Devletler sorunlara taraf olduklarýnda pozisyonlarýný haklý çýkartacak meþruiyet mekanizmalarý yaratýrlar. Karþý tarafý suçlarlar, þeytanlaþtýrýrlar. Yazýlý ve görsel basýný kullanýrlar. Ýnsanlarýn aklýný kontrol etmeye çalýþýrlar. Taraf olduklarý sorun uzun solukluysa eðitim sistemini bu yönde kurgularlar. Pozisyon deðiþtirme zamaný geldiðindeyse zorlanýrlar.
Çünkü oluþturduklarý algý deðiþimin önüne dikilir ve deðiþime direnir. Dünyada da, Türkiye’de de bu hep böyle olmuþtur. Þartlar deðiþtiðinde, yeni bir pozisyon almak gerektiðinde eski algý karþýmýza engel olarak çýkmýþtýr. Algýnýn deðiþmesi için zihinsel yorulmayý, eskinin parametrelerinin iflas etmesini beklemek gerekmiþtir. Kürt sorunu konusundaki týkanýklýk bunun en bilinen örneklerinden biridir.
***
Ama tek örnek deðildir. Türkiye ne yazýk ki yaratýlmýþ önyargýlarý bol olan bir ülkedir. Bizler hemen herkese karþý þartlanarak yetiþtirilmiþizdir. Bu yüzden kimimiz için Araplarla iþbirliðini içine sindirmek, kimimiz için ABD ile ayný ittifakta olduðumuzu kabullenmek zor olmuþtur. Yahudileri sevmeyenlerimiz, Ruslardan nefret edenlerimiz çoktur. Kýbrýslý Rumlar ve Yunanlýlar da önyargýlarýmýzdan ziyadesiyle nasibini almýþtýr.
Muhataplarýmýzýn durumu da farklý deðildir. Ama bu bir sorundur ve sorun olarak görülmesi gerekir. Algý diplomasinin önünü týkamakta, siyasileri çözüme ve çýkara yönelik açýklamalar yerine önyargýlarý tatmin eder açýklamalar yapmaya yöneltmektedir. Bu tür açýklamalarýn en son örneði Dýþiþleri Bakaný Davutoðlu’nun Ýsrail’in Suriye’ye saldýrýsý karþýsýnda söyledikleridir.
Davutoðlu Suriye’nin tepki göstermemesini eleþtirmiþ ve Baas rejimini bir çakýl taþý bile atmamakla suçlamýþtýr. Oysa Baas’ýn çakýl taþý bile atmamasý bizim menfaatimizedir. Suriye muhalefetini destekleyen Türkiye açýsýndan sorunun özünün bir Arap-Ýsrail çatýþmasý haline dönüþerek unutulmasý, çözümünün ertelenmesi, üstündeki yükün daha da aðýrlaþmasý anlamýna gelecektir.
Suriye karþýlýk vermediði ve sorunu büyütmediði halde Arap Ligi Ýsrail’i kýnayan açýklamalar yapmýþ, Arap dünyasý hassasiyetini hissettirmiþtir. Kaldý ki Suriye rejimini zayýflatacak her müdahale Türkiye’nin þu an benimsemiþ olduðu politikaya hizmet eder niteliktedir. Hizbullah’ýn silahlanmasý ve Lübnan’ýn muhtemel bir Ýsrail müdahalesiyle daha fazla istikrarsýzlaþmasý çýkarýmýza olamayacaðýna göre, Esad rejiminin vermediði her tepki bizim iþimize yaramaktadýr.
Eðer söylenmek istenen Suriye ile Ýsrail arasýnda bir anlayýþ birliði olduðuysa bu doðrudur. Baas rejiminin bekasý Ýsrail’in iþine gelmektedir. Ýsrail yeni komþusunun kim olacaðýndan endiþe etmekte, yola mümkün olduðunca eski düþmaný ile devam etmek istemektedir. Ýsrail açýsýndan Suriye’nin bölünmesi de arzu edilir bir sonuç deðildir. Bu yüzden de sorunu büyütmeden cerrahi müdahalelerle geçiþtirmeye çalýþmaktadýr.
***
Türkiye, bu tespitten yola çýkarak neler yapabileceðini düþünmek zorundadýr. Nihayetinde Ýsrail’in kaygýlarý Amerika tarafýndan da paylaþýlmakta, Libya’dan dersler çýkartýlmaktadýr. Suriye’de devlet yapýsýnýn çökmeyeceði yumuþak bir geçiþ istenmektedir. Türkiye ise bu olay özelinde Ýsrail ve Suriye karþýtlýðý arasýna sýkýþmýþ, stratejik aklýndan çok önyargýlarýyla hareket eder gibi bir görüntü sergilemektedir.
Ýsrail karþýtlýðý Esad’ýn hareketsizlikle suçlanmasýna, Esad karþýtlýðýysa diplomasinin önünün týkanmasýna yol açmaktadýr. Oysa son 10 yýlda Türkiye’nin gücü esnekliðinden, pragmatizminden ve deðiþen koþullara süratle uyum saðlayabilmesinden kaynaklanmaktadýr. Türkiye siyasetini sloganlaþtýrmadan, muhataplarýyla günün birinde masaya oturmak zorunda olduðunu görüp onlarý þeytanlaþtýrmadan sürdürmek durumundadýr.