Dinime dahleden bari müselman olsa

Türk basınında Arapça konuşabilen birkaç kişiyiz. Arapça yayın yapan televizyon, radyo ve gazeteler gelişen her olayda bizleri arar programlarına misafir ederler, görüşlerimizi alırlar. Hafta başında BBC Arabic’te saray ve tarihi kıyafetleri konuştuk. 

Evvelki akşam da Beyrut’tan yayın yapan İran yanlısı el-Meyadin televizyonu canlı yayına davet etti.

Konu Türkiye’nin IŞİD (Irak Şam İslam Devleti) isimli örgütle ilişkisi.

Bir gün önce Lübnan’daki Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah aynı televizyon kanalına verdiği mülakatta Türkiye’yi IŞİD’e yardım etmekle suçlamış.

***

Röportajının Türkiye’yi itham eden bölümü tamamıyla CHP’nin ve Esed’in iddialarından ibaret. Türkiye aleyhinde propaganda yapan Suriye, Irak, İran ve Mısır basının kaynağı genellikle bizdeki siyasi muhalefetin söylemi ve muhalif medyanın yayınları.

Nasrallah da bu iddiaları bir delile dayandırarak değil “Duyumlarıma göre” diyerek seslendiriyor.

Duyumlarına göre Türkiye’nin IŞİD’e yardımı kesin olarak bilinen bir gerçekmiş. İran, Irak, ve Suriye yetkilileri nezdinde durum böyleymiş.

Dinime dahleden bari müselman olsa diyen atalar ne güzel söylemişler.

***

Türkiye’yi karalamak Arap basınında böyle desteksiz atışlarla oluyor maalesef.

Beyrut basını farklı seslere az da olsa yer veriyor.

Mısır basınının ona da tahammülü yok. Mesela arıyorlar, “Filan saatte sizi canlı yayında misafir edebilir miyiz?” diye soruyorlar. “Tamam, olur”  diyoruz. Biraz sonra dönüyorlar, “Efendim siz Türk hükümetini savunacak mısınız yoksa aleyhte mi konuşacaksınız?” diye yoklama çekiyorlar. Savunacağınızı anlayınca da “Biz sizi tekrar arayacağız” diyorlar. Gidiş o gidiş. Bir daha ne arayan oluyor ne soran.

***

Dönelim Nasrallah meselesine. Hasan Nasrallah Lübnan Hizbullah’ının genel sekreteri. Hizbullah Lübnan’daki Şiilerin ezici çoğunluğunun yasal örgütü.

Hem dini cemaat hem siyasi parti.

(Lübnan, cemaatler arasında taksim edilmiş bir devlet. Sünniler, Şiiler, Maruniler,Ermeniler, Dürziler ve yirmiye yakın diğer cemaatler devlet kurumlarını paylaşmışlar. Lübnan garip bir ülke.)

Hizbullah aynı zamanda ekonomik ve askeri gücü olan bir teşkilat!

İran’ın himayesinde. Bunu gizlemiyorlar. Hatta hâkim oldukları bölgelerde Nasrallah’ın resminin yanı sıra İran dini liderinin resmi asılıdır.

Güney Lübnan’ın neredeyse tamamı Hizbullah’ın denetimi altında.

Hizbullah isterse Beyrut’u iki saatte işgal edecek imkana ve askeri güce sahip. Zaman zaman da bu gücünü test ediyor.

***

2006 yılında İsrail’in kara saldırıların püskürten askeri güç Hizbullah’ın gücüydü.

İşte bu Hizbullah şimdi o askeri gücüyle Suriye’deki yüzbinleri katleden, milyonları evinden yurdundan eden Esed rejimini destekliyor.

Destek öyle diplomatik ve ekonomik destek değil. Bilfiil askeri destek.

Abartmıyorum eğer Hizbullah’ın ve İran’ın gönderdiği askeri güç olmasaydı Esed çoktan tarih olmuştu. Bunu Hizbullah da söylüyor “Biz olmasaydık Esed’in iki saatlik ömrü kalmıştı” diye.

İran da itiraf ediyor. Daha geçenlerde İran Devrim Muhafızları Komutan Vekili General Hüseyin Selami, “Irak, Suriye ve Yemen’de İslam devrimine bağlı halk orduları vardır ve bunlar Lübnan Hizbullah’ının birkaç katından daha fazladır” diyerek bu gerçeği açıklamaktan çekinmemiştir.

***

Nasrallah liderliğindeki Lübnan Hizbullah’ı 2006 yılında İsrail’e karşı verdiği mücadele ile İslam dünyasının bir anda kahramanı olmuştu. 

Ama şimdi aynı Hizbullah Suriye halkıyla mücadele ederek o imajını yerle bir etmektedir.

Hülasa, Türkiye’nin IŞİD’e destek vermediği kesin. Türkiye’nin tavrı ve yaptırımları ortada. Gelişmeleri objektif olarak takip edenler bunu rahatlıkla görürler. Zaten zerre destek verseydi bahane arayan batı dünyası şimdiye kadar çoktan tepemize binmiş olurdu.

Orası kesin de, kesin olan bir şey daha var o da, yakın coğrafyamızda Türkiye devleti aleyhine yapılan yayınların ve propagandaların kaynağı da maalesef Türk siyasi muhalefeti ve Türk medyası.

Yani baltanın sapı da bizden.