Dini mi deðil mi?

Fethullah Gülen Hocaefendi’nin baþlatýp büyüttüðü hareket, dini bir hareket mi deðil mi?

Ben bu sorunun cevabýný hep “Evet, dini bir harekettir!” þeklinde verdim.

Biliyorum, Hareket’in, uluslararasý alandaki faaliyetleri “Ýslam’ýn tanýtýlmasý” anlamýnda bir “Teblið” faaliyeti olarak nitelenmedi.

Ama ben, orada bile bir “altyapý çalýþmasý” olduðunu düþündüm. Bir müslüman toplumun en uç kültür ürünleri ile olsa dahi, bir tür alt yapý lojistiði gibi gördüm. Mesela Amerika’da verilen iftarlar ya da aþure günleri gibi. Ya da en azýndan “temsil” anlamýnda bir zihni alt yapý birikimi amaçlandýðý kanaatinde oldum.  

Fethullah Gülen bir “Hocaefendi” idi, davasý Ýslam olmalýydý, nitekim Hocaefendi, bir eserinde “Davalarýnýn Rasulullah’ýn nam-ý celilini kýtalar ötesine taþýmak olduðu”nu ifade etmekteydi.

Öte yandan, Camianýn ana okuma metinleri içinde yer alan Risale-i Nurlar, Kur’an tefsiri idi, oradan Ýslam’dan baþka bir þey çýkmazdý.

Ayrýca Fethullah Hocaefendi’ye baðlanan insanlar, islami bir hizmet sürecine girmiþ olmak için yola çýkan insanlardýr. Hizmet hareketi, önemli bir mali porte ile dönmekte ve bu mali kapasiteyi hazýrlayan insanlar, Cemaat’in “Gönüllüler” olarak nitelenen tabaný ise bunlar, ortaya koyduklarý katkýnýn “dini bir anlamý” olduðunu düþünmektedirler. Dini bir anlam da ancak, dinin anlamlý bulduðu alanlar içinde söz konusu olabilir.

Bu konuyu neden gündemime aldým?

Çünkü þu anki Cemaat görüntüsü tam da bu konuyu tartýþmalý hale getiriyor.

Önceki gün Yeni Þafak’ta Etyen Mahçupyan’la yapýlan bir mülakat yayýnlandý. Nil Gülsün’ün mülakatýnda Mahçupyan þu tespitte bulunuyor:

“Gülen’in her siyasi konuþmasý onu dini kimliðinden uzaklaþtýrýyor. Dolayýsýyla kafamýzda siyasi mesajlar veren bir din adamý görüntüsü oluþuyor.”

Bu cümlenin hemen yanýnda da þu tespiti var Mahçupyan’ýn:

“Eðer Gülen dini bir lider olarak kalabilseydi, bugün daha prestifjli bir konumda olurdu.”

Mahçupyan Müslüman bir yazar deðil. Dolayýsýyla Müslüman olmayan bir yazarýn, “dini hüviyet”ten yola çýkan bir “prestij” deðerlendirmesi yapmasý yadýrganabilir. Ama bu olaya, Uluslararasý camiada at koþturan bir hareketin, dýþarýdan her bakýþý önemsediði gerçeðinden de yaklaþabiliriz ve o zaman Mahçupyan’ýn tespiti ayrý bir önem kazanýr. Kaldý ki Mahçupyan, Hizmet hareketinin önemli bir yayýn organý olan Zaman’da yazmaktadýr.

Tabii þu soru sorulabilir:

-Dini bir topluluk siyaset yapamaz mý?

Benim açýmdan bu sorunun cevabý nettir:

-Evet, bir Müslümanýn zihin dokusu açýsýndan siyasi þuur önemli bir unsurdur.

Ben, Bediüzzaman Hazretleri’nin “Siyasetten ve þeytandan Allah’a sýðýnýrým” sözlerini de siyasatten yalýtýlma” olarak okumam, bunu da Bediüzzaman hazretlerinin siyaseti gibi okumayý doðru bulurum. Çünkü hiçbir insanýn siyasetten soyutlanmasý mümkün deðildir.

Belki sorulmasý gereken soru “Nasýl bir siyaset?” ya da “Kiþinin dindarlýðý ile baðlantýlý siyasetin koordinatlarý nedir?” sorusudur.  

Kim ne derse desin, Türkiye’de siyasetin bir boyutunda, hatta en önemli boyutunda “Din” olgusu vardýr.

Kurulu düzenin kutsallarýndan olan laiklik ilkesi bile siyasetin din boyutu ile ilgilidir. “Din, yani Ýslam ne kadar olsun?” sorusu, Türkiye siyasetinin ana hassasiyet alanlarýndandýr.

Türkiye’de þu anda yaþanan gerilimin ana ekseninde de, dinle baðlantýlý bir damar bulunuyor: Kendini “muhafazakar” diye tanýmlayan ama özde “islami toplum zemini”nden beslendiði bilinen bir siyasi iktidar ve onunla kýran kýrana mücadeleye soyundurulan yine islami zeminde oluþmuþ bir cemaat.

Bu gerilime bakýp, “Ýþte tam da din baþka siyaset baþka denilecek bir olay” noktasýna mý gelmeliyiz? Yani siyaset alanýný dini olandan arýndýrma söylemine?

Ama görülüyor ki o da olmuyor. Çünkü Ak Parti - Cemaat çekiþmesinin toplumda böylesine travmaya yol açmasý, her iki Camia’da dini duyarlýlýðýn hükümferma olmasýyla baðlantýlýdýr.

O zaman, laik çevreler ne der bilmem ama ben, her iki camianýn, olaya bakarken, yola çýktýklarý kalbi referanslarýný unutmamalarý gerektiðini söylerim.

Aslýnda o referanslarýn hatýrlanmasý, Türkiye’nin de hayrýnadýr.