Kendi dünya görüþümüze ve deðerler- inançlar manzumesine baðlý olduklarýna inandýklarýmýz arasýnda, bir kýrgýnlýða vesile olmayalým dikkatiyle teenni ve temkini esas alanlar sustukça; esen rüzgâra göre hemen yön deðiþtirmeye hazýr olduklarýný sergileyenlerin varlýðý daha bir pervâsýzlaþýyor.
Dahasý, Ýslâm'ý anlatmak adýna soytarýlýklarý ve hattâ müstehcen konularý ve çözümleri bile konuþmaktan çekinmeyen bazý tipler vardýr ki, son zamanlardaki ekonomik sarsýntýlar karþýsýnda C. Baþkaný'nýn 'faiz'den yakýnmasý ve faiz'in haramlýðýna iþaret etmesi'ni eleþtirmiþler, 'faiz konusundaki âyetleri söz konusu ederseniz, milleti dinden soðutursunuz.' gibi laflar etmiþler; sosyal medyaya da yansýyan þekliyle. Herhalde bu gibiler kendilerinin yaptýklarý soytarýlýklarý, 'milleti Ýslâm'a ýsýndýrmak için' (!?) sergiliyorlarmýþ demek ki!!
Böyleleri bir tarafa, Bakanlýk ve Baþbakanlýk yapanlardan niceleri, düne kadar hayran olduklarý, alkýþladýklarý- alkýþlattýklarý liderlerini, -o lider hâlâ yine o çizgisindeyken- bugün, 'Bilmiyor, bilmediðini de bilmiyor.' veya, 'Devlet idaresi tecrübe, bilgi ister.' dedikten sonra, 'Bilgisi, zâten dün de yoktu.' diyerek istihzâ konusu yapmaya çalýþan; 'ilk 14-15 yýldaki baþarýlarý' ise, 'Tabiî, o zaman biz iþ baþýndaydýk!.' diyebilenlere 'küstahlýk' nitelemesi yaptýðýmýzda, 'Bunun neresinde küstahlýk?' diyenler, küstahlýðýn, 'had bilmezlik' demek olduðunu da bilmiyorlar demek ki..
*
Evvel ki gün bir toplantýda idim.
Kendisinin ilâhiyat tahsili gördüðünü de söyleyen, hâlen de baþka bir alanda öðretim üyeliði yapan bir kiþi, 'Biz bu konuda kafa yoruyoruz, ama, bizim görüþümüzü soran yok.' diyordu. Yani, bütün derdi, kendisine danýþýlmamasý. Ve 'faiz' konusunun gündeme getirilmesini o da yanlýþ buluyor ve 'Evet, faiz haramdýr, ama bugünkü sistem içinde, yatýrým nasýl yapýlacaktýr, vs. vs.' diyordu
Halbuki Tayyib Bey, hattâ fazlasýyla danýþýyor, ama elbette ki, sonunda, o danýþmalarýnýn ýþýðýnda kendi kararýný uygulayacaktýr. Çünkü millete ve Allah'a hesabýný verecek olan o'dur.
Ama bu 'bey'lerimize sorulsaymýþ.
Ellerinde sihirli deynek varmýþ gibi ahkâm kesiyorlar.
*
Hattâ, bunlardan birisi, her kararý tek kiþinin vermesinin yanlýþlýðýndan söz edip, 'Bizde de Amerika'da olduðu gibi 'Senato' kurulmalýdýr. ' demez mi? 'Böylece kontrol mekanizmasý kurulur' imiþ.
