Dýþ politika dinamiktir, o dinamizm bizde var

Türkiye son on yýldýr izlediði dýþ politika çizgisiyle içeriden ve dýþarýdan övgüler çeken önemli baþarýlara imza attý. Ayný dýþ politika çizgisi bugün yine ayný çevreler tarafýndan eleþtiriliyor.

Haklý mý eleþtiriler?

Ýzlenen politikanýn kýsa özeti ‘komþularla sýfýr sorun’ olduðu ve bugün sorunsuz komþumuz pek kalmadýðý için eleþtiriler kulaða haklý gibi geliyor. Ayrýca ‘baþarýlý’ sayýlan çizgi AB’ye tam üyelik perspektifi ve ABD’yle ‘stratejik ortaklýk’ iliþkisine de dayanýyordu; son zamanlarda bu yolda engellerle karþýlaþýldýðý da bir gerçek...

Ancak bu durumun kalýcý olmadýðýný düþünüyorum.

Dýþ politikalarýna göre ülkeler kabaca ikiye ayrýlabilir: Ýddialý ülkeler, iddiasýz ülkeler... Tahmin edileceði üzere ikinci grup hayli kalabalýk olduðu halde, birinci gruba ABD gibi, Rusya gibi, Çin gibi sayýlý ülkeler girer... Türkiye son on yýlda izlediði dýþ politikayla ikinci gruptan çýkýp birinci gruba girme çabasýnda...

Yanlýþ bir çaba deðil bu; Türkiye’nin tarihi, coðrafyasý, sahip olduðu kültürel deðerler onu böyle bir konuma itiyor zaten... Dýþiþleri bakaný Ahmet Davutoðlu’nun danýþman olduðu dönemden beri savunduðu ‘stratejik derinlik’ felsefesi bu kabul üzerine oturuyor.

Ülkeler hep ayný çizgiyi izlemezler dýþ politikalarýnda; iç politikadaki zorlamalar veya dýþarýda karþýlaþtýklarý zorluklar onlarý farklý tavýrlara iter... Dinamik bir alandýr dýþ politika... Ne kadar iddialý olursa olsun, hiçbir ülke, her istediðini gerçekleþtiremez; dýþa dönük gücün de bir sýnýrý vardýr çünkü... Ancak, zaman zaman iddiasýndan vazgeçmiþ görünse veya istediði kadar rahat hareket edemese de, ‘iddialý ülkeler’ kolayca ikinci grup içerisine dönemezler...

Neo-Çýlgýnlarekibi bir ara ABD’yi dünyanýn her tarafýna hâkim bir güç haline getirme rüyasý gördü; 11 Eylül (2001) uðursuz saldýrýlarý onlara böyle bir imkân alaný açmýþtý. Baþarýlý olamadýlar, ama baþarýsýz da sayýlmazlar; ayný ekip þimdilerde ABD’yi olaylara doðrudan müdahaleden geri tutarak ayný sonucu alma taktiðine sarýldý.

Birbirine taban tabana zýt iki politik çizgiyle ayný sonucu alma baþarýsýnýn peþinde o ekip...

Türkiye’nin eðer bir hatasý varsa galiba burada: Biz ‘doðru’ ve ‘ilkeli’ davranarak sonuç almaya baþlamýþtýk; paradigma deðiþene kadar iþe yaradý da o politik çizgi...

Ýlkesiz olmayý ise beceremiyoruz...

Son günlerde Arap medyasýna göz atýldýðýnda bazý söylemlerimizin kastý aþan biçimde yorumlandýðý görülüyor. Ýslâm Dünyasý’yla yakýndan ilgilenmek ‘komþularla sýfýr politika’ gereðiydi; oysa Arap medyasýnda çýkan yazýlar, çizgiyi, ‘Yeni-Osmanlýcý’ bir tavýr olarak gösterme eðiliminde. Biri“Mýsýr’ýn stratejik derinliði Türkiye deðil, Suudi Arabistan ve Körfez’dir” derken, bir baþkasýMursi Mýsýr’ý ile Erdoðan Türkiyesi arasýnda aslýnda olmayan baðlantýlar icat etmekte...

Türkiye dört bir taraftan sýkýþtýrýlýyor.

Çýkýþ? Çýkýþ yolu aslýnda bu yazýnýn içinde var, ama neden daha açýk yazmayayým: Ýddialý baþka ülkelerin defalarca yaptýðý gibi, izlenen çizgiyi gözden geçirip, konjonktüre uygun farklý politikalara geçmek...