Dini reddeden Deizm safsatasý

Gençler arasýnda deizmin yaygýnlaþtýðý yönünde bir söylenti üzerine sanki yeni bir dini anlayýþ keþfedilmiþ gibi bir hava estirmek de, böyle bir eðilim dalgasý varmýþ gibi algý oluþturmak da son derece yanlýþtýr. 

Tüm dinleri ve ilahi vahyi reddeden Deist anlayýþ, ateizmin farklý bir versiyonu olmaktan öteye geçmez. Bu, Allah’ý bilen ama tabi olmayan, Þeytani bir tavýrdýr. Þeytan da Allah’ýn varlýðýný bilir ama buyruklarýna teslimiyet göstermez. Özellikle son dönemde tüm inançlara savaþ açan Deistler ‘Allah her þeye müdahale edebilir ama bize karýþamaz, Allah vardýr ama bu iliþkinin nasýl olacaðýný biz belirleriz’ yaklaþýmýndadýr. Ýnancýn en önemli rüknü olan teslimiyeti ortadan kaldýran bu çarpýklýk bir özgürleþme deðil nefse köle olma halidir.

Ýnsaný kýymetlendiren þey, Allah tarafýndan yaratýlmýþ olmanýn ötesinde yaratýlýþ amacýna uygun hareket etmesidir. Ýnsana eþref-i mahlûkat olmasý ya da halife-i ruyi zemin görülmesi üzerinden deðer atfedilmesinin temeli Allah’ýn belirttiði amaçlara uygun bir yaþam sürmesidir ve bu þekilde bir muhataplýk iliþkisine sahip olmasýdýr. Bu muhataplýk iliþkisi Allah’ý sadece bilmeyi deðil, tanýmayý, sevmeyi, onun rýzasý için onun istediði yolda yürümeyi, onun çaðrýsýna icabet etmeyi gerektirir. Allah’ýn kâinatýn yaratýcýsý olmasýndan gaflete düþmek nasýl bütün yaratýlmýþlarýn anlamýný, kâinatýn varoluþsal gayesini boþa çýkarýrsa, Allah’ýn insaný yaratýþýnýn amaç ve gayesini yok saymak da insana yüklenen deðeri boþa çýkarýr. 

Elbette doða, kâinat, tabiat yaratýcý bir güç ve kudrete iþaret eder, Allah’ýn varlýðýný gösterir. Makro kosmos, düzen ve nizam ilahi bir iradeyi gösterir, onun varlýðýna dair bir tür delil ve ayettir. Ýnsanoðlu bazen ister ‘ilk sebep’ diyerek ilahi iradeye göndermede bulunmuþ, bazen bilimin ulaþamadýðý boþluklarý izah etmek için ilahi ilmi ve kudreti iþaret etmek durumunda kalmýþtýr. Kâinatý bilimsel yöntemlerle açýklama aþamasýnda görülebilen bu acziyetin bir yaratýcýya iþaret etmesinden daha büyük iþaret kainatýn bilim veya akýlla da görülen her hali, her iþleyiþidir. Yani kâinatý izahtaki çaresizlik deðil izahtaki yeterlilik de ayný manalara iþaret eder. Bütün bu süreçlerde aklýn ve duyularýn önemli bir rol oynadýðý muhakkaktýr. 

Modern felsefenin aklý kutsallaþtýrdýðý profanlaþma döneminde ilahi olanla kâinat ve insan arasýndaki iliþki kesilmiþ, yok sayýlmýþtýr. Ateist paradigma nasýl varoluþsal gayeyi yok saymýþsa, deist anlayýþ da Allah’ýn varlýðýný kabul ediyormuþ gibi görünerek ayný gayeyi bertaraf etmiþtir.

Dinleri, vahyi/kutsal kitaplarý, peygamberleri, melekleri yok sayan bir anlayýþ imanýn tüm rükünlerine savaþ açmýþ olur. Kendi aklýna, heva ve hevesine göre ilah üreten bir anlayýþýn kutsallýkla bir iliþkisi olamaz. Sözümona aklý öne çýkararak insan zihninin ürettiði bir totem oluþturmanýn, bir dönemler akýlsýzlýk ve cahiliye diye kýnanan totemleþtirme ve puta tapýnma anlayýþýndan ne farký olabilir? 

Allah-insan iliþkisini insanýn tek taraflý iradesine göre tanýmlayýp, þekillendirmek; murad-ý ilahiyi, gayeyi ilahiyi, maksad-ý ve emr-i ilahiyi nazara almamak Allah’a meydan okumanýn baþka bir türüdür. Ýnsaný yaratan ilahi gücün iradesini, amaç ve çaðrýsýný hiçe saymak Allah’a inanmak anlamýna gelmez.

Allah kâinatta sergilediði irade ve kudret ile insanýn kendisini (isim ve sýfatlarýný) bilmesini saðlayacak deliller ortaya koymuþtur ve insan, aklýyla bu mesajý elbette almak, Allah’ý tanýmak durumundadýr. Ama Allah, gönderdiði peygamberler ve vahiyle de iradesini, insandan ne istediðini ortaya koymuþtur. Allah’ý gerçek anlamda bilmek, tanýmak, inanmak, sevmek bu çaðrýya karþýlýk vermesi ile mümkündür. Gaybî olaný salt akýl üzerinden anlamlandýrmaya çalýþmak yetersiz kalacaðý ve murad-ý ilahi anlaþýlmayacaðý için bir öðretiye ve öðreticiye ihtiyaç söz konusu olmuþtur. Allah’ýn vahiy ve peygamberler ile bunu gerçekleþtirmesi ayný zamanda insanlýða bir lütuf ve nimettir. Ýnsaný kýymetlendiren de bu muhataplýktýr, bu misyonun parçasý olmasýdýr. 

Son dönemde hadisler veya nübüvvetin deðeri üzerinden lakaytlýk üreten anlayýþýn daha ileri aþamasý bu lakaytlýðý kitaplar ve dinler üzerine de teþmil eden deist çarpýklýktýr. Kimi peygambere ne gerek var diyor, kimi kitaba ne gerek var diyor? 

Deistlerin bu tür hezeyanlarýný tekrar ýsýtýp sanki akli bir inanç oluþturuyormuþ gibi takdim etmek, insan aklýyla dalga geçmektir. 

‘Benim kalbim temiz’ anlayýþý, dini ameli yadsýyan bir keyfilik ürettiði gibi ‘benim aklým yeter’ anlayýþý da dini ilahî olandan koparýp baþka bir keyfilik üretiyor. Dinin amel boyutunu es geçen laubaliliðin deizm kisvesi altýnda inanç boyutunu da yadsýyan bir þekle bürünmesi inancýn genleriyle oynamak, hakikatten kopuk bir ilah kabulü kurgulamaktýr. Allah’ýn ubudiyeti ve rububiyeti meselesinin içini boþaltan deizm, hakikati buharlaþtýrmanýn ve ilahi olana meydan okumanýn baþka bir þeklidir. 

Dini alanda görülen safsatalar, tahrifat ve çarpýklýklar dine karþý bir soðukluk üretmemeli, tam aksine sahih, makul ve aslýna uygun din anlayýþýna dönük arayýþa güç vermelidir.

Ma’bud-kul iliþiþinde birilerinin çýkýp din adýna yanlýþ diktelerde bulunmasý doðru olmadýðý gibi, insanýn adeta kendisini yaratýcýya dikte etmesi de doðru deðildir. Bu tür deist dalgalar Hakka aþýk olan ve ilahi davetin yolunda yürüyen gençliðin tevessül edeceði bir þey deðildir ve olamaz.