþan çýðýrtkanlarý andýrýyor.
Bunlar asýlsýz menkýbelere, hurafelere dayanan söylemlerle insanlarýn ilgisini çekip ilgi odaðý olmak istiyor.
Elbette bunlar bunu boþuna yapmýyor.
Bir ilahiyatçýnýn ne kadar çok müþterisi olursa, yaptýðý program baþýna o kadar yüksek ücret alýyor.
Program baþýna 150 bin TL’den 600 bin TL’ye kadar varan ücret alan ilahiyatçýlardan bahsediliyor.
Bu resmen din ticareti yapmak deðil midir?
Dini satarak para kazanmak deðil midir?
Para demiþken Din Ýþleri Yüksek Kurulu’nun “Haram parayla da hacca gidilir” fetvasýný hatýrlatmadan geçmemeli.
Yahu bu zihniyet neyin nesi?
Bu zihniyet kapitalist zihniyetin ta kendisi.
Dini imaný para olan kapitalist zihniyet “paranýn haramý helali olmaz” der.
“Para kazan da nasýl kazanýrsan kazan” der.
Kapitalist zihniyette olmayan “Haram parayla da hacca gidilir” der mi?
Kapitalist zihniyet ilahiyat aleminde böylesine etkili demek ki?
Ýlahiyat alemi bu yönüyle problemli.
Þu yönüyle de problemli.
Geçenlerde soyadý gibi ünlü bir ilahiyatçý olan Osman Ünlü, Diyanet’in camileri çocuklara sevdirmek için camilerde oyun alanlarý oluþturma projesine karþý çýkýp “Camileri sulandýrmayýn; kerhaneye döndürmeyin” dedi.
Üstelik de bu lafý muhafazakar bir kanalda söyledi.
Kim bilir bu ilahiyatçý gibiler, benim her caminin yanýnda bir kütüphane, bir sanatevi kurulmasýný öneren projeme ne diyor?
Ama þimdilik bu ilahiyatçýnýn, camilerde çocuklar için oyun alanlarý oluþturulmasý projesi hakkýnda “Camileri sulandýrmayýn, kerhaneye döndürmeyin” diyen sözlerine deðinmek gerekiyor.
Öyle ya, bu gibi ilahiyatçýlara güler yüzlü deðil, asýk suratlý camiler lazým.
Ürküten, korkutan, aðlatan camiler lazým.
Ürküten, korkutan, asýk suratlý din anlayýþý kaba softalýktýr, ham yobazlýktýr.
Kaba softalýk, ham yobazlýk bu gibi ilahiyatçýlarda olduðu kadar Kemalistlerde de vardýr.
Nitekim Anýtkabir’in bulunduðu alan içine çocuk parký yapýlýnca, Kemalistler ayaða kalkmýþlardý.
“Anýtkabir’in kutsallýðýný sulandýrmayýn, ciddiyetini bozmayýn” diyerek eylemler yapmýþlardý.
Sonunda da Anýtkabir’den o çocuk parkýný kaldýrtmýþlardý.
Demek ki onlara da ürküten, korkutan, asýk suratlý bir Anýtkabir lazýmdý.
Ha ilahiyatçýnýn kaba softa ham yobazý, ha Kemalistin kaba softa ham yobazý…
Ýkisinin arasýnda bir fark var mý?