Bizde adettir.
Ramazan gelince hemen her kanalda bir iftar programı yayına girer.
Hatta 11 ay boyunca İslam'a Müslümanlara küfredenler bile "Müslüman memleketinde yayın yapmanın gereği herhâlde" deyip izleyenin kendini dine imana temelli kaptırmayacağı, bayrama ancak çıkaracak bir program tedarik eder.
Sahur işine hiç girmez. Malum, sahur saatleri prime time dışıdır. Zahmetlidir. Kim kalkıp görecek anlayışıyla olacak ya hiç dini yayın yapmaz ya da konusu mahallede geçen eski bir Türk filmi falan yayınlar.
Bunları saymazsak samimiyetle ve hizmet gayretiyle yayın yaptı bu Ramazan da televizyon kanallarımız. Yılda bir görünen isimler de vardı aralarında, mutat program yapan popüler hocalar da. Belli bir plan program çerçevesinde gönlünü gözünü yönünü Allah'a çevirmiş izleyiciye hizmet etti. Allah hepsinden razı olsun.
**
Ama ben bu Ramazan da TRT1 ekranından kopamadım.
İftara sahura yaklaşırken, vaktin letafeti lezzeti insanı başka âlemlere çekerken, illa bir şey izlenecek işitilecekse aradığımı yine TRT1'de buldum.
Müzik eşliğinde hikâye edilen evliya kıssaları yahut orucu bozan şeyler türünden fıkhi bilgilerle zaman geçirmek istemedim. Ki kuşkusuz bu yayınların da büyük bir kitlesi vardır.
TRT ise ekran başında geçen zamanı aktif bir iman tazeleme, kulluğa talim zamanına çevirdi bu yıl da.
İftar öncesi Ramazan Sevinci, sahur öncesi Sahur Bereketi yayındaydı. Programların sunuculuğunu yapan Serdar Tuncer'in başarılı üslubu, meselelere hâkimiyeti, gençleri ve çocukları da kapsayacak bir zemini bulabilmiş olması ve elbette konukların seçimi TRT1 yayınını ayrıştırdı.
Altı senedir devam eden Kuran-ı Kerim'i Güzel Okuma Yarışması keza. Ekranlardan evlere taşan, içimizi yıkayan bir sevinci bir etkisi vardı bu Ramazan da.
Diyanet İşleri Başkanlığı ve TRT'nin düzenlediği yarışmanın finali dün -Kadir Gecesinde- Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ev sahipliğinde Külliyede yapıldı. Bu yılın birincisinin 19 yaşındaki Mustafa Öztürk olması ise tilavetini dinleyen ve dilinden "maşallah" "elhamdülillah" dökülen herkese ayrı bir neşe kattı.
Sadece son yayınlarda değil, TRT ekranlarında bu güzel yayınlar yapılabilsin diye on yıllardır samimiyetle emek veren herkesi tebrik ediyor, şükranlarımı sunuyorum.
**
Devrim gibi bir değişim yaşandı aslında TRT ekranlarında.
Hatırlıyorum çocukluğumda Ramazan geldi diye, içinden dini öğelerin çıkartıldığı yapay kültürel bir atmosfere teslim olurdu TRT ekranı. Resmen direkler arası eğlence satılırdı Müslüman mahallesinde. Çok sesli ilahilerle kantolar birbirine karışırdı. Sordum sarı çiçeğe ilahisinden öteye geçmezdi dini içerikler.
Bugün ise küçük yaşlarda hafızlığını tamamlamış, lise/üniversite eğitimine devam eden pırıl pırıl çocukların gençlerin yarıştığı bir zemini sağlıyor aynı TRT. İzleyiciye güzel tilavet dinletmenin yanı sıra gençler için özendirici ve takdir edici bir fayda da üretiyor ki gıpta etmemek ne mümkün.
Ekranları dolduran yarışma programları arasında da mühim bir örnekliği var Kuranı Kerim'i Güzel Okuma Yarışmasının. Rekabetin yarışmacılar arasında değil kendinle olduğunu hatırlatıyor.
Mehmet Ali Sarı, Halil Necipoğlu ve Osman Eğin hocalardan oluşan jürinin yarışmacılarla kurduğu dil de güzel bir örnek sunuyor. Ki her alanda ihtiyacımız var buna. Rencide etmeden eleştiren, ezmeden öğreten üsluba. Yarışmacının tilavetinde bir noksanlık ya da hata tespit ettiklerinde öyle tatlılıkla, takdir ve teşvik edici bir lisanla ifade ettiler ki hem şefkat hem şevket buldu bunda izleyen.
Bereketi de bol maşallah programın. Bu yıl 65 bin kişi başvurmuş mesela yarışmaya Türkiye'nin dört yanından. 1280 kişi programa gelmiş Kuran okumuş.
Yarışmacıların yaş ortalaması ise 19 imiş!
Aman Yarabbi!
Maşallah!
**
Yarışmanın finaline katılarak dereceye girenlere ödüllerini veren Cumhurbaşkanı Erdoğan bu noktaya da vurgu yaptı dün. Bu tablonun bile tek başına milletin Kur'an-ı Kerim'e olan hürmetini, sevgisini, sahiplenişini göstermeye yeterli olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle dedi:
"Hatırlarsanız geçmişte bu aziz milletle Kur'an-ı Kerim'in irtibatını kesmek için her yol denenmiştir. Tek parti devrinden 28 Şubat'a kadar, her dönemde milletimizle hesaplaşmak isteyenlerin ilk göz diktiği yerlerden biri Kur'an öğreten müesseseler olmuştur. Kur'an kurslarının kapatılmasından Mushafların imhasına, camilerin kapılarına kilit vurulmasından ezanın dilinin değiştirilmesine kadar ne yapıldıysa milletimizin kalbindeki iman ve onun timsali olan Kur'an muhabbeti silinemedi. Bu sancılı dönemin son emarelerinden olan Ayasofya-i Kebir Camisi'ni de aslına rücu ettirerek hamdolsun milletimiz üzerinde oynanan kirli oyunu tümüyle bozduk. Bununla kalmadık, caminin müzeye çevrilmesinin ardından yıktırılan avludaki Fatih yadigarı medreseyi de aslına uygun şekilde yeniden ihya ederek vakıf üniversitemizin hizmetine verdik."
Elhamdülillah!