Diplomasi, ‘askerî savaþ'ýn baþka araç ve yöntemlerle devamýndan ibarettir!

19 Temmuz günü, Ýran, Rusya ve Türkiye Baþkanlarý'nýn 'Tahran Buluþmasý'nýn yankýlarý henüz de devam ediyor. (Elbette, bu buluþmada, Ýran Anayasasý'na göre, Ýran'ý uluslararasý planda en üst seviyede temsil eden kiþi kabul edilen C. Baþkaný'nýn -Ýbrahîm Reisî'nin- hazýr bulunmasý bizi yanýltmamalýdýr. Çünkü, Rusya ve Türkiye Baþkanlarý'nýn yaptýðý gerçek görüþmelerin, -diplomatik örf ve teâmüle göre, muadilleri olmasa bile- Ýran'ýn en üst yetkili þahsý olan ve 'Rehber-i Ýnkýlab' olarak anýlan Âyetullah Seyyid Ali Khameneî ile olduðu asla göz ardý edilmemelidir.)

Ýran'ýn asýl görüþünün Khameneî ile görüþmeler olduðu açýktýr ve sonra elbette Reisî ile de görüþülmüþtür, ama, toplantý sonunda Reisî, iki tarafýna aldýðý Putin ve Erdoðan'ýn ellerinden tutup havaya kaldýrarak, bir 'üçlü' fotoðraf çektirmesi, Amerikan emperyalizminin Avrupa'daki en etkili temsilcilerinden birisi sayýlan Almanya'da en üst derecede yankýlandý ve Alman Dýþbakaný Frau Annalena Baerbock, 'Bild' gazetesine yaptýðý açýklamada, 'Türk Baþkaný'nýn bu fotoðrafta yer almasýnýn bir meydan okuma olarak algýlanmasý gerektiðini' ifadeyle, Türkiye'yle NATO içinde müttefik olduklarýný hatýrlatmasý sadece Almanya'nýn deðil, bütün bir NATO dünyasýnýn hissiyatýna tercüman olmuþtur denilebilir. Frau Baerbock, NATO müttefikliðinin gereklerine riayet olunmasýný hatýrlatýrken, kendilerinin, meselâ '15 Temmuz 2016 Darbe Hýyaneti'ne katýlýp, yenilgiye uðradýklarýnda Almanya'ya sýðýnan 'sivil ve asker çok sayýda darbeci'leri hâlen de koruduklarýný da hatýrlamýþ mýdýr?

*

Bu vesileyle belirtelim ki, söz konusu fotoðrafýn planlý olmadýðýný düþünüyorum. Reisî, bir 'oldu-bitti'ye getirerek, taraflarýn ellerini tutup kaldýrmýþ ve iç kamuoyuna karþý bir güçlülük mesajý vermek istemiþe benziyor.

Ama bu gerçeði yansýtýyor mu?

Bunun öyle bir gerçeði yansýtmadýðýný Ýran medyasýnda, hele de son günlerde depreþen ve Erdoðan'ý hedef alan aðýr eleþtiriler ortaya koymaktadýr. Khameneî'nin Erdoðan'a hitaben, 'Türkiye'nin Kuzey Suriye'ye yapacaðý bir askerî müdahale, Suriye'nin toprak bütünlüðüne yapýlmýþ olur ve bu hem Türkiye'ye, hem Suriye'ye, hem de bölgeye zarar verir.'demesinden sonra; iç siyasette olduðu gibi, diplomasi alanýnda da net konuþmasýyla bilinen Erdoðan'ýn da yaptýðý açýklamada, 'Suriye'den Türkiye'ye yönelik terör eylemlerinin arkasýnda kim olursa olsun, biz bu terör odaklarýnýn kökünü kazýmaya kararlýyýz.' demesinden en çok alýnganlýk gösterenlerin, nedense, Ýran medyasýnda olduðu görülmektedir.

Tam da bu sýrada...