Amerika'yý örnek olarak gösteren ve bu kadar 'derin' düþünen kiþi, Amerika'daki sistemin merkezî ve üniter deðil, federal bir yapý olduðunu biliyor muydu, pek anlaþýlamadý. Ama eðer bilseydi, orada da, Senato'nun 'Demokrat'larla 'Cumhuriyetçi'ler arasýndaki güç dengesine göre çalýþtýðýný ve o senato uygulamasýnýn bizde de 1961 Anayasasý'na göre 1980'e kadar denendiðini ve iktidar- muhalefet arasýnda bir denge unsuru olamadýðýný hatýrlardý. (Kaldý ki, Amerika'da 50 adet eyalet devleti vardýr, bunun için Amerika Birleþik Devletleri diye anýlýr. Ama, Senato'da 100 tane senatör vardýr. Ve eyaletlerin nüfuslarýna göre temsil edilmesinde uzlaþýlamadýðýndan, her eyalete 2 senatör verilmesinde anlaþýlmýþtýr. Bu yüzden, 20 milyon nüfuslu New York eyaleti de 2 senatörle temsil ediliyor, 3 milyonluk Arkansas eyaleti de. Ne kadar 'demokratik' deðil mi?)
*
Bugün karþýlaþýlanlarýn, 100-110 yýl öncekilerinden farký yok.
Dýþardaki güçler, -o zamanýn Joe Biden'larý, Macron'larý vs.- zâten yeminliydiler, Osmanlý'yý bertaraf etmeye. Ama içerdeki muhalifler, daha da tehlikeliydiler ve dibini görmedikleri kuyulardan su içerken, akl-ý selîm sahibi, münevver / aydýn kiþiler olduklarý havasýndaydýlar.
19. Yüzyýl'da periþan bir Almanya'yý Avrupa'nýn en büyük gücü haline getiren Bismarck, 140 sene öncelerde, 'Ben dýþarýdaki düþmanlarýmla mücadeleden çekinmem, ama, içerdeki muhaliflerimden Tanrý korusun.' dermiþ.
Bugün bizde de öyle deðil mi?
100-150 yýl öncelerde, emperial güçler, 'Bu 'Hasta Adam'ý,'ölmeden nasýl defnedebiliriz?' hesabýndaydýlar. Bir þair, o geliþmelere bakarak, 'Ölmez bu vatan, ölse de hattâ, / Çekmez kürenin sýrtý, bu tâbût-u cesîmi.' diyordu. Aradan 100 yýl geçti, Osmanlý'nýn hükmettiði coðrafyadaki enkaz, hâlâ huzur bulamadý. Ama, þimdi, ayný emperial güçler, 'Dik duran, eðilmeyen ve ülkesini ve 'gönül coðrafyamýz' dediði dünyayý uyandýrmaya, güçlendirmeye çalýþan bir lider'i nasýl bertaraf edebiliriz?' havasýndalar.
*
Ve öyle bir hale geliniyor ki, Tayyib Bey'in yanýnda durmak, neredeyse utanýlacak bir þeymiþ gibi bir hava estiriliyor. Hattâ, Ýslâmî hassasiyeti olduðu kabul edilenler arasýnda bile.
KK Bey ve müttefikleri, sevgi pýtýrcýðýna þeklinde sunduklarý laflarýyla birilerini kandýrmýþsa, kananlara ve de halkýmýz , -Allah muhafaza-, bugünkü içten ve dýþtan yýðýnla entrikalarýn tuzaðýna, gönüllü olarak teslim olursa, '...olsun!.' Çünkü o zaman, 1908-1918 arasý facialar daha da beteriyle sergilenecektir. (Bu vesileyle, Nuh Albayrak Bey'in 'Ýçten Dýþtan ENTRÝKALAR' ismiyle piyasaya yeni çýkan kitabýný, tarihî hâfýzalarýmýzýn yenilenmesi açýsýndan tavsiye ederim.)
Ve... Bu satýrlarýn sahibi, bir Müslüman olarak, kurtarýcýlýðýna kesin olarak inandýðý deðerlerin, yaþadýðý dünyaya hâkim olabilmesi uðrundaki mücadeleler için, ömrümün bundan sonraki bölümünde de karýnca kararýnca yeni bedeller ödemeye, aç kalmaya da, açlýktan ölmeye de hazýrým. Ama, 'kafalarý kasalarýna ve midelerine göre ayarlanmýþ, tok esirler' olarak yaþamaya, asla!.
*