Kuzey Irak'da, Duhok civarýnda bir mesire yerindeki sivillere yönelik bir saldýrý sonunda 9 sivilin öldürülmüþ olmasýnýn Türkiye üzerine yýkýlmak istenmesi ve Irak Hükûmeti'nin de Türkiye'yi suçlamasýnýn ötesinde, Irak'ýn resmî Güvenlik Güçleri'ne dâhil edilen ve Ýran tarafýndan ve mezhebî hassasiyetle eðitilmiþ olan 'Haþd-i Þa'abî' (Halk Gönüllüleri) denilen 'güçler'in bu konuyu derhal 'Irak halkýnýn Türkiye'ye tepkisi' diye sergilemekteki rolü, ve hattâ restoranlarýn giriþine Arabca ve Türkçe olarak yazýlan 'Türkler giremez.' yazýlarýnýn ve Türkiye bayraðýnýn, restoranlarýn giriþinde 'ayak altýna paspas' yerine serildiðini gösteren fotoðraflarýn Ýran medyasýnda da zevkle teþhir ediliþi, çok mâsum sayýlacak bir medyatik atraksiyon olarak ele alýnamaz herhalde.

*

Hele de Erdoðan Türkiyesi'nin, sivil hedeflere zarar vermemek için, ne kadar hassasiyet gösterdiðini -ve bunun sadece insanî açýdan deðil, siyaseten de kendi ayaðýna kurþun sýkmak mesâbesinde olacaðýný göz önünde bulunduracaðýna kanaat besleyen birisi olarak, -görüntüleri yanlýþ okuma hatasý mý, yoksa bir iç entrika odaðýnýn iþi mi olduðu- henüz de aydýnlatýlamamýþ olan Roboski Faciasý'ndan sonra karþýlaþýlan sivil ölümleri iþinin içinde, Türkiye'yi karþý 'psikoloji savaþ ve propaganda' yöntemleriyle sýkýþtýrmak ve bölge halklarýný karþý karþýya getirmek isteyen bütün entrika odaklarýnýn olabileceði gözden ýrak tutulmamalýdýr.

*

Bir de, iç siyasetteki, baþka türlü bir savaþ þekli...

Geçen hafta, genç bir týbbiye profesörüyle sohbet ederken, bir daha anlaþýlýyordu ki; 'Bazýlarýnýn, filân kesim, geçmiþinden ders almýþ olabilir, artýk milletin aslî deðerlerine savaþ açmýþ durumda olmalarýnýn kendilerine bu ülkede iktidar yolunun açmayacaðýný kesin olarak anlamýþ olmalýlar.' þeklindeki düþünceleri tamamen yersizdir; o cenahta deðiþen bir þey yok.

Eski tas, eski hamam...

Fýrsat ellerine geçse, geçmiþte yarým býraktýklarýndan yakýndýklarý 'devrimci histerileri'nin hecmelerini sergilemeye devam edecekler. Bunu, söz konusu Profesör'ün anlattýklarý bir daha ortaya koyuyor ve diyordu ki: 'Geçenlerde bir yemekli toplantýya davetliydik. M.Vekillerinden bazýlarý da o yemekteydi ve 'alkolsüz yemek olmaz' anlayýþlarýnýn gereði, alkol de içildi ve sarhoþ olunca maskeler o zaman düþtü... Ve 'gerici' dedikleri çevrelerden yakýnmalar baþlayýnca, 'Bu gericilere, asla acýmayacaksýn! Geçmiþte olduðu gibi, kitleler halinde sindireceksin!' diye konuþmalar yapýldý. Ülkemin geleceði adýna ürperdim.'

Evet, bir profesör arkadaþtan dinlediklerim böyle.

Bunlar yarýnlarda devlet idaresine gelseler, o zaman içmeyecekler mi? O zaman da, geçmiþte olduðu gibi, yine en önemli kararlarý sarhoþ kafayla almayacaklar mý?

Alkol almayý ve 'alkolik' olmayý þiar haline getirmiþ, medenîlik iþareti sanan bu gibileri her yerde görmüyor muyuz?

